English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Like you wouldn't believe

Like you wouldn't believe translate Turkish

124 parallel translation
You wouldn't believe it, Sam, the way those two like each other.
Sam, ne kadar iyi anlaştıklarına inanamazdın.
You would like to believe that, wouldn't you?
Buna inanmayı çok isterdin değil mi?
Well, if it wasn't you, sir, it was somebody so much like you, you wouldn't believe it.
Eğer siz değilseniz, inanılmaz size benzeyen biriydi.
- A fit? - A fit like you wouldn't believe.
- Öyle bir kriz ki inanamazsın.
You wouldn't believe this, jesse, but personally, i'd like to see you win.
Sorun değil. Her şey yoluna girecek.
I'm so lone like you wouldn't believe.
O kadar yalnızım ki inanamazsın.
They holler like you wouldn't believe.
Senin inanmadığın gibi haykırdılar.
Hanu was practicing to attack this post... and he's got tricks up his sleeve like you wouldn't believe for you.
Hanu saldırı provası yapıyor... yapacağı kandırmacalara inanamayacaksınız.
Get broads here like you wouldn't believe.
Aklınızın almayacağı fıstıklar getiririm.
Eyes like you wouldn't believe.
Gözlerini görseniz inanamazdınız.
I got a slapshot like you wouldn't believe, mister.
İnanamayacağın başarılara imza atacağım bayım.
Used to pull the birds like you wouldn't believe.
Onu sıkıca sarmalısın!
Like you wouldn't believe.
- İstemez miyim hiç?
You wouldn't believe it if I told you, but I can run like the wind blows.
Size anlatsam herhalde inanmazdınız ama rüzgar gibi koşuyorum.
You wouldn't believe what it was like getting here.
Buraya gelmenin nasıl bir şey olduğuna inanamazsın.
Like you wouldn't believe.
Hem de nasıl.
Like you wouldn't believe.
Hem de nasıI inanmazsın.
Jerry, you wouldn't believe what it's like down there.
Jerry, orada neler olduğuna inanamazsın.
But I believe that your parents wouldn't have left you with your uncle if they didn't think you could trust him with stuff like this.
Ama ailen eğer bu tür işleri dayının halledebileceğini düşünmeselerdi seni onun yanına bırakmazlardı.
Ally, my father betrayed me like you wouldn't believe.
Ally, benim babam inanamayacağın şekilde bana ihanet etti.
Rocking and rolling like you wouldn't believe.
Öyle bir sarsar ki inanamazsın.
I'm mind-fucking these donkeys like you wouldn't believe!
Kafalarını bir karıştırıyorum ki inanamazsın!
You'd like us to believe that, wouldn't you?
Buna inanmamız mı bekliyorsunuz?
I've been hanging out with him for like, only a couple of days. I've seen this guy do shit that you wouldn't fucking believe.
Yalnızca bir kaç gündür takılıyoruz ama, bu herifi öyle şeyler yaparken gördüm ki, ağzın açık kalırdı.
You wouldn't believe what our old house looks like.
Eski evi görsen inanamazsın.
Covers up battle bruises like you wouldn't believe.
Dövüş izlerini nasıl sakladığına inanamıyacaksınız.
I may be stubborn at times, and late to work often, and I don't always know when to shut up, like right now, but trust me, even if I told you the truth, you wouldn't believe me.
Çoğu zaman inatçı olabilirim ve sıklıkla işe geç kalabilirim ve çoğunlukla çenemi ne zaman kapatmam gerektiğini bilmiyor olabilirim şu anda olduğu gibi, ama bana güvenin, gerçeği anlatsam bile bana inanmazdınız.
Gambled like you wouldn't believe.
Öyle bir kumar oynardı ki inanamazsın.
And I'm, like, "No, I'm not." I eat so much junk food, you wouldn't believe it.
Ve ben "Hayır, değilim." diyorum. O kadar abur cubur yiyorum ki inanmazınız.
like you wouldn't believe since the last time we were together. - Like what?
Bilgin olsun diye söylüyorum, son görüştüğümüz günden bu yana. inanamayacağın değişimlerden geçtim.
Oh, you'd like us to believe that wouldn't you, Leela?
Buna inanmamızı istiyorsun değil mi, Leela?
You wouldn't believe what it felt like.
Nasıl bir his olduğunu tahmin edemezsin.
Being alone for all eternity sucks like you wouldn't believe.
Sonsuza dek yalnız olmak inanamayacağın ölçüde berbat.
Like you wouldn't believe.
Sanki inanmıyor gibisin.
People buy'em like you wouldn't fuckin'believe.
İnanmayacaksın ama insanlar onları satın alıyorlar
Like you wouldn't believe.
İnanamayacağın kadar.
How can I believe that if you are about to be killed by a bear, that you wouldn't say, "I made a mistake. I'd like to have a gun"?
Peki bir boz ayı tarafından öldürülecek, olduğunuzda, "yanlış yaptım, silahım olmalıydı" demeyeceğinizi, nerden bilebilirim?
I've got split ends like you wouldn't believe. And a sense of humor.
Öyle kırıklarım var ki inanamazsınız.
There's nothing like a charming little you- - wouldn't-believe-how-drunk-l-got story...
Tüm kızları tahrik etmek için "Ne biçim sarhoş olmuştum be." hikâyeleri gibisi yoktur.
Like you wouldn't believe.
Tahmin bile edemezsin.
Don't worry about anything but growing my godson in there. - He kicks like you wouldn't believe.
Sen benim vaftiz çocuğumu büyütmekten başka bir şey düşünme.
Like you wouldn't believe.
İnanamayacağınız kadar.
You wouldn't believe it. You can smell it like three miles away.
Kokusu beş kilometre öteden alınıyor.
Not Sheppard, no... but I tell you what, he is screaming in my head right now like you wouldn't believe.
Sheppard değilim, hayır ama bak ne diyeceğim, inanamayacağın kadar çok çığlıklar atıyor kafamda şu an.
One day he acts up like you wouldn't believe and then the next he won't let me out of his sight.
Bir gün çok yaramaz oluyor. Öbür gün yanından ayrılmana izin vermiyor.
And she goes on this fucked up drug mix like you wouldn't believe.
O da o inanılmaz boktan uyuşturucu karışımlarını kullanmaya devam etti.
YES, LIKE YOU WOULDN'T BELIEVE.
Evet, insan inanamıyor, değil mi?
- Yeah, like you wouldn't believe.
- İnanamayacağın kadar.
This guy had a ride through the real estate boom like you wouldn't believe... all condos.
Bu adamın emlak işinde nelere el attığına inanmazsın... Hep apartman dairesi.
there'll be a famine like you wouldn't believe.
Burası ele geçerse inanın bana etrafta kıtlık olacak.
He'd harass these people like you wouldn't believe.
İnsanları ne kadar bezdirdiğini bilemezsin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]