The very same translate Turkish
1,188 parallel translation
Then, on a given day find themselves facing one another on the very same battlefield?
Birgün birbirlerini... aynı savaş alanında farklı taraflarda buldukları.
Anyhow, you would get married, and if you wanted to separate... you'd have to go back to the very same place you got married and resound... "I divorce you, I divorce you, I divorce you."
Evlenirmişsin ve ayrılmak istediğinde yine evlendiğin yere gidip üç kere "boş ol, boş ol, boş ol" dermişsin.
We gotta go back... to the very same supermarket in Memphis for it to be proper.
Geçerli olması için Memphis'teki süpermarkete gitmek zorundayız.
Well, you see what happened was the doctor, the very same doctor that was attending my late aunt suffered an untimely stroke and lost the use of his right hand so obviously I was unable to get the death certificate.
Şimdi şöyle oldu doktor, teyzemin hastalığıyla ilgilenen aynı doktor zamansız bir felç yüzünden ve sağ elini kullanamıyor o yüzden ölüm sertifikasını alamadım.
The very same...
Yine aynı...
- Yes. The very same.
Tam üstüne bastın.
I was just about to ask you the very same thing.
Ben de size tam da bunu soracaktım.
He's now refuting the very same things he defended... seven years ago.
Sanki bundan yedi yıI önce savunduğu şeyleri çürütmeye çalışıyor.
Dad has been walking down the very same street... to his very same destination.
Babam hep aynı yoldan yürüyor... Ve hep aynı yere gidiyor.
Your mother asked me the very same question.
- Annen de aynı soruyu sormuştu.
By the very same person who arranged for the safe return of the diamond ring... belonging to Mademoiselle Patricia Lane.
Matmazel Patricia Lane'in pırlanta yüzüğünü... güvene içinde geri getiren kimse o tarafından.
Although I invested in the very same stock that Daphne did, mine declined and hers went up.
daphne ile aynı kağıda yatırmamıza rağmen, benimki düşerken onunki yükseldi.
I wasjust thinking the very same thing.
Benim de düşündüğüm aynı şey idi.
The very same, old whore.
Aynen öyle, yaşlı fahişe.
The very same, my lady, until the good Lord pleases.
Aynen öyle, hanımefendi Tanrı yanına alana kadar.
- The very same. I know him well.
- Lamord'dan başkası olmaz.
Why should I pay triple the amount when they probably go to the supermarket and buy the very same kind?
Aynı dondurmayı süpermarketten almak varken neden üç kat para vereyim?
Twice, within one hour... I did the very same job.
Bir saatte iki kez aynı işi yapmış oldum.
Wouldn't that be the very same satchel which is now resting under my head?
Yeni kitabı şu anda kafamın altında olan çantada olabilir mi?
How many times have people said the very same thing to you?
Aynı şeyleri, sana diğer insanlar kaç defa söylediler?
You'll never believe this, Francie but my own mother had a bonnet nearly the very same.
- İnanmayacaksın ama Francie annemin de tıpkı bunun gibi bir bonesi vardı.
- You would have done the very same.
- Sen de aynısını yapardın.
But from the corner of my eye, I saw a woman drowning in the very same air that was keeping me afloat.
Ama göz ucuyla da baktığımda boğulan bir kadını gördüm.
They were all very much the same.
Fazlasıyla aynıydılar.
In all likelihood, the very first fatality of this war will be one too, sailing the same route for the same reason - to keep this nation supplied with food.
Büyük olasılıkla, bu savaşın ilk kaybı da aynı sebep için - bu ulusu aç bırakmamak için aynı rotaya açılmış bir denizci olacak.
Who proceeds to burn the man's cabin down with one of those very same cigars.
Yani adamın verdiği purolarla yine aynı adamın kulübesini yakan kişi.
See, we were just a small group when we started... but we all took a very special oath the same day :
Bakın, başladığımızda ufak bir gruptuk... ama hepimiz aynı gün çok özel bir ant içtik :
The very same.
Çok benzer bir işlevi olacak.
- Very funny. The front and back are the same.
Çok komik, önü de arkası da aynı.
The same advice that was given to me many years ago when I had a very similar dilemma.
Bu uzun yıllar önce çok benzer bir ikilemle karşılaştığımda bana verilen bir tavsiye.
That is, until five years ago, when I found this very same key in the ruins of Thera.
Ta ki 5 sene önce, ben, bu ünlü anahtari Thery harabelerinde bulana kadar.
But, what I didn't know at the time was that very same day my father had pulled out his only decent shirt ironed it perfectly, and put his tie on to look respectable so he could buy us a new house at the county auction.
