The handcuffs translate Turkish
531 parallel translation
And then, as nice as you please, he put the handcuffs on him.
Sonrasında da usul usul ona kelepçeyi takıverdi.
Come quietly, unless you want me to put the handcuffs on.
Sakince benimle gel, yoksa seni kelepçelemek zorunda kalırım.
- Put the handcuffs on.
- Kelepçeleri takın.
Give me the handcuffs.
Kelepçeleri verin.
Take the handcuffs off.
Kelepçeleri çıkartın.
Quick, McPherson, the handcuffs.
Çabuk, McPherson, kelepçeler.
Get the handcuffs.
Kelepçeyi ver, Stanley.
- Get the handcuffs, Stanley.
- Kelepçeyi ver, Stanley.
- Get the handcuffs, quick.
- Kelepçeyi ver, çabuk.
Bring me my coat and jacket, the handcuffs and the two hats, and get the train moving.
Paltomla ceketimi getir kelepçeleri ve iki şapkayı ve treni hareket ettir.
Despite the handcuffs, I managed to wash my face and wounds.
Kelpçelere rağmen yüzümü ve yaralarımı temizlemeyi başarmıştım.
The handcuffs were Evans'all right, and it's my belief that he's been killed.
Kelepçeler kesinlikle Evans'ındı ve öldürüldüğünü düşünüyorum.
- Put the handcuffs on him.
- Kelepçe takın.
So I filed off the handcuffs, and I've been running ever since.
... Kelepçeleri eğeliyerek çıkardım. O zamandan beri kaçıyorum.
Sir, the handcuffs! Please.
Kelepçeleyin, lütfen.
I will unlock the handcuffs when you give me the job.
Kelepçeleri bana iş verdiğinizde çözeceğim.
Inspector, I'd appreciate it if you'd remove the handcuffs before boarding.
Müfettiş, uçağa binmeden önce kelepçeleri çıkarırsanız sevinirim.
Who's got the key to the handcuffs?
Kelepçenin anahtarları kimde?
Here are the keys, you need the keys to the handcuffs.
İşte anahtarlar. Kelepçenin anahtarları. Hayır!
And now the handcuffs.
Tamam. Evet, şimdi de kelepçeler.
The handcuffs.
Kelepçeleri çıkar.
You. Fat guts, get the handcuffs.
Şişko, sen kelepçeleri getir.
She just sits there while this policeman all but puts the handcuffs on her.
Polis kendisine kelepçe takma dışında her şeyi yaparken, orada öylesine oturuyor.
Just take off the handcuffs.
Kelepçeleri sök, yeter.
"Put the handcuffs on him, Fred."
"Εllerini kelepçele, Fred."
They put the handcuffs on, and I was really skinny.
Εllerini kelepçelerler. Βen çοk zayιftιm.
She just sits there while this policeman all but puts the handcuffs on her.
Polis ona kelepçe takarken orada öylece oturuyor.
All right, unlock the handcuffs.
Pekala, kelepçeleri çözün.
Put the handcuffs on them.
Kelepçeleyin şunları.
The keys for the handcuffs!
Kelepçenin anahtarları!
Lieutenant, unlock the handcuffs.
Dedektif, kelepçeleri çıkarın.
These are not the handcuffs your wife was wearing when she was killed, Mr Rheiman.
Bunlar öldüğünde karınızın bileğindeki kelepçeler değildi.
Put the handcuffs through the arm of the chair.
Kelepçeyi sandalyenin kolundan geçir.
Get the handcuffs.
Kelepçeleri al.
Sergeant, these aren't necessary, the handcuffs?
Çavuş, bu kelepçeler gerçekten gerekli mi?
The handcuffs in the middle.
Kelepçeler ortaya.
He's gonna break out the handcuffs.
Derhâl cebinden kelepçeleri çıkaracaktır.
Your handcuffs, one on the wrist, one on the banister.
Kelepçelerin. Biri bileğine. Diğeri merdivene.
He's cooling off in the baggage car with a pair of handcuffs.
Şimdi bagaj vagonunda elleri kelepçeli serinliyor.
Listen Don Nicola! If Frisky takes the wrong path, I'll slap handcuffs on you even in hell. Get it?
Bersagliera'ya bir yanlış yaptığını duyacak olursam ellerini kelepçeler hapse tıkarım.
He went to the blacksmith shop, cut off his handcuffs and leg irons.
Çilingire gidip el ve ayaklarındaki zincirleri kırdı.
Perhaps somebody that he could personally trust enough to be able to get private advice from, instead of a pair of handcuffs and a life sentence for the wife that he loved.
Belki de şahsen güvenebileceği... özel tavsiye alabilecek kadar inandığı birinin. Böylece kendisi kelepçeden, sevgili karısı müebbetten kurtulabilecekti.
Wasn't it the revolution that shot off my handcuffs?
Emin değilsen neden kelepçelerime ateş edip serbest bıraktın beni?
What about the handcuffs?
- Kelepçeler?
The blindfold and handcuffs are removed, and the medical officer begins monitoring the prisoner's pulse.
Mahkûmun gözüne bağlanan bez ile kelepçeleri çıkarılır ve doktor mahkûmun kalp atışlarını kontrol eder.
How would you like to be the dude that handcuffs a legend?
Nasıl olur da efsaneyi kelepçeleyen biri olmak istersin.
- Putting handcuffs on the man.
... adama kelepçe takıldı.
The chain in those handcuffs is high-tensile steel.
O kelepçedeki zincir, sertleştirilmiş çelikten.
Why? Well, how much would it cost to put sets of handcuffs in the walls?
Duvara kelepçe monte etmek kaça mal olur?
That's why he uses handcuffs on the women.
Bu yüzden kadınları kelepçeliyor.
During the show you won't have handcuffs, you'll better behave well.
Şov boyunca ellerini kelepçelemeyeceğiz, daha rahat hareket edebilirsin.
handcuffs 78
handcuffs click 32
handcuffs clicking 29
the hunger games 20
the hole 27
the headmaster 20
the hell i don't 16
the hell you say 21
the horses 42
the house is empty 22
handcuffs click 32
handcuffs clicking 29
the hunger games 20
the hole 27
the headmaster 20
the hell i don't 16
the hell you say 21
the horses 42
the house is empty 22
the hills 19
the hell with it 67
the hell you don't 16
the house 261
the heart wants what it wants 18
the headmistress 18
the hall 17
the hell are you talking about 20
the hours 16
the horror 73
the hell with it 67
the hell you don't 16
the house 261
the heart wants what it wants 18
the headmistress 18
the hall 17
the hell are you talking about 20
the hours 16
the horror 73
the head 74
the half 48
the housekeeper 42
the house is on fire 21
the hell i can't 29
the hair 91
the horse 54
the hotel 71
the hand 48
the hero 36
the half 48
the housekeeper 42
the house is on fire 21
the hell i can't 29
the hair 91
the horse 54
the hotel 71
the hand 48
the hero 36