Drink the water translate Turkish
496 parallel translation
to perpetual imprisonment - there to eat the bread of sorrow and drink the water of affliction.
seni, pişmanlık ve keder duygularıyla geçireceğin ömür boyu sürecek bir hapis cezasına mahkûm ederiz.
Now either we sit here and drink the water and hope, or we drink the water and travel.
Ya oturur, suyumuzu içeriz ve ümit ederiz ya da suyu içer yürümeye başlarız..
You should drink the water inside
Sudan içsen iyi olur.
Let's dig a well and drink the water Plow a field and eat the crops
Bir kuyu açalım su içelim. Tarlayı sürüp ürünleri yiyelim
You drink the water... And the cattle go thirsty and die.
Sen suyu içersin ve sığırlar susayıp ölür.
We can drink the water!
Su içebiliriz!
No, I was just wondering whether it was okay to drink the water.
Hayır, su içilebiliyor mu diye düşünüyordum.
If you have been unfaithful to your husband and you drink the water your stomach will swell and give you unbearable pains.
Eğer kocana karşı sadık değilsen, suyu içtikten sonra... karnın şişecek ve dayanılmaz ağrılar çekeceksin.
But who told you to drink the water?
Ama suyunu içmeni sana kim dedi?
I need you to drink the water.
Suyu içmen gerekiyor.
That night the water came in to the top of the bar, where people sat to drink, it was clear up to that.
O gece su, insanların içki içmek için oturduğu, o ana değin sorunsuz olan barın tepesine kadar yükseldi.
The inhabitants drink stagnant water from the cistern or the flooded basement.
Yöre sakinleri sarnıçlardaki ya da su basmış bodrumlardaki pis suyu içiyorlar.
Oh, I tried to carry you off and the next day you gave me a drink of water and a little pity.
Seni kaçırmaya çalışmıştım ama ertesi gün sen bana içeyim diye su verdin ve az da olsa merhamet ettin.
He'll water his garden with champagne before he lets the Germans drink it.
Almanlar içmesin diye şampanyalarla bahçesini suluyor.
Yes, the water makes the whiskey fit to drink.
Evet, su viskiyi içime uygun hale getiriyor.
I'll get you something hot to drink. The water's on.
Size içecek sıcak bir şeyler getireyim.
Many pregnant women walked hoping to be able to eat and drink water to reach the promised land.
Birçok hamile kadın vaadedilen topraklarda yemek ve içmeyi umduğu için yürüdü.
Then there's her boyfriend, a long drink of cold water... called the marquis or something or other.
Birde erkek arkadaşı var, markiz denen türden,... uzun süredir denizde olan biri.
Water of life, give drink to the desert - and make green the meadow.
Hayat suyu, çöle karış ve otlakları yeşillendir.
When the water's gone... we kill someone and drink their blood, don't we?
Ne zaman su bitti... birimizi öldürüp kanını içeceğiz, değil mi?
The soul of this animal will tell the souls of the other seals that it has received a drink of sweet water.
Bu hayvanın ruhu diğer fokların ruhlarına tatlı suya kavuştuğunu söyleyecek.
You only drink the bottled water.
Siz sadece şişe suyu içersiniz.
Wanna get a drink at the water fountain?
Çeşmeden su içmek ister misin?
At the moment I'm working on her inability to drink water from a glass.
Şu anda bardaktan su içememe sorunu üzerinde çalışıyorum.
Drink all the water you need, Brown.
İhtiyacın olan bütün suyu iç, Brown.
He's sane enough to drink all the water he's given.
Verdiğimiz bütün suyu içecek kadar aklı başında.
Once he asked me for a drink of water and I handed it to him through the ventilator.
Küçük pencereden uzattım.
At the monastery, they don't give us wine anymore... we drink water with cumin and pepper.
Manastırda artık bize şarap verilmiyor... Kimyon ve biberle su içiyoruz.
In Frattochie he turned the water into wine because they were drunk. In Zagarolo, turned the water into wine because they desired to drink
Frattochie'de ayyaşların şaraplarını suya Zagarolo'da şarap isteyenlerin suyunu şaraba çevirdi.
Order the mineral water, drink it.
Madensuyu ısmarlayıp için.
Excuse me, but would you have a drink of water for the engineer?
