No such thing translate Turkish
3,213 parallel translation
The perfect gun- - there is no such thing.
Kusursuz silah- - Öyle bir şey yok ki.
There's no such thing as a Blake-Conant curse.
Blake-Conant laneti diye bir şey yok.
While having you juggle my jewels sounds interesting, there's no such thing as friends with benefits.
Mücevherlerimle hokkabazlık yapman kulağa ilginç gelse de arkadaşlıktan ötesi diye bir şey yokmuş.
There's no such thing.
Öyle bir şey yok.
No such thing.
- Yok öyle bir dünya.
There is no such thing as a non-sexual massage.
Evet. Cinsel olmayan masaj diye bir şey yoktur.
"there's no such thing as bad press"?
"Reklamın iyisi kötüsü olmaz."
There's no such thing as being fashionably late when you are the guest of honor.
Onur konuğu olduğun zaman kadar hiçbir yerde son modaya uygun olmak zorunda kalmıyorsun.
N-no such thing as J-Jewpacabra.
Jewpacabra diye bir şey yok.
How am I supposed to do that when there's no such thing as elbow grease?
El emeği diye bir şey olmadığına göre nasıl yaparım?
There's no such thing as manufacturing luck.
Şans yaratmak diye bir şey yoktur.
And even if they were, there's no such thing as bad publicity, right?
Ve baksalar bile, reklamın kötüsü yoktur değil mi?
With all due respect, Chancellor, where your safety is concerned, there is no such thing as overkill.
Kusura bakmayın Şansölye, fakat konu güvenliğiniz olduğunda fazla diye bir şey yok.
There's no such thing as too mean.
Çok acımasız diye bir şeyin olmadığını.
There's no such thing as a private detective in this country.
Yahu bu memlekette ne arar lan özel dedektif salak.
- Come off it. There's no such thing.
- Hadi lan öyle para mı olur ya?
We're only supposed to report the facts but there's no such thing as impartiality.
Aslında sadece gerçekleri vermemiz gerekiyor ama bu da pek ilgi çekici olmazdı sanırım.
[Fake Indian accent] There's no such thing as an Indian curry?
Hint körisi diye bir şey yok mu?
No such thing.
- Var öyle bir şey.
There's no such thing as co-captain.
Kaptan yardımcısı diye birşey yok.
There's no such thing as a lucky car accident!
Şanslı araba kazası diye bir şey yok.
There's no such thing as chance or fate, right?
Şans ya da kader diye bir şey yoktur, değil mi?
There's no such thing as real magic.
Orada, gerçek sihir adına hiçbir şey yoktu.
The man just admitted there's no such thing as magic.
Adam orada sihir adına hiçbir şey olmadığını itiraf etti.
But there's no such thing as magic.
Ama burada sihir adına hiçbir şey yok.
Ain't no such thing as too much V.
Söz konusu V olunca, yeterince diye bir şey yoktur.
Kid, when it comes to knowing people, there is no such thing as a one-way street.
Çocuğum, insanları anlamak,... tek yönlü bir yol değildir.
I told you there is no such thing as a one way street.
Sana tek yönlü bir yol olmadığını söylemiştim.
There's no such thing.
Yok öyle bir şey.
There is no such thing as just doing time, 2088.
Sadece cezanı çekmek diye bir şey yoktu 2088.
Yeah, next thing you're gonna tell me is there's no such thing as a scroatee.
Şimdi de haya sakalı diye bir şeyin olmadığını söylersin bana...
I admit no such thing.
Öyle bir şeyi kabul etmiyorum.
I will do no such thing.
Öyle birşey yapmayacağım.
As scientists, we're taught that fate is nothing more than the convergence of a set of probabilities into one potential outcome, that there's no such thing as divine intervention.
Bilim adamı olarak bize kaderin ihtimal dahilindeki olayların tek bir olası sonuçta birleşmesi olduğu öğretildi. Ve ilahi müdahalenin olmadığını.
Miss Esperance, there is no such thing as ghosts.
Bayan Esperance, hayalet diye bir şey yoktur.
There's no such thing.
Hiç ilgisi yok.
Clarence Darrow, one of history's greatest lawyers, once noted... "There is no such thing as justice, in or out of court."
Clarence Darrow tarihin en büyük avukatlarından biri bir keresinde mahkeme içinde ya da dışında adalet diye bir şeyin olmadığını belirtmiş.
Look, I've raised two boys, and I'm here to tell you that there is no such thing as perfect.
Bak, iki çocuk yetiştirdim, ve harika diye bir şey olmadığını sana söylemek için buradayım.
Honey, there's no such thing as a curse.
Hayatım, lanet diye bir şey yok.
He's got me? There's no such thing as too competitive.
Fazla rekabet diye bir şey yoktur.
Oh, and the butcher said there's no such thing as duck-fed beef.
Ve kasap ördek bifteği diye bir şeyin olmadığını söyledi.
Because just to be clear, there is no such thing as minor congestive heart failure.
Çünkü, açık söyleyeyim, hafif konjestif kalp yetmezliği diye bir şey yoktur.
There's no such thing as haircut records.
Saç kesim kaydı diye bir şey yoktur.
No such thing as wrong.
Yanlış diye bir şey yok. Öyle mi?
No such thing, stupid!
Yok öyle bir şey, aptal!
There's no such thing as revolution.
Devrim diye bir şey yok.
There is no such thing as the John Hughes museum.
John Hughes Müzesi diye bir yer yok.
No such thing as Belgians in 55BC.
yüzyılda Belçikalı diye bir şey yoktu.
There is such a thing as an... an Indian curry, but there are no peanuts in it.
Hint körisi diye bir şey var... ama içinde fıstık yoktur.
There's no such thing as a bad heart, Bernie.
- Kötü kalp diye bir şey yoktur Bernie.
There's no such a thing as a woman friend.
Bir kadından arkadaş falan olmaz.
no such luck 63
things 422
thing 1205
thingy 49
things happen 87
things will get better 22
things change 215
things fall apart 17
things will change 18
things have changed 201
things 422
thing 1205
thingy 49
things happen 87
things will get better 22
things change 215
things fall apart 17
things will change 18
things have changed 201
things like 24
things could be worse 16
things to do 42
things are looking up 44
things are going well 18
things are great 27
things are changing 33
things are different 35
things like this 16
things are good 60
things could be worse 16
things to do 42
things are looking up 44
things are going well 18
things are great 27
things are changing 33
things are different 35
things like this 16
things are good 60