English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ S ] / Sen bile

Sen bile translate Spanish

6,703 parallel translation
Sen endişelenmesen bile ben senin için endişeleniyorum fakat bebekten vazgeçmek için ortada hiçbir sebep yok.
Estaría preocupada por ti si no lo estuvieses, pero esa no es razón para renunciar a este bebé.
Niye sen bile böyle bir şey söylüyorsun ki?
¿ Por qué dices algo así?
- Sen bile mi?
¿ Ni siquiera tú?
Sen bile koskoca bir ev halkını bir kadın uğruna katlettirmezsin.
Ni siquiera vos masacraríais a toda una familia por una mujer.
Faal hayal gücün ve biraz kazımayla neler bulacağına sen bile şaşırırsın.
Te sorprendería lo que puedes encontrar con una imaginación activa y raspando un poco.
Bir ara sen bile öyleydin.
Incluso tú, una vez.
Tabii ki hayır Lois, ama sen bile paranın büyük bir avanta olacağını inkar edemezsin.
Claro que no, Lois, pero ni siquiera tu puedes negar que siempre iba a ser un gran gaje.
Ancak sen bile okulundaki aptalları zekânla alt etmeyi öğrenebilirsin.
Pero incluso tú podrías aprender lo suficiente para burlarte de los cretinos en tu colegio.
Sen bilmesen bile.
Que ni siquiera lo sepas.
Sen bile ne olduğunu biliyorsun.
Hasta tú sabes qué es.
Hey, o gece sen orada bile değildin,
Usted ni siquiera estaba allí aquella noche...
Sen kendi intiharını bile beceremeyen bir adamsın.
Ni siquiera puede manejar su propio suicidio.
- Sen konuşmak zorunda bile değilsin.
- No tienes que hablar siquiera.
Herkesin kurtarılamayacağını düşündüğü bir lanetin altındaki yaratıkken bile. Sen onun için savaştın.
Incluso cuando era una criatura, maldita hasta el punto de no retorno, cuando todos creían que estaba más allá de la redención, usted luchó por él.
Bir köpek bile sen daha kıymetli.
¡ Eres el peor de las bestias!
- Sana tecavüz etmedi! - Sen yoktun bile!
¡ No te violó!
Sen... dünyada bir çocuğu bile korkutamadın.
No se podía asustar a un niño en la tierra.
Sen futbolu sevmezsin bile.
A ti ni siquiera te gusta el fútbol.
Hatta sen bebekken mamanı bile kendisi hazırlardı.
Quiero decir, incluso hacía tu comida de bebé él mismo. Sí.
Sen takımını yönetemiyorsun bile.
Pero, tal vez, ese sea el equipo al que tú perteneces.
Bu olmadan sen gerçekten okuldaki en havalı çocukla birlikte olabilir miydin sence? Benim bile olamadığım.
¿ Crees que es una coincidencia que el chico más popular de la escuela, que puede estar con cualquier chica, incluso yo, solo una idea, elija...
- Evet, sen bile.
Si, incluso tu.
Yani, eğer sen ona zaten profilinde olan bir şeyi sorarsan o da senin profilini okuma zahmetine bile girmediğini düşünecek.
Así que si haces una pregunta que ya está en el perfil, ella va a pensar que no tuviste la molestia de leerlo.
Tek başıma hastanede oturdum, rezil gibi hissettim, içimde neler olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu, ve sen zahmet edipte oraya gelip bana destek olmadın bile.
¡ Me senté en ese hospital, sola, sintiéndome podrida, sin saber que pasaba dentro de mi, y ni siquiera... te molestaste en asomarte, y ahora me pides apoyo!
Gözümü bile kaçırdım sen tatmin ol diye.
Incluso evité mi mirada para hacerte sentir como un Alpha.
Şu anda hayatta olmasa bile, sen onu göndermeden önce yaşadığı bir hayat olmalıydı.
Incluso si ya murió, debió haber vivido una vida entera luego de que la enviaras lejos.
Ve sen beni dipten bir kez bile kurtarmadın.
Y tú ni siquiera me sacabas de un agujero en el suelo.
Ve ben çok yorgun ve sefil haldeydim ama sen kılını bile kıpırdatmadın.
