Handle what translate Turkish
799 parallel translation
- Handle what?
- Hangi işi?
- I can't handle what's going on in there.
- Orada olanı kaldıramam. - Ne demek istiyorsun?
All I ever told her every day was for her to handle everything and that there was a sure ending for us. And now... I got what I asked for.
Daima "başa çık" "sonu var" dedim dedim gerçekten de öyle oldu galiba.
If any money comes into this family, I'm going to handle it and put it to some practical purpose. - And that's that. - What are you crying about, honey?
Eğer bu aileye para gelirse, parayı ben idare edeceğim ve gerçekçi bir amaç için kullanacağım.
What business you want me to handle, what parts of town and what my cut is.
Yapmamı istediğin iş ne? Şehrin hangi bölümü? Payım ne?
- What are you doing with the jack handle? - She just got sassy, that's all.
- Krikoyla ne yapıyorsun ana?
Tell me, what would you want to handle this case for me?
Bu davayı almak için ne kadar istiyorsunuz?
- But what? Well, sir, we can't find our outfit and we tried to drop'em off two other places. And they ain't but only eight of us to handle them.
- Komutanım, birliğimizi bulamıyoruz ve onları iki yere teslim etmeyi denedik yerleri yoktu, sekiz kişiyle onları kontrol ediyoruz.
What you're really saying is you can't handle the situation.
Asıl söylediğin durumu idare edemediğindir.
She's difficult to handle, if that's what you mean.
Baş edilmesi zor birisi, eğer kastettiğin buysa.
What I really want, sir, is a bit of expert guessing... and some expert advice on how to handle it when we get our hands on one.
Esasında istediğim şey efendim, olur da bir tanesi elimize geçerse onunla nasıl ilgileneceğimiz yönünde bir uzman tahmini ve tavsiyeleri.
What I can't handle is the way you keep mind-fucking me for your personal entertainment.
Baş edemeyeceğim şey, kendi eğIencen için beynimIe oynaman.
You won't have any trouble, no matter what Doc told you, no matter what the whispers, nothing you can't handle.
Doc'un sana anlattıklarından Hiç sorun çıkmayacak, Fısıltılar ne derse desin, size birşey yapamazlar.
What I like about Mickey Spillane is he knows how to handle women.
Mickey Spillane'ın en bayıldığım yönü kadınları nasıl idare edeceğini bilmesi.
How about the size? What about the handle?
Büyüklüğü nasıl?
What are you talking about, "more than we can handle"?
Baş edemeyeceğimiz bir şey de ne demek oluyor?
What handle?
Nasıl yani?
You could burn the handle, but what about the head?
Sapını yakabilirsiniz, peki başını yakabilir misiniz?
I don't think you can tell what wound he might have made simply because he knew how to handle a knife.
Sadece bıçak nasıl tutulur biliyor diye adamı hangi şekilde bıçaklamış olduğunu anlatabileceğini düşünmüyorum.
- What's the matter, can't you handle him?
- Sorun ne, baş edemezmisin onunla?
Maybe you better stay and find out what it's like being married to a marshal. If he doesn't handle this right, he'll be a dead man.
Ah, bayan belki de marshal ile evlenmekle, iyi yapmıyorsunuz, biliyorsunuz hayatı her an tehlikede, her an ölebilir.
What's this handle for?
Bu kol ne için?
- What's your handle?
- Künyen nedir? - Anlamadım?
What was it he couldn't handle?
Neydi o idare edemediği şey?
So that's what it means to handle a dice cup for a living.
Demek hayatını kazandığın kolunun hüneri buymuş.
My dear boy, when I was here before, the, what, the total population amounted to, a handle of people, merely a hundred.
Buraya geldiğimde tür nüfusu yüze yakındı.
What can they have that the great Ladislav Kutze cannot handle?
Büyük Ladislav Kutze'nin halledemeyeceği ne yapabilirler ki?
What's more, Ordinary people can't handle my horse
Üstelik, Sıradan insanlar atımla kolayca başa çıkamazlar
What's up, Ned? Let the police handle it.
Ne var Ned?
When I see the size and shape of it, and how to handle it I'll let you know what the price is.
Büyüklüğünü, şeklini ve nasıl yapılacağını görünce sana fiyatı bildiririm.
