English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ E ] / Excuse you

Excuse you translate Turkish

15,736 parallel translation
Yeah, excuse you, too.
Evet, özür dilerim de.
Now I'm up to my ass in alligators so if you'll excuse me... / Sweet. Baby. Jesus.
Peşimde şu an bazı çakallar var o yüzden izin verirsen...
Excuse me, sir, can I help you?
- Affedersiniz, yardımcı olabilir miyim?
Excuse me, all of you need to leave.
Pardon, hepinizin gitmesi gerek.
I have an excuse though, and I'll tell you what it is.
Yine de bir bahanem var, sana ne olduğunu söyleyeceğim.
Excuse me, are you Miriam?
Affedersiniz, Miriam siz misiniz?
- Excuse me, are you Commander Cluff?
- Affedersiniz, amir Cluff siz misiniz?
So if you'll excuse me, I've got to go to work.
Kusura bakmazsanız, işe gitmem gerekiyor.
Excuse me, Elspeth, have you seen Tora anywhere?
- Afedersin, Elspeth, Tora'yı gördün mü?
I'll tell you what it was, it was an excuse to get naked, get high and roll around in the mud.
Neydi ben söyleyeceğim. Soyunup, kafayı bulup çamurda yuvarlanmak için bir bahaneydi.
Mr. President. Could you excuse us for one moment? Okay.
- Sayın Başkanım, bize bir saniye izin verebilir miydiniz?
Now, if you'll excuse me...
izin verirseniz...
Now, if you'll excuse me, I gotta get back to babysitting.
çocuk bakıcılığına dönmeliyim.
Excuse me, I thought you were supposed to have... a car here for me, right?
Kusura bakmayın ama beni alması için bir araç tahsis edeceksiniz sanıyordum.
You have excuse for everything.
Her şey için bir bahanen var.
Excuse me. Can you help us.
Bize yardım edebilir misiniz?
Well, did you have an excuse?
Bir bahanın var mıydı?
- Excuse me. Are you a bounty hunter, sir?
Affedersiniz, siz ödül avcısı mısınız?
Will you excuse me for a minute?
Saçma gözükebilir.
Could you excuse us for a moment?
Bir dakika izin verir misiniz?
Excuse me, Dr. Banks, let me make sure you're properly secured.
Pardon Dr. Banks, emniyet kemerinizi kontrol etmeliyim.
Would you excuse me?
İzin verir misin?
Took me 15 years, and if you want to go in my house and I'm sitting on the steps, you say, "Excuse me," like your mama taught you.
15 senemi aldı bu ve evime girmek istiyorsan ve basamakta oturuyorsam, annenin öğrettiği gibi "izninle" diyeceksin.
You ain't gonna say, "Excuse me."
"İzninle" falan demeyeceksin.
I ain't got to say "Excuse me" to you.
Senden izin istemek zorunda değilim.
You ain't got to say "Excuse me" to your daddy.
Babandan izin istemene gerek yok.
You ain't got to say, "Excuse me," because your daddy don't count around here no more.
İzin istemene gerek yok çünkü artık babanın burada bir ağırlığı kalmadı.
Excuse me, what time do you close tonight?
Afedersiniz, kaçta bu akşam kapıyorsunuz?
Hey, do you work at the excuse factory?
Bahane fabrikasında mı çalışıyorsun?
Well, I think that you're saying this is an excuse factory, right?
Bence buranın bahane fabrikası olduğunu söylemeye çalışıyorsun, değil mi?
If you'll excuse me, Shawshank,
Müsaadenle Esaretin Bedeli kaçkını.
Excuse me, you can't just go in there!
Affedersiniz, öylece oraya giremezsiniz!
Excuse me, thank you.
Affedersiniz, teşekkür ederim.
Excuse me. Do you happen to be that girl of the Crystal White commercial?
Affedersin. "Kristal Beyaz" reklamındaki o kız olabilir misin acaba?
So if you'll excuse us, we have a very big lead to follow and a case to crack.
İzin verirseniz, takip etmemiz gereken büyük bir ipucu ve çözmemiz gereken bir dosya var.
Like this : "Excuse me, Officer Hopps. What can you tell us about the case?"
Şöyle : "Affedersiniz Memur Zıpır, Dosya hakkında ne söyleyebilirsiniz?"
You'll have to excuse my old man.
Yaşlı adamın kusuruna bakma.
Excuse me. What you said?
Af edersiniz, ne dediniz?
Now, if you'll please excuse me.
Şimdi eğer müsaade ederseniz.
But if you'll excuse me, I'll give it to Mrs. Cross, who, when rested, craves activity.
İzin verirseniz, bunu Mrs. Cross'a vereceğim, dinlendikten sonra mutlaka birşeyler yapma ihtiyacında oluyor.
So, if you'll excuse me... No, you must stay.
İzninizle.
I do hope that recognizing a mother's anxiety to see her child, you might excuse my abruptness.
Bir annenin evladını görme arzusuyla acele etmesini anlayışla karşılayacağınızı umuyorum.
Excuse me, are you well?
Afedersiniz, iyi misiniz?
- Excuse me for asking... Where might I have seen you before?
Sormamda bir mahzur yoksa sizi daha önce nerde gördüm acaba?
- Excuse me, doll. - You hear me?
- Duyuyor musun?
You'd better have an excellent excuse for this intrusion, Miss Goldstein.
Bunun için çok iyi bir sebebiniz olsa iyi olur, Bayan Goldstein.
Is... Excuse me, is somebody talking to you?
Affedersin, seninle konuşan mı var?
Excuse me, I came from a very away to talk to you.
Kusura bakmayın... sizinle konuşmak için uzun bir yoldan geldim.
Excuse me, gentlemen... is there something you'd like to share with the rest of the class?
Beyler... sınıfla paylaşmak istediğiniz bir şey mi var?
Excuse me, can I help you?
Pardon, yardımcı olabilir miyim?
You think you can just show up with some bullshit excuse and I'm just gonna let you walk back in my life?
- Hayır. Böyle saçma sapan bir sebeple gelip seni tekrar hayatıma sokacağımı mı sanıyorsun?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]