English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Y ] / You good

You good translate Turkish

147,066 parallel translation
- You good here?
- Sen burada mısın?
You good?
İyi misin?
"You good?"
İyi misin? Ne?
And that's I got was, "you good?"
Fakat tek aldığım "İyi misin?" oldu.
You good?
İyisin?
That letter, it says that Good Old Major loved you like no one else ever.
Bu mektup, eski iyi Major'ın hiç kimseyi sevmediği kadar seni sevdiğini yazıyor.
It's good to see you, Mr. Fairbanks.
Sizi görmek güzeldi Bay Fairbanks.
Good day to you.
Sana iyi günler.
How can you call it a good night when you know this must be the very worst night I've ever had?
Buna nasıl iyi bir gece dersiniz? Hayatımın en kötü gecesi olduğunu biliyor olmalısınız.
It's a good thing you can send her back.
İyi ki hâlâ gönderme şansın var.
When did you ever hear of me starving people into good behaviour?
Bugüne kadar kaç kişiyi açlıkla terbiye ettiğimi gördün?
You have a good imagination.
İyi bir hayal gücünüz var.
- Good day to you, Matthew. - William.
- İyi günler, Matthew.
Before we permit our children to associate with your "Anne," my wife and I need to assure ourselves that she won't corrupt their good natures or exert any negative influence. I'm sure you can understand.
Çocuklarımızı sizin Anne'inizle tanıştırmadan önce karımla, terbiyelerini bozmayacağına ve kötü etkilemeyeceğine emin olmak istiyoruz.
Good day to you.
Mükemmel.
It's good to see you.
Seni gördüğüme sevindim.
Good to meet you.
- Tanıştığımıza sevindim.
- Okay, you're good.
- Tamam, geçebilirsiniz.
Do you think I'm a good person?
İyi biri olduğumu düşünüyor musun?
But this guy right here. You cannot believe how good he is at interviewing people.
Ama buradaki adam var ya insanlarla görüşürken nasıl iyi biri olduğuna inanamazsınız.
That's good. I'm happy for you.
Mutlu oldum senin adına.
Meanwhile, who knows how many commandos are gangbanging your sister right in the corn hole, but you're right... that's good.
Tabii bu sırada kaç tane komando topluca kız kardeşine göt deliğinden koyuyordur kim bilir? Fakat haklısın, iyi haber bu.
You can tell me that it's none of my business, but why live in a hole in the ground when you have a perfectly good rocket?
Bunun benim işim olmadığını söyleyebilirsin ama mükemmel bir şekilde iyi bir roketin varken niye yer altında bir delikte yaşayasın ki?
It's good to see you.
Seni görmek güzel.
You don't want to live in a bunker, and you don't want to be the good little soldier, always doing what Clarke tells you to do.
Bir sığınakta yaşamak istemiyorsun ve her zaman Clarke'ın sana dediklerini yapan iyi küçük bir asker olmak istemiyorsun.
Knowing how he feels about you... I'd say that's a good plan.
Hakkında ne düşündüğünü bilerek bunun iyi bir plan olduğu söyleyebilirim.
I told you there we no good guys, but that's not true.
Sana iyi bir insan yok demiştim ama bu doğru değil.
Good. Now we know the many ways we might die today, why don't you tell us what we have to do to live?
Güzel, bugün ölebileceğimiz pek çok yol biliyoruz, neden bize yaşamak için ne yapmamız gerektiğini söylemiyorsun?
It's gonna take you a good 10 minutes to get back from the tower and down to the cockpit.
Kuleden dönmen ve kokpite gelmen güzel bir 10 dakikanı alacak.
Well, that's good. At least I don't have to watch you die.
- Bu harika, en azından ölmeni izlemek zorunda değilim.
"it's good to have you back,"
Geri dönmene sevindim.
You did good.
İyi iş çıkardın.
You're good at it.
Gayet iyisin.
Good to meet you, Mr. Henderson.
Sizinle tanıştığıma memnun oldum Bay Henderson.
I promise you. Good. He should be.
Olması gereken bu.
So when it hits you, when your mind shuts down, when you open your mouth and no words come out, the good news is...
Duygularınız sizi çarptığında, zihniniz kapandığında ağzınızı açtığınız halde hiç kelime çıkmadığında tek bir iyi haber vardır.
'Cause you and my mother are such good friends that she chose you instead of asking me who I want.
Kimi istediğimi sormadan seni seçti.
God, it's good to see you. Look at you.
Seni görmek çok güzel.
You are a good father.
Sen iyi bir babasın.
- You're good.
- İyisin.
- Oh, God, you're doing so good.
- Tanrım, çok iyi gidiyorsun.
So good, you're doing great, love.
Çok iyi, harika gidiyorsun tatlım.
And you're good at it.
Ve başarılısın.
You two sure know how to make a guy feel good about himself.
İkiniz de bir adama nasıl iyi hissettirilir biliyorsunuz.
You did a good job of making me feel uneasy.
Beni huzursuz hissettirmekle iyi bir iş yaptın.
No, but you're bleeding internally, and that's not good for either of you.
Hayır ama sende iç kanama var ve bu ikiniz için de iyi değil.
You know, today started out so good.
Bugün çok güzel başlamıştı.
You said fighting is the good part, right?
İyi kısmı kavga etmek demiştin, değil mi?
You're good to go.
Gidebilirsiniz.
Good to have you on board.
Takımda olmana sevindim.
You're good.
Çok iyi gidiyorsun.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]