Y estaba cansada y destrozada y no hiciste una mierda.
Görünüse bakilirsa sen unutmussun bile.
Parece que ya lo tienes.
Üç ismimi de söyledim ama sen henüz bir tanesini bile söylemedin.
Esos son tres nombres y usted ni siquiera me ha dado uno.
Ölüsün sen. Farkında bile değilsin.
Eres un hombre muerto, y aún no lo sabes.
Ben burada her tarafım, kıçım bile çamurlu halde duruyorum ama sen Amanda Rosewater'ın hisleri için mi endişeleniyorsun?
Estoy aquí parado cubierto de barro hasta el trasero, con un olor inmundo ¿ y estás preocupada por herir los sentimientos de Amanda Rosewater?
Sen zaten mahvettin bile.
Tú has arruinado mi vida.
Diğer askerler hayatlarını kazanırken sen bir iz bile bırakmamışsın.
No dejó una marca. mientras que hay soldados que sacrifican sus propias vidas.
Ben oğlumu görmeye gideceğim ve artık, sürekli tetikte olmayı bırakacağım ve Joey'e, sonunda bir hayatımız olabileceğini ve bazı günlerden keyif bile alabileceğimizi söyleyeceğim ve sen de aynı şeyi yapacaksın.
Iré a ver a mi hijo, y voy a dejar de mirar atrás para siempre y le diré a Joey que... podemos tener una vida de verdad ahora y tal vez algún día poder disfrutarla, y tú harás lo mismo.
Çünkü benim hakkımda tek bir soru bile sormadın bana bir tek kendini önemsiyorsun sen.
Porque nunca me has preguntado nada sobre mí, y sólo te preocupas por ti.
Sen kim olduğumu biliyorsun ama bana daha adını bile söylemedin.
Así que sabes quién soy, y ni siquiera me has dicho tu nombre.
- Sen burada değilsin bile.
Ni siquiera estás aquí.
Ama birlikte bile, sen ve Eugene ne O'na ne de Lab'a verecek paranız yoktu.
Pero incluso juntos, tú y Eugene no tenían el dinero para pagar por él o por el laboratorio.
Sen yeter de artarsın bile.
Eres más que suficiente.
Eğer dürüst olmak gerekirse McConaughey'i eve almayı önerdiğimde sen, benim ona bakabilceğimi bile düşünemedin.
Pero si estamos siendo honestos, Creo que se trata también de cuando sugerí traer a McConaughey a casa, no podías imaginarte que sería capaz de cuidar de él,
Ray, ortağın Hawaii'de bir ev almış bile, sen arkanı döner dönmez sana iki tane sıkıp parayı kendine alacak.
Verás, Ray, tu compañero ya ha elegido una casa en Hawái. Así que en cuanto le des la espalda, va a pegarte dos tiros en la cabeza y a quedarse con todo el dinero.
Aşkın anlamını bile bilmiyorsun sen.
Ni siquiera sabes el significado.
Sen orada bile değildin.
Ni siquiera estabas ahí.
Sen hiç orada olmadın, biz birlikteyken bile.
Nunca estabas ahí, ni cuando estábamos juntos.
Sen de Flyers'ın bir tek oyuncusunun bile adını söyleyemezsin, değil mi?
No sabes cómo se llaman los jugadores de los Flyers, ¿ no?
Sen kasırgaya karşı yelken açıp, kılına bile zarar gelmeden arasından geçip gidersin.
Usted podría navegar a través de una tormenta de mierda, amigo y salir oliendo a malditas rosas. ¿ Eh?
- Sen bile mi?
Ni siquiera tú?
- Tamam o zaman seçilenlerden birinin sen olduğunu emin olmalıyız. - Seçildim bile.
- Tenemos que asegurarnos de que te eligen para actuar. - ¡ Ya lo estoy!
Ama artık sen de işin içindesin. Nakit olarak onların fiyatının bir dolar üstü bile olsa ismini tapuya geri ekleyebilirim.
Pero, si puedes traer en efectivo, lo que ofrecen más un dólar, puedo ponerte de nuevo en el negocio.
Sen buradayken bile bu işi yürütmek için çok fazla sorun yaşadık.
Ya hemos tenido muchos problemas para que funcionara mientras estabas aquí.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]