English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Y ] / You all alone

You all alone translate Turkish

2,424 parallel translation
Did she leave you all alone?
Seni yalnız mı bıraktı?
All those facts and figures I saw of The Doctor's life, you were never alone.
Doktor'un yaşamını gördüğüm tüm o bilgi ve görüntülerde asla yalnız değildin.
Then you felt all alone..
Kendini yalnız hissettin.
Why are you all the way out here alone?
Bu yolda yalnız mı yürüyorsunuz?
You're all here because you didn't want me to be alone today.
Hepiniz benim bugün yalnız kalmamı istemediğiniz için buradasınız.
Shane felt really alone, and he envied you for being able to tune it all out.
Shane kendini yalnız hissediyormuş bu yeteneğinden dolayı seni kıskanıyormuş.
First of all, you're not alone.
Öncelikle yalnız değilsin.
You've been down here, working by yourself, all alone?
Burada tek başına mı çalışıyordun?
You're all alone.
Tek başınasınız.
Let alone years that you'd have to spend on court and in prison, and trust me, we are not all equal...
Yoksa hapiste yıllar geçirirsin, güven bana hiç de adil değildir...
Look, except for when they've tried to consume children's ghosts, I have left the shadows alone. All right, but you can't ask me
- Çocuk hayaletleri almak istedikleri zaman hariç, gölgelerin işine karışmadım.
But since we're talking about fair, Do you really think it's fair that she has to go down to your school all alone And eat your big bowl of stink for something that she didn't do?
Madem adaletten bahsediyoruz, onca yolu senin okuluna tek başına gitmek zorunda kalıp yapmadığı bir şey için zılgıt yemek sence adil mi?
You are left with'Company'but all this is not yours alone, we are party to it as well...
.. ama bu olayda sadece yalnız sen değilsin, bizde bunun bir parçasıyız..
We all came up here for you, and you want to be alone, in the dark, in the woods.
Biz senin için buraya geliyoruz sen yalnız kalmak istiyorsun. Karanlıkta. Ormanın içinde.
You all right with me talking with him alone?
Onunla yalnız konuşsam olur mu?
So you're really gonna leave me alone with all these naked gold women?
Yani beni bütün bu çıplak altın hanımlarla başbaşa mı bırakacaksın?
I'm gonna leave you two alone, all right?
Ben sizi yalnız bırakayım, tamam mı?
Just seeing you here alone, I mean, drinking your coffee, writing your songs... seems like such an undramatic way to handle all this.
Burada tek başına oturuyorsun. Kahve içip, .. şarkını yazıyorsun.
All right, Mark. If you want to save Demetri, you're gonna have to come to me alone.
Pekala Mark, Demetri'yi kurtarmak istiyorsan bana yalnız gelmelisin.
It was his birthday after all. You were alone?
Sonuçta doğum günüydü.
All right, can you say for sure that commissioner Ross'murder was an attack against her and her alone and that the rest of the state parole board is in no danger whatsoever?
Pekâlâ, sen bu saldırının, sadece komisyon üyesi Ross'a karşı olduğunu ve diğer kurul üyelerinin herhangi bir tehlikede olmadığını, kesin olarak söyleyebilir misin?
Gosh. I hate to think of you sitting in there alone... running through all this in your head...
Orada tek başına oturup bunları düşünmen hiç hoşuma gitmiyor.
Why don't you all just go and leave me the hell alone?
Arkanızı dönüp giderek beni yalnız bıraksanız nasıl olur?
Because you left Cam all alone and if you don't come back, she's going to lose everything.
Çünkü burada Cam'i yapayalnız bıraktın ve eğer yakın zamanda dönmezsen, her şeyini kaybedecek.
What are you doing here all alone in the dark?
Bu karanlıkta tek başına ne yapıyorsun?
You're all alone.
yanlızsın,
Someone to stay by your side, distract you, make sure you two are never alone all night.
Dikkatini dağıtacak, yanında olacak ve siz ikinizin tüm gece hiç baş başa kalmamanızı sağlayacak biri.
It's certainly gonna be better than sticking around alone all night, watching you eat sandwich after sandwich after sandwich.
Bütün geceyi barda oturup senin sandviç üstüne sandviç yemeni izleyerek geçirmekten iyi olacağı kesin.
I thought you were going to die all alone in the dark.
Karanlıkta yapayalnız öleceğini sandım.
Stas taught me that the weasel was listening to you and Catherine when you thought you were all alone in the bio-lab vault.
Stas anlatmıştı, sen ve Catherine biyoloji laboratuarında yalnız olduğunuzu sanıp konuşurken bu gelincik sizi dinliyormuş.
All right, but you know, it's nice for Sarah to not be alone for once on the holidays.
Tamam ama bir kerecik de olsa Sarah'nın tatilde yalnız olmadığını görmek güzel. Bunu da biliyorsun, değil mi?
Look, I don't want you to be alone up there with all the families, so... what if I hire an actress to play your mom?
hey, yukarıda herkes ailesiyleyken yalnız kalmanı istemiyorum, ve ne dersin senin anneni oynayacak bir oyuncu kiralamaya? Olur.
Teenaged kid, all alone, needs to hide out, Where do you go?
Genç çocuk, yapayalnız, saklanmaya ihtiyacı var.
All right, I'm gonna leave you alone.
Pekâlâ, seni yalnız bırakayım.
You left me all alone.
Beni tamamen yalnız bıraktın.
You can either ride home with Chuck, who's probably standing behind me right now making fun of you, or you can go with your mom and dad who love you, and we'll stop by and see aunt Quinn who's all alone.
Eve Chuck ile birlikte dönebilirsin... Muhtemelen şu anda seninle dalga geçen arkadaşınla. Ya da bizimle gelirsin.
Beautiful woman like you, out here all alone all day - - Could be extremely dangerous.
Senin gibi güzel kadınlar, dışarıda yalnız oldukları her an son derece tehlikede olabilirler.
Will you be all right alone?
Tek başına kalabilecek misin?
So are you rattling around this place all alone?
Demek bu koskoca evde tek başınasın?
What are you doing here all alone?
Burada tek başına ne yapıyorsun?
All right, look, I go out with her, you gonna leave me alone?
- Tamam, onunla çıkarsam beni rahat bırakacak mısın?
You were all alone.
- Yalnızdınız.
All right, while I give kudos for the green transport, you shouldn't ride that alone.
Ben yeşil ulaşımı överken, sen de o şeyi yalnız sürmemelisin.
I'm sorry we put you through that all alone!
Bunları yalnız başına yaşadığın için affet!
One day, if it all stops, I don't want you ending up alone, like I used to be.
Bir gün eğer bunların hepsi biterse sizin de yalnız kalmanızı istemiyorum, benim kaldığım gibi.
Walker, what are you doing here all alone?
Walker burada bir başına ne yapıyorsun?
Beautiful girl like you couldn't possibly Be sitting here all alone.
Sizin gibi güzel bir bayan burada yalnız oturuyor olamaz.
Are you sure you're going to be all right at home all day, alone?
Tüm gün evde iyi olacağından emin misin, tek başına?
You know, she had to go through all those years and all of those milestones alone.
O kadar yıl boyunca tüm önemli kararlarını kendisi vermek zorundaydı.
We never went on a real honeymoon alone after the wedding and, you know, with work, a weekend is all either one of us can take.
Düğünden sonra başbaşa gerçek bir balayı geçiremedik. Ve işten sonra hepimiz bir hafta sonu alabiliriz.
All of this time, you have said that nobody wanted you, that you were all alone.
Geçen bunca zaman boyunca seni kimsenin istemediğini ve yalnız olduğunu söyledin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]