What the hell, she can handle it a lot better than I can.
Eminim, onunla benden daha iyi başa çıkabilecek.
What you need is a good public relations firm... to handle all of that for you.
Tek ihtiyacın olan bunları senin için kaldırabilecek olan... iyi bir halkla ilişkiler şirketi.
I don't think anybody can handle three days of what we got.
Elimizdekini hiç kimse üç günden fazla tutamaz.
What will you do if I let you handle it?
Bu işi sana versem ne yaparsın?
When the gap gets too large between what the FBI can handle effectively and what the CIA doesn't wanna deal with, we step in.
FBl'ın etkili biçimde kontrol ettiği boşluk fazla büyüyünce ve CIA de ilgilenmek istemeyince, işe biz karışırız.
Because there's no one else within a hundred miles of that desk... who can handle him, and perhaps understand what this is all about.
Çünkü buranın yüz mil çevresinde, senden başka onu anlayabilecek ve... bir ihtimal, olan biteni çözebilecek kimse yok.
Well, what's your handle, son, and, uh, what's your 20?
Ne kullanıyorsun evlat? Neredesin?
Hey, Duck. What do you say we change his handle from Love Machine to Pig Pen this trip?
Hey Duck, şu Love Machine'in adını Pig Pen olarak değiştirsek mi, ne dersin?
I can't handle money, you know, and it's like I'm limited in terms of what they allow me to do.
Para idare edemem ve yapmama izin verdikleri şeylerle sınırlıyım.
So I guess what we're really saying here is if I can handle it.
Sanırım, ben buna katlanabilirsem olur demek istiyorsun?
The army doesn't know what they're doing. I can handle this.
Ordu ne yaptığını bilmiyor.
What of the matter I asked you to handle?
Peki öbür meseleye ne oldu?
What do lawyers handle a lot of?
Avukatlar çokça ne ile meşguldür?
Oh, no, no, no, no. There's lots of grand ways to handle it, Dan, so as Jack's feelings don't get hurt, is what I mean.
Bu işleri Jack'i incitmeden yapmanın yolları var, demek istediğim bu.
But from what he told me, it sounds like something the police should handle.
Fakat bana söylediklerinden anladığım kadarıyla bu bana sanki polisin el atması gereken bir işmiş gibi geldi.
What's your handle?
- Seninkinin lakabı ne?
Let's just deal with what we can handle at the moment, to survive.
Donovan haklı. Şu an elimizden geleni yapalım ; hayatta kalalım.
What made you think you could handle Jessie?
Jessie'yi elde edebileceğine nasıl kanaat getirdin?
- What can you handle?
- Ne iş yapabilirsin?
- What do you mean? - So he won't trod upon it. I think it's symptomatic of taking on more than you can, er... er... handle.
Bence bu halledebileceğinden daha fazlasını... üstlenmenin bir belirtisi.
How to handle this, if it's me. But not you. I don't know what to feel, Marcus.
Ama sen olunca ne hissetmem gerektiğini bile bilmiyorum, Marcus.
what 176647
what are you doing 28810
what are you talking about 12491
what is it 20402
what do you mean 18295
what happened 16539
what are you doing here 13243
what's up 12096
whatever 7954
what are you doing right now 114
what are you doing 28810
what are you talking about 12491
what is it 20402
what do you mean 18295
what happened 16539
what are you doing here 13243
what's up 12096
whatever 7954
what are you doing right now 114
what did you do today 56
what are you wearing 305
what do you want 9254
what are they like 58
what do you think 9124
what are you 4599
what's your name 4643
what are these 350
what's happened 1050
whatcha doing 80
what are you wearing 305
what do you want 9254
what are they like 58
what do you think 9124
what are you 4599
what's your name 4643
what are these 350
what's happened 1050
whatcha doing 80
what have you got 603
what's the 204
what is this 7416
what the hell 6066
what's the matter 6346
what is that 6346
what's going on 16788
what are you doing now 174
what's wrong 10695
what are you up to 648
what's the 204
what is this 7416
what the hell 6066
what's the matter 6346
what is that 6346
what's going on 16788
what are you doing now 174
what's wrong 10695
what are you up to 648