Two against one translate Turkish
214 parallel translation
Two against one!
İkiye karşı bir!
Two against one... they came at him with their deadly weapons.
İkiye karşı bir. Ellerinde ölümcül bir silahla saldırdılar.
Two against one, and that one... a peace-loving servant of the law.
İkiye karşı bir ki o kişi barış sever biriydi.
Jim, two against one.
- Jim, iki bir kaybettin.
- Two against one, huh?
- İkiye karşı bir kişi mi?
Two against one.
İkiye karşı bir kişi.
- Two against one.
- İkiye karşı bir.
Two against one, take a man's pants....
Bire karşı iki. Pantolonumu çıkarmak...
Tanner, we are two against one.
Tanner, bire karşı ikiyiz.
Two against one.
Bire karşı iki.
Well, losing Frank and all, that only puts us two against one.
Frank ve tüm kaybettiklerimizle, biz ikiye karşı - bir durumdayız.
Anyway, it's two against one.
Herneyse, ikiye karşı bir.
- Two against one?
- İkiye karşı bir?
- It's two against one.
- İkiye karşı bir.
You're outnumbered, two against one... and I don't care if you can juggle.
Yalnız kaldınız, ikiye karşı tek. Ve hokkabazlık yapmanız umurumda değil.
The Yin Yang Swordsmen are really something, but two against one?
Yin Yang Silahşörleri çok güçlü ama ikiye bir?
It's two against one...
İkiye karşı bir...
Two against one.
Bire karşı iki kişi.
Two against one?
İkiye bir?
Two against one.
İkiye karşı bir.
They will be two against one.
Bire kar? y iki ki? i olacaklar.
Two against one?
İkiye karşı bir?
Not two against one.
Bire karşı iki olmaz.
- Whoop, two against one.
- İkiye karşı bir.
- lf two against one is even.
- İkiye karşı bir eşitse.
If you like two against one... I bet you'll love two against five!
İkiye karşı birden hoşlanıyorsanız bahse girerim, ikiye karşı beşi çok seveceksiniz.
And two against one, even better.
Ve iki bire karşı... çok daha iyi.
Your Honor, I protest against the prosecution's attempt... to force this woman to decide which one of her two sons shall live... and which shall die.
Sayın Yargıç İddia makamının bu bayanı hangi oğlunun yaşayacağına ve hangisinin öleceğine karar vermeye zorlamasına itiraz ediyorum.
If Mr. Johnston, the police expert... still insists that these two bullets were fired from the same gun... the odds are five-to-one against him that they were not.
Polis uzmanı Bay Johnston bu iki merminin hala aynı silahtan atıldığında ısrar ediyorsa ona karşı oran beşe bir.
The taller one got two kicks in his belly....... and he banged against the wall!
Uzun olanı karnına iki yumruk yedi ve duvara yapıştı!
TWO FOR HER, ONE AGAINST.
- İkiye karşı bir.
But there'll be no glory in it for you, Little Dog... because that'll be one against two.
Ama bunun içinde, senin için bir zafer olmayacak Küçük Köpek... Çünkü iki kişiye karşı tek kişi olacak.
One, as a part of NATO defence and two, the defence of the United States against enemy aggression by air or sea.
Bir, NATO savunmasının bir parçası olmak ve iki, Birleşik Devletler'i hava veya denizden gelen düşman saldırılarına karşı korumak.
Two cases of personal enmity against two harmless old ladies in the same neighborhood in one week?
İki zararsız yaşlı kadınla, kişisel husumet aynı semtte, bir haftada?
I mean, well, perhaps I do, one or two but there's no law against that, is there?
Yani, şey, belki bir iki tane ama buna karşı kanun yok. Var mı? Burası özgür bir ülke.
W-well, I'm afraid the spectacle of two olives bouncing against each other is one I'll forgo.
İki zeytini biri birine dokunurken seyretme zevkini pas geçmeyi yeğlerim.
One man, he was in a 40 millimetre mount, and he had been fighting against quite a number of planes that had come in, but we had been hit in his area also two or three times,
40 milimetrelik topun başında bulunan bir asker oldukça fazla sayıda olan düşman uçaklarına ateş ediyordu. Ne var ki o taraftan iki ya da üç kere isabet almıştık.
It went off against us during one or two hours, with machine guns.
Bir ya da iki saat boyunca üzerimize makineli tüfeklerle ateş ettiler.
One against two?
Demek 2'e bir gitçek?
When a person can no longer direct his aggression against others... he can turn it against himself in one of two ways.
# Kişi, öfkesini artık başkalarına yöneltemiyorsa... #... şu iki biçimden biriyle, kendisine yöneltebilir.
Two strong boys would be able to defend themselves against one man.
İki güçlü genç bir adama karşı kendilerini savunabilirler.
The odds quoted being two to one against.
Olasılıklar ikiye karşılık bir olarak belirtildi.
There was certain criticism directed against these two people... because, in effect, whenever they showed up, the purpose of their visit... was to kill the defendant.
Bu iki kişiye yönelik öne sürülen bariz eleştiriler vardı. Çünkü ne zaman bu ikisi görevlendirilse, ziyaretlerinin amacı davalının öldürülmesi gayesini güdüyordu.
I once saw one of them used against a two-ton Rectyne monopod.
Onların bir tanesini 2 tonluk bir Rectyne tekayaklısında kullanılırken görmüştüm.
Well, the odds are running two to one against you.
Bahisler size karşı 2'ye 1.
I'm going to take Sam against his will... and straighten him out because I truly believe... that if we can get two women on the Supreme Court... we can get at least one on you, Sam.
Sam'i zorla götürüp onu adam edeceğim çünkü Yargıtay iki kadın çıkartabiliyorsak bir tane de senin üzerine çıkartabiliriz Sam.
The decision is three to two against a trial with one abstention.
Durum üçe iki karar aleyhinedir ama bir oy eksik.
We'll join with Mordachai. Two ships against one.
Mordecai'in gemisi ile bire karşı iki oluruz.
No one the wiser that there existed among them two hearts struggling against a love that grew stronger with each passing day.
Aralarında birbiri için çarpan bir çift yürek olduğunu her geçen gün bu aşkın daha da büyüdüğünü hiç ama hiç kimse akıl edemedi.
Two against one?
Hey, durun bakalım.
In regard to Beatrice, the jury has answered "no" to question one in all its points pertaining to contamination which renders questions two and three inapplicable, ending the case against Beatrice.
Beatrice ile ilgili soruya "Hayır" yanıtını verdi. Bu da atık bulaşması ile ilgili ikinci ve üçüncü soruyu geçersiz kılıyor, ve Beatrice aleyhine açılan davayı sona erdiriyor.
ones 44
one day at a time 90
one moment please 57
one more time 797
one day 2293
one month later 23
one thing at a time 106
one more 931
one more shot 23
one year ago 42
one day at a time 90
one moment please 57
one more time 797
one day 2293
one month later 23
one thing at a time 106
one more 931
one more shot 23
one year ago 42
one more day 57
one more hour 17
one more chance 34
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one more thing 865
one moment 967
one more round 22
one more drink 18
one more hour 17
one more chance 34
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one more thing 865
one moment 967
one more round 22
one more drink 18
one and two 35
one second 1230
one sec 340
one night 558
one at a time 318
one time 516
one week 142
one game 29
one point 33
one's missing 20
one second 1230
one sec 340
one night 558
one at a time 318
one time 516
one week 142
one game 29
one point 33
one's missing 20