English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ U ] / Unclean

Unclean translate Turkish

337 parallel translation
" That awful Bonze persecutes me, because I have perceived his unclean purposes...
Bu korkunç rahip, onun kirli amaçlarını gördüğüm için bana rahat vermiyor...
It is impossible to build a road by unclean hands.
Bu kirli ellerle bir yol inşa etmek..
It is not lawful for me, a priestess of Isis, to see or touch an unclean thing.
Benim, İsis'in bir rahibesinin kirli bir şeyi görmem, ona dokunmam yasaktır.
I was snoring in my bed while they were trying to free England... from an unclean tyrant.
Onlar İngiltere'yi zalimlerden kurtararak özgürlüğüne kavuşturmak isterken ben yatağımda horluyordum.
They ought to be burned like something unclean.
Günahkar gibi yakılmaları lazım.
You came into this court with unclean hands.
Mahkemeye yalan söylediniz.
The face painted in the canvas could grow bestial, sodden, and unclean, and no one would ever see it - no one... except himself.
Portredeki yüz zamanla vahşileşip donuk ve çirkin görünebilirdi. Ama hiç kimse görmeyecekti. hiç kimse... kendisi dışında.
He palpated my stomach at length with thick and unclean hands.
Uzun süre kalın ve kirli elleri ile midemi muayene etti.
Unclean flesh.
Kirli vücut.
- You, yourself are unclean.
- Sen de pislenmişsin.
Considering my unclean body.
Kirli bedenim düşünülürse.
Are they unclean?
Ellerim kirli mi?
I tell you every man of Judea is unclean and will stay unclean until we have scoured off our bodies the crust and filth of being at the mercy of tyranny.
Yahudiyeli her insan kirli ve kirli kalacak. Zorba merhametinde yaşamanın kabuğunu ve kirini bedenimizden kazıyana dek.
You pry and meddle with unclean hands and eyes.
Kirli eller ve gözlerle müdahale ediyorsunuz.
Yeah, unclean.
Evet, mekruh.
You won't force me to touch unclean flesh!
Böyleyken bile senin lanetli tenine dokunamam! Görmek istemiyorum!
When an unclean spirit leaves a man to find another dwelling, yet finds none it says :
Kötü ruh kişinin içinden çıkınca başka bir yer arar, ama bulamaz.
It is only what we do, what we think that makes us unclean.
Sadece yaptıklarımız, düşündüklerimiz bizi kirli yapar.
No, he didn't. He said my father, the unclean son of a pig could keep his television and pay more money.
Hayir. "Babasi, o pis domuz, televizyonunu alsin bize biraz daha fazla para ödesin." dedi.
I know I'm unclean.
Temiz olmadığımı biliyorum.
Two households, both alike in dignity, in fair Verona, where we lay our scene, from ancient grudge break to new mutiny, where civil blood makes civil hands unclean.
Soylulukta birbirine denk iki aile. sahnemizi açtığımız güzel Verona'da. eski düşmanlıktan gelen yeni bir kavgada yurttaş kanı yurttaş elini kirletir burada.
Might be unclean.
- Murdar olabilir.
Is he unclean?
Hastalıklı mı bu?
You're unclean. Your touch defiles.
Utanç verici bir şey bu.
"I cast you out, unclean spirit!"
"Seni dışarı atıyorum pis ruh!"
Dishonest, scheming, money-lending capitalist and subversive communist, verminous, unclean, racially inferior :
Sahtekâr, entrikacı, kapitalist bir tefeci, bölücü bir komünist verminöz, pis, aşağı ırka mensup.
- I feel unclean. - It's him that's unclean, not you.
- Kendimi lekelenmiş hissediyorum.
Is it because Luther decided the host became sacred only when swallowed that unclean hands have passed it?
Luther'in, yığınların ancak yutulduğunda, kirli ellerin buna bulaştığında kutsal olması gerektiğine karar verdiği için mi?
- Unclean?
- Kirli mi?
- Is he casting out the unclean spirit?
- Kirli ruhu mu kovuyor?
I cast you out... Unclean spirit, Along with every satanic power of the enemy,
Kötü ruhları kovuyorum... şeytanın düşmanlarının bütün gücüyle... cehennemin bütün yaratıkları... ve bütün yardımcıları...
Look down in pity on this, your servant, Martin, Now in the toils of the unclean spirit,
Aciz kulun Martin için merhamet et... şu anda kötü ruhların pençesinde... korkunç bir tuzak içinde... insanoğlunun en eski düşmanı... soyumuzun yok edicisi.
It's unclean here.
Buraya çalmaya gelmiş
He's unclean.
Günahkar.
thou unclean spirit, and all thy companions possessing this land.
sen her neysen... sen kirli ruh... ve bu topraklarda dolaşan diğer kötü ruhlar...
Show yourself... unclean spirit.
Göster kendini... Kötü ruh.
"from unclean spirits!"
Sana olan inancımdan zerre kadar şaşmadım.
- Sonny... if you can hear me... resist the unclean spirit.
- Sonny... Eğer beni duyuyorsan içindeki kötülüğe karşı koy.
The v oices made me unclean.
Sesler beni kirletti.
I saw him lick up unclean blood.
Hastalıklı kan içtiğini gördüm.
"And touch not the unclean thing."
"Ve kirli şeylerden uzak dur, der."
"Unclean, unclean!" you shout, ringing your leper's bell, warding us all off.
"Pislik, pislik!" bağırırsın, cüzzamlı zilin çalar.
I've felt unclean since then.
O zamandan beri kirli hissettim.
humbly begging that You... will grant us help... against this... unclean... spirit.
"Senin zavallı... " yarattıklarını... " bugün...
Even back then, they said the land was unclean.
Hatta o zamanlar buranın kirletilmiş olduğunu söylerlerdi.
Didn't she say that tonight's the one night of the year when all things unclean are free to roam among us?
Tüm kötü şeylerin aramızda dolaştığı tek gecenin bu gece olduğunu söylememiş miydi?
Consume our unclean hearts!
Kirli kalplerimizi yakıp kül et!
Such unmanliness makes revenge unclean.
Ödleklik intikamı pisletiyor.
"They shall throw their silver into the streets, " their gold shall be unclean.
Gümüş paralarını sokaklara atacaklar, altınları pislenecek.
Because the treasure does not yield to unclean hands...
Yani, gençleri baştan çıkarıyor!
Unclean spirit.
Kötü ruh...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]