Affedersiniz, mühendis için bir bardak su verebilir misiniz?
To insult the idiot, who only drink water!
Sadece su içen bir aptal tarafından öldürüldü.
He stands near the window, gazing upon the countryside, as if in this moment this child of nature sought to reunite the two blessings to survive his loss of freedom - a drink of pure water and the sight of sunlight on the countryside.
Sık sık pencerenin yanında duruyor, gözlerini kıra çeviriyor. ... ve sanki o zevk anında, bu doğa çocuğu, özgürlüğünü kaybetme düşüncesini atlatmak için, iki nimeti birleştiriyor gibi oluyor : Duru su ve güneşin ve kırın görüntüsü.
Now, if I could bring comfort to the passengers, rest to the teams food and drink to the drivers, and water to all what would be wrong with that?
Şimdi eğer yolculara rahatlama fırsatı verirsem, takımlara dinlenme imkânı sürücülere yiyecek, içecek ve herkese su bunda yanlış olan ne olabilir?
Come on and have a drink of the best damn water for 50 mile around.
Gelin ve 50 mil içindeki en güzel sudan için.
If you want to stand up, you must drink all the water.
Ayağa kalkmak istiyorsan hepsini içeceksin.
It will burn your skin, sap your strength cut your efficiency, drain the moisture from your body and thicken your blood unless you drink water.
Tenini yakar, direncini kırar hareket kabiliyetini zayıflatır, vücudundaki nemi kurutur Su içmedikçe kanını pıhtılaştırır.
Why would I drink the black water that Yankees drink?
Neden Yankee'lerin olan o siyah suyu içeyim ki?
The camel will go to the well only for a drink of water.
Deve sadece su içmek için kuyuya gidecek.
In the water you drink and use, live harmful micro-organisms.
- Şu içtiğimiz kullandığımız sular var ya, her türlü hastalığın mikrobu bulunur.
You come on over to my office, and I'll see that the old chief gets a drink of water.
Ofisime gel de yaşlı reis için su vereyim.
You could drink water from the floor.
Yere bal döküp yalayabilirdin.
If the man was thirsty and he was subjected to several subliminal cuts of, say, a tall, cool drink that would cause him to get up and leave the screening room and go to find the nearest water fountain.
Eğer adam susadıysa ve bir kaç gizli kesiğe maruz kalarak buz gibi soğuk bir içki yerinden kalkmasına ve film odasını terk etmesine neden olup, en yakın çeşmeyi bulmağa gittiyse.
You didn't have to drink so much water in the first place.
- Hayır, olmaz. Bu kadar fazla su içmemeliydin.
Was there any talk of the Christian consciences... who fled those people in their moment of agony... without offering even a drink of water?
Can çekişen o insanlara bir damla suyu esirgeyen Hristiyan inancı hakkında da söylentiler var mı?
Pollution, cigarettes, the water we drink, the preservatives in our food may all be contributors to cancer.
Kirlilik, sigara, içtiğimiz su yiyeceklerdeki koruyucu maddeler kanserin oluşumuna katkı sağlayabilir.
The water is poisoned, don't drink if you want to live
Su zehirli, yaşamak istiyorsan içme.
I know you're gonna think the water's a little brown, but you can drink it.
İşte bu suyu biraz kahverengi bulabilirsin ama yine de içebilirsin.
He would be able drink all the water in the lake!
Göldeki tüm suyu içebilirdi!
Drink the water.
Suyu iç.
It will be nothing. Go quickly into the kitchen and drink a large glass of cold water.
Mutfağa gidip bir büyük bardak su iç, geçer.
the water's fine 25
the water 90
water 1797
waterloo 19
waters 51
waterfalls 20
watermelon 24
waterford 37
waterboy 18
water under the bridge 69
the water 90
water 1797
waterloo 19
waters 51
waterfalls 20
watermelon 24
waterford 37
waterboy 18
water under the bridge 69
water bottle 23
water running 52
water dripping 16
water will keep running 21
water splashes 16
drink 1827
drinks 220
drinking 264
drink your tea 26
drink your milk 19
water running 52
water dripping 16
water will keep running 21
water splashes 16
drink 1827
drinks 220
drinking 264
drink your tea 26
drink your milk 19