English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ C ] / Couldn't you

Couldn't you translate Turkish

26,814 parallel translation
Where were you this morning? I couldn't find you.
Sabahtan beri neredeydin?
I wanted to call you sooner, but they said we couldn't.
Seni daha önce aramak istedim ama izin vermediler.
Why couldn't you keep your mouth shut?
Neden çeneni kapalı tutamadın?
I couldn't find you.
Seni bulamadım.
After you were born, I couldn't get pregnant again.
Sen doğduktan sonra, tekrar hamile kalamadım.
You just couldn't leave Well enough alone, could you?
Rahat duramadın, değil mi?
I'm sorry I couldn't tell you.
Sana söyleyemedim.
You said they couldn't learn overnight.
Bunu bir gecede öğrenemezsiniz demiştin.
I thought if I brought you this far, you couldn't...
Seni buraya kadar getirirsem vazgeçemezsin diye düşündüm.
You couldn't do it, that's what matters.
Yapamadın. Önemli olan bu.
- And... I couldn't... have ever done it... without you, teach.
- Ayrıca bunu senin yardımın olmadan asla başaramazdım hocam.
You couldn't, uh, maybe use one of those psychic connections to conjure up a Google map or anything, huh?
Bu kadar mı? Belki biraz şu psişik bağlantılarınla birkaçının yerini Google Map gibi belirtirsin ha?
I mean, forget you couldn't manage even a postcard these last three years, but now that she's built a new life, there's a wedding on the books, and you're just popping in to share your side of the story.
Demek istediğim, son 3 yılda bir kartpostal bile göndermedin ama şimdi o yeni bir hayatı kurmuşken, bir düğün planı yapıyorken ortaya çıkıyor ve paylaşmaya hazır olduğunu söylediğin senin bakış açınla pişirdiğin bir hikayem var diyorsun.
So I did what you couldn't.
Ben de senin yapamadığın şeyi yaptım.
Look, I just didn't want you to be consumed by one moment in your life that you couldn't take back.
Asla geri alamayacağın bir an için kendini tüketmeni istememiştim sadece.
Why couldn't you have just stayed away from us?
Neden bizden uzak duramadın ki?
Couldn't you just compel them?
Onları zorlayamaz mısın?
You couldn't have talked to me?
Benimle konuşamadın mı?
Dean, you told me you couldn't beat Amara, that it would have to be me.
Dean bana Amara'yı yenemeyeceği söyledin yani bu ben olmalıyım.
The real reason you banished me, why I couldn't be allowed to exist... you couldn't stand it.
Beni cezalandırmanın asıl nedeni var olmaya hakkım olmaması. Buna dayanamadın.
I mean, you couldn't try to be just a little bit more positive?
Yeni biraz daha olumlu yaklaşmayı deneyemez miydin?
I couldn't wait. Let me look at you.
Bekleyemedim. izin ver de sana bir bakayım.
You thought I couldn't do that?
Ne yani, bocalar mıyım sandın?
You couldn't... because Sam got into your head... just like he did to me.
Anlatamazdın. Çünkü Sam beynini yıkadı. tıpkı bana yaptığı gibi.
Was the music so loud that you couldn't hear my client repeatedly tell you to leave her alone?
Müziğin sesi çok mu yüksekti de müvekkilimin size defalarca, onu yalnız bırakmasını istediğini duymadınız? İtiraz.
You couldn't handle it.
Hiç beceremedin.
And the only reason she was barefoot is'cause you couldn't keep her damn shoes on.
Ve yalın ayak olmasının tek sebebi aptal ayakkabısını elinde tutamamış olman.
- Sorry we couldn't help you out.
Yardım edemediğimiz için üzgünüm.
You couldn't bear to miss out on that race.
O yarış fırsatını geri tepemezdin.
You could not stand to have anybody tell you what you couldn't do.
Birisinin sana neyi yapamayacağını söylemesine dayanamazdın.
Right now I couldn't tell you if one of them was the intended target and the other was a witness, or if they were both victims of a thrill-kill.
Henüz değil. Şu anda birinin amaçlanan hedef, diğerinin ise tanık olduğunu veya ikisinin de bir heyecan cinayetinin kurbanları olup olmadığını söyleyemem.
You lied when you said that you sold your engagement ring'cause you couldn't make ends meet.
Geçiminizi sağlayamadığınız için nişan yüzüğünüzü sattığınızı söylediğinizde yalan söylediniz.
You couldn't just pay the guy?
Sadece ödeme yapıp çıkamadın mı ya?
You couldn't have known.
- Bilemezdin.
You did what I couldn't.
Benim yapamadığımı yaptın.
But I just couldn't think straight today so I thought maybe if I talk to you I'll get some clarity.
Bugün pek sağlıklı düşünemedim o yüzden seninle konuşursam bir şeyler açıklığa kavuşur dedim.
You couldn't have done all that on your own.
Her şeyi kendi başınıza yapmış olamazsınız.
Em, I'm sorry, Mr Hodges, but, you see, I couldn't ask Reg.
Üzgünüm Bay Hodges ama Reg'e soramam.
I understand that you and Mom couldn't make it work.
Annemle ilişkinizi yürütemediğinizi anlıyorum.
I told you we couldn't trust him.
Sana, ona güvenmememiz gerektiğini söylemiştim.
I mean, remember in high school when you couldn't find your skateboard?
Lisede kaykayını bulamadığında olanları hatırlıyor musun?
Because Baz couldn't get you to come home.
Çünkü Baz seni eve getiremezdi.
You know, I didn't want to come home until I fixed things, but I couldn't.
Aramızı düzeltene kadar eve gelmek istememiştim ama düzeltemedim.
Maybe you just thought I'd never get out, so you promised me shit you couldn't deliver.
Belki hiç çıkamayacağımı, böylelikle de bana söz verdiğin teslimatı yapamayacağını sandın.
Maybe you just thought I'd never get out, so you promised me shit you couldn't deliver.
Belki hiç çıkamayacağımı düşündüğünden bana yerine getiremeyeceğin bir söz verdin.
You couldn't get him further away from the ledge?
Onu kenardan uzaklaştıramadın mı?
I couldn't help but notice a certain warmth between you.
Elimde olmadan aranızdaki samimiyeti fark ettim.
You know, if Tom Hanks couldn't walk, and Meg Ryan was a bipolar sociopath.
Tom Hanks'in yürüyemediği Meg Ryan'ın da çift kutuplu sosyopat olduğunu farz edersek.
You couldn't stop staring at Jill's boobs.
Jill'in memelerinden gözlerini alamadın.
When he kidnapped me he said you couldn't say yes to my proposal.
- Beni kaçırdığında senin teklifime evet diyemeyeceğini söyledi.
You couldn't even stop a bullet made with that stuff.
O şeyden yapılmış bir mermiyi bile durduramadın.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]