Ama o sırada bilmediğim şey, aynı gün... babamın tek iyi gömleğini çıkarıp... güzelce ütülediği, iyi görünmek için bir de kravat taktığı... ve mezattan yeni bir ev almak üzere yola düştüğüydü.
And if you feel the same, I hope you'll find it in your heart to come to my place tonight at 8 : 00 for dinner... a very romantic dinner.
Sen de onun gibi hissediyorsan umarım bu akşam saat 8'de bana gelirsin. Akşam yemeği için. Çok romantik bi akşam yemeği.
The same message is transmitted four hours later on a wideband, which puts its point of origin very close ;
Aynı sinyal, dört saat sonra, geniş bir banttan geldi. Bu da kaynağının, sadece birkaç kilometrelik mesafede olduğunu gösterir.
Very much the same as yourself.
Sizin hissettiğinizi hissederdim.
Harvey revealed his work to us so that treading in the same path... we might discover very many things as yet unknown to others.
Harvey çalışmalarını yayınladı, böylece biz de aynı yolda ilerlersek... hala bilinmeyen şeyleri açığa çıkarabiliriz.
the film "calm" is a story with a plot structure not very moving maybe but still at the same time it was made
" Huzur'" isimli film belki de çok heyecan verici bir kurgusu olmayan bir öykü. Duygulara hitap etmeyebilir belki ama yine de... Aynı zamanda bir belgesel olarak çekilmişti.
I've spent three days in the same house with him, and I find him very disagreeable.
Onunla aynı evde üç gün geçirdim ve kendisini çok uyumsuz buldum.
I'm in the same line of work, and I think that what we do is very important!
Ben de aynı işi yapıyorum ve yaptığımız şeyin çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Then it is very likely that this vessel could serve the life-form's needs in much the same manner as a suture.
Bu gemi o yaşam formunun ihtiyacı olan şeyi aynen dikiş atar gibi yapabilir.
After Cammy left King of Adventurers She knew very well that she was going the same way with the King of Adventurers
macera kralı soldaydı sonra cammy çok iyi o biliyordu o aynı yoldan gidiyordu macera kralıyla
That he is here among us and that very soon he will be... disclosed to be the murderer of his own father... both the son and husband of the woman who gave him birth... and at the same time father and brother of her child.
O burada. Aramızda. Ve çok yakında kendi babasının katili olduğu ortaya çıkacak.
When Mr Elton joined their hands today, he looked very much as if... he would like the same kind office performed for him.
Bay Elton bugün onların ellerini birleştirdiğinde, aynı şeylerin kendisi için de yapılmasını ister gibiydi.
My brother has the same birthday as President Ford... who is a very sweet man.
Kardeşim Başkan Ford'la aynı günde doğmuş. ... çok tatlı bir adamdı.
Not the very same.
- Pek sayılmaz.
All done in the same way, very subtle.
Hemen hepsi aynı yerlerden kesilmiş. Bak, belli belirsiz.
Not an identical knife, the same knife that killed Paul Renauld, stolen from this very same office by the woman that Cap. Hastings brought here.
Bu o bıçağın bir eşi değil, bu Yüzbaşı Hastings'in getirdiği kadın tarafından çalınan Paul Renauld'yu öldüren bıçak.
The duplicate atoms couldn't occupy the same point in space-time for very long before...
Kopyalanan atomlar, çok uzun süre aynı uzay zaman devamlılığında kalma fırsatı bulamıyorlar...
Could this be the same dark force at work - its ultimate expression the destruction of the flesh, of the very hand that creates it?
Acaba bu şey kendisini yaratan eli yok etmeye çalışan aynı karanlık gücün işi olabilir mi?
The very same Goku!
Aşağılık Goku'mu?
Because, you see I think there's an explanation beyond reason, beyond all logic that brought you to this very spot at the exact same time I showed up at this very spot.
Çünkü bence tam da benim burada olduğum anda senin de burada olmanın herşeyden öte, hatta mantıklı açıklamalardan da öte bir sebebi olduğunu düşünüyorum ve buna inanıyorum.
the very idea 17
the very next day 20
the very one 16
the very best 21
same 401
sameen 56
same shit 36
same here 431
sameer 18
same place 91
the very next day 20
the very one 16
the very best 21
same 401
sameen 56
same shit 36
same here 431
sameer 18
same place 91
same to you 169
same old shit 20
same for me 44
same as usual 40
same as me 59
same age 24
same as before 48
same old 229
same as yesterday 19
same as you 248
same old shit 20
same for me 44
same as usual 40
same as me 59
same age 24
same as before 48
same old 229
same as yesterday 19
same as you 248