Shouldn't you translate Turkish
21,591 parallel translation
I shouldn't have... grabbed you, or squeezed you, or... put my hand on the nape of your neck, or run it through your hair.
Seni kavrayıp sıkıştırmamam gerekiyordu ya da elimi ensene koymamam ya da saçlarında dolaştırmamam gerekiyordu.
Okay, I probably shouldn't dwell on particulars, but you broke up with me.
Pekâlâ, muhtemelen detaylara takılmamam gerekiyor ama benden ayrılan sendin.
You made me forget myself and I shouldn't.
Ama kaybetmemeliyim.
You shouldn't have come for me.
Benim için gelmeyecektin.
So, based on my inability to stay married, maybe I shouldn't be the one that gives you relationship advice.
Benim evli kalmaktaki acizliğime göre belkide sana ilişki tavsiyesi veren ben olmamalıyım.
You shouldn't be out of bed.
- Yatağından çıkmamalıydın.
He's a patient. You shouldn't be in here.
- Burada olmamalısınız.
You shouldn't feel bad about that.
Bu konuda kötü hissetmemelisin.
You shouldn't have to...
Buna mecbur...
You know, you shouldn't be in the hallway.
Koridorlarda dolaşmanız yasak.
That's reassuring. Look, I would tell you that you can trust the dude, but really, I shouldn't have to, because you should trust me.
Bak, adama güvenebilirsin diyorum ama şart değil çünkü güvenmen gereken kişi benim.
You probably shouldn't have told me that.
Muhtemelen bunu bana söylememeliydin.
Me-me-me-me-me! You shouldn't give it if you can't give it to everyone.
Elinde hepsi için yoksa bir şey verme.
You shouldn't!
Olmasın da!
But you shouldn't be here.
Ama burada olmaman gerek.
Shouldn't you answer the phone with a salute?
Seni aradığımda telefona selam vererek cevap vermen gerekmez mi?
You shouldn't bully civilians.
Sivillere zorbalık etmemelisin.
You shouldn't worry about me.
Şu an benim için endişelenme.
This is why you shouldn't have hit him half-heartedly.
Bu yüzden ona yarım yamalak vurmaman gerekirdi.
Then you shouldn't have come.
O zaman gelmemeliydin.
- Shouldn't you go to a meeting?
- Toplantıya gitmen gerektiğini söylemiştin.
"Thanks." "I got it." Shouldn't you say something?
"Teşekkür ederim, elime ulaştı" diye arasaydın ya.
You will go on... telling jokes to avoid telling me the things I shouldn't know.
İleride de bilmemem gerekenleri söylememek için şaka yapmaya devam edeceksin.
You shouldn't...
Buraya...
Maybe I shouldn't give this to you. What is this?
- Sanırım bunu sana vermemem gerekir.
Shouldn't you get changed?
Üstünü değiştirmen gerekmiyor mu?
Why shouldn't you sell them?
Neden satmayasın ki?
You shouldn't have it.
Elinizde olmaması gerekirdi.
Hey, I shouldn't have had to tell you.
Sana söylemek zorunda değildim.
Shouldn't be stalking you like that.
Sapık gibi buraya gelip duramaz.
Shouldn't you do something for them?
Onlar için birşey yapman gerekmez mi?
You shouldn't be in here.
- Burada olmamalısın. Gidiyoruz.
You shouldn't be serving all of them.
Hepsine hizmet etmemelisin.
And I shouldn't need to tell you it's dangerous.
Ve bunun tehlikeli olduğunu söylememe gerek yok.
- But you really shouldn't share that with... - He's missing.
Ama gerçekten bunu paylaşmamalı...
Then I guess you shouldn't tell them.
Sen de söylemezsin o zaman.
Shouldn't you be asking that other woman for help?
O diğer kadından yardım istemen gerekmez mi?
You shouldn't be with me.
Benimle birlikte olmamalısın.
You have diagnosed depression. Shouldn't be bottling you up ; you could- -
Depresyondasın senin şişelemeliydim ;
No. I shouldn't have helped you.
Sana yardım etmemeliydim.
This is bad, you shouldn't cry like this.
Bu kötü, böyle ağlamamalısın. Ağlama.
You shouldn't have come looking for me.
Beni aramaya gelmemeliydin.
I did not have sexual relations - with that cartoon. - Shouldn't you be scouting?
O çizgi romanla cinsel ilişkiye girmedim.
We needed you someplace private in case you said something you shouldn't.
Söylememen gereken bir şey söyleme ihtimaline karşın gizli bir yerde olmalıydın.
Are you saying that I shouldn't adopt and I should keep trying to have my own baby?
Evlat edinmeyip kendi bebeğime hamile kalana kadar denemeliyim mi diyorsun?
I shouldn't have told you.
Sana anlatmamalıydım.
No, you know, at first, I thought, "This is Gabi's ex. Maybe I shouldn't do this,"
Hayır, ilk başta dedim ki "o Gabi'nin eskisi, bunu yapmamam gerekir" ama daha eksi ve artılarını hesaplayamadan kendimi yarı çıplak buldum.
You're trying to say that I need to change my attitude too and that I shouldn't give up.
Bana benim de tavrımı değiştirmem gerektiğini ve vazgeçmemem gerektiğini söylüyorsun.
Well, you shouldn't bloody advertise if you're not sellin'!
Gösterip vermemezlik yapmamalıydın o zaman sen de!
"I felt like I shouldn't be seeing you"
Dürüst olmak gerekirse seninle tekrar görüşsem mi bilemedim.
Nishimiya, you probably shouldn't look inside.
Nishimiya — Bence sen onu çok kurcalama —
shouldn't you be in bed 20
shouldn't you be 18
shouldn't you be at work 29
shouldn't you be in school 21
you know 156049
you know what 23733
you see 13602
you will be 199
you got this 563
young 1055
shouldn't you be 18
shouldn't you be at work 29
shouldn't you be in school 21
you know 156049
you know what 23733
you see 13602
you will be 199
you got this 563
young 1055
you got it 4932
youtube 39
you can do it 1412
you suck 398
your 1839
you bitch 789
you okay 9168
you're cute 195
your phone 169
your honor 7894
youtube 39
you can do it 1412
you suck 398
your 1839
you bitch 789
you okay 9168
you're cute 195
your phone 169
your honor 7894
yourself 387
your hat 64
your own 34
yours 1007
you tell 24
you know that 5741
younger 104
youn 21
you're welcome 5601
you are 6060
your hat 64
your own 34
yours 1007
you tell 24
you know that 5741
younger 104
youn 21
you're welcome 5601
you are 6060