She's nice translate Turkish
2,233 parallel translation
She's nice.
O iyi.
She's a nice piece ofass though.
Yine de güzel bir kıçı var.
She's just being nice.
Sadece kibar davranıyor.
It's more like I'm nice, she's not.
Ben iyi biriyim, o değil.
I don't know, maybe Serena was trying to be nice. But the party that she threw was totally embarrassing.
Belki de Serena sadece iyi davranmaya çalışıyordu ama verdiği parti tamamen utanç vericiydi.
She's nice.. She's not at fault.
O çok güzel kusursuz.
It's hard to tell from just her skull, but you can see she had really nice cheekbones.
Kafatasından söylemesi zor oluyor ama ne kadar güzel elmacık kemikleri olduğunu görebilirsin.
I will say, she's got a nice little set of tits on her.
Söylemeliyim, kızın göğüsleri güzel.
She's gonna link that to a nice, warm feeling.
Bunu güzel, sıcak bir duygu olarak algılayacak.
She's a very nice and simple girl.
O çok hoş ve dürüst bir kız.
She's a nice girl.
O sevimli bir kız.
She's nice.
Hoş birisi.
She's a nice girl.
Hoş bir kız.
Yeah, she's nice.
Evet, tatlı biri.
She's a nice looking girl.
- Çok hoş bir kız.
Like, the girl is not even talented, she's not even a nice person.
Yani kız yetenekli bile değil. Nazik biri de değil. Dolandırıcının teki.
Naturally, I was a little surprised when adrianna said she had some concerns about the contra remind me about your specific conce um, well, the collinses have been so nice.
Aslında, Adrianna sözleşme hakkında endişelerinden bahsettiğinde biraz şaşırdım. Şu endişelirini bana biraz hatırlatır mısın? Elbette, Collins'ler çok iyiler.
She's only saying nice things because the company ordered the executives to boost our morale.
Bize hoş söylemlerde bulunmasının nedeni, şirketin yöneticilere moralimizi yükseltmeleri için emir vermiş olması.
Kara. She's really nice.
Çok hoş bir kızdı.
She's nice.
Doktor iyi biri.
She's so nice.
Çok iyi biri.
She's really nice.
Çok iyi birisidir.
She's got nice hair and nice eyes.
Güzel saçları ve gözleri var.
But seriously, Ahmad, she's a nice girl.
Cidden, Ahmet, o iyi bir kız.
She's nice and friendly.
Hoş biri.
- She's nice.
- Hoş biri.
Bridgette's still buzzing about all the nice things that Mr. Enright had to say about her after class today ; how she should feel free to draw what she wants when she wants.
Bridgette halen Bay Enright'in dersten sonra ona söylediği güzel şeyleri anlatıyor, ayrıca istediği gibi resim çizebilirmiş.
I mean, she's nice, but... if you're interested in her, I could...
Demek istediğim hoş biri fakat... Eğer ilgi duyuyorsan, ben yapabilirim...
She smells nice, she's polite, and she saves babies.
Güzel kokar, naziktir ve bebeklerin hayatını kurtarır.
She's a nice girl.
Evet, o iyi bir kız.
But I do know she's too nice to yell at me in front of all these people. So, I am not leaving this bar.
Ama bu kadar insanın önünde bağıramayacak kadar iyi biri bu nedenle bu bardan ayrıImıyorum.
Nice one, blondie. She's funny.
Güzel laf, sarıkafa, komiksin.
- She's nice.
- Çok hoş biri
- She's a nice cliche. - Is she?
- Çok hoş ve sıradan - değil mi?
We got talking. She's a nice...
Konuştuk Çok hoş biri...
She's nice.
Hoş kız.
She's going to take you to a home with a very nice family that are gonna take care of you and keep you safe.
Seni eve götürecek. Sana bakacak ve güvende tutacak çok hoş bir ailenin yanına.
I'm play Lady Macbeth and she's not a very nice woman.
Ben Lady Machbeth'i oynuyorum. Ve hiç de hoş bir kadın değil.
I've made a friend recently who isn't well off, but she's so nice and pretty.
Bir arkadaşımın çok zor bir hayatı var ve şikayet etmeden çalışmaya devam ediyor.
She's so nice.
Onun çalışırken görmeyi seviyorum.
She's nice.
Hoş bir kız.
I mean don't get me wrong, she's got nice tits.
beni yanlış anlamanı istemiyorum da güzel göğüsleri var.
She's really nice.
Çok iyi biri.
She's a nice girl but she's not my date.
Hoş kız, ama sevgilim değil.
She thought it would be nice if her father Was gainfully employed.
Eğer babası iyi kazanç getiren bir işte çalışırsa güzel olur diye düşündü.
- She's nice.
- O iyi biri.
Oh, she had a nice ass.
Tanrım, çok sıkı bir poposu vardı.
She's nice to me. She doesn't bit my head off every time I suggest we go to a nice restaurant.
Her zaman başımın etini yemiyor Bende güzel bir restorana davet ettim.
You better treat her right or I'll treat you wrong. She's a nice girl.
- O iyi bir kız.
She's nice, you know.
O iyi biri, biliyor musun?
She's really nice, though.
Çok iyi bir kızdır.
nice 6605
nicely done 303
nice to meet you 4926
nicely 34
nicer 18
nice try 940
nice to meet you too 134
nice job 563
nice to see you 972
nice one 592
nicely done 303
nice to meet you 4926
nicely 34
nicer 18
nice try 940
nice to meet you too 134
nice job 563
nice to see you 972
nice one 592
nice shot 303
nice guy 145
nice meeting you 395
nice shoes 81
nice and easy 314
nice talking to you 103
nice hat 67
nice catch 108
nice to see you again 321
nice car 134
nice guy 145
nice meeting you 395
nice shoes 81
nice and easy 314
nice talking to you 103
nice hat 67
nice catch 108
nice to see you again 321
nice car 134
nice place 288
nice move 87
nice to see you too 69
nice work 1264
nice shirt 88
nice dress 74
nice outfit 80
nice house 87
nice moves 29
nice to see you guys 16
nice move 87
nice to see you too 69
nice work 1264
nice shirt 88
nice dress 74
nice outfit 80
nice house 87
nice moves 29
nice to see you guys 16