Yeterince translate Portuguese
24,851 parallel translation
Bak yanlış anlama ama bence bu aile yeterince acı yaşadı.
Ouça, com todo o respeito, mas acho que esta família já sofreu o suficiente.
Yeterince iyi bakamıyorsun.
Só não estás a procurar o suficiente.
- Kendimi yeterince iyi ifade ettim mi?
- Faço-me entender? - Sim.
- Yeterince yakın değiller canım.
Não está suficientemente perto, querida.
Atış yapmak için yeterince yaklaşmasını beklersin.
Deixá-lo chegar perto o suficiente para podermos atirar.
Senden önce bu görevde olan birini aramak yeterince kötüyken bir de bu kişinin baban olduğunu düşünsene.
Já é mau ligar ao nosso antecessor, quanto mais se essa pessoa é o papá.
Neyse ne, sadece yeterince kan olduğundan emin olun, bolca.
Não quero saber. Certifiquem-se de que há sangue e muito.
Anneciğin seni yeterince sevmedi mi?
A mamã não te amava o suficiente?
Ayrıca, asla yeterince hazırlıklı olamazsın.
Além disso, nunca é mau ser precavido.
Bir saat içinde yeterince hızlı dönmeye başladıklarında bir geçit açılacak.
Quando os ponteiros tiverem a velocidade suficiente dentro de uma hora... irão transformar-se num portal.
Jesse'nin geminin radarından çıkmamak için yeterince alçaktan uçtuğuna emin olman kafi.
Certifique-se, apenas, que a Jesse voa suficientemente baixo para evitar o radar chinês. Sim, senhora.
Danışma Meclisinin naipliğinin elinden alıp bana verilmesi yeterince zevkliydi.
Ver o Conselho Privado destituir-vos da Regência e depois entregar-ma já foi prazer suficiente.
Cesetleri yeterince derine gömdüğümü sanmıştım.
Pensei que tinha enterrado os corpos suficientemente fundo.
Rachana, mesleğimde yeterince cinayet gördüm.
Rachana, já vi vários homicídios na minha carreira.
- O zaman yeterince güvenmiyorlar.
- Então, inicie uma investigação.
İzlerimi yeterince iyi kapatamamışım.
Não cobri o meu rasto o suficiente.
Yeterince güçlü değilsiniz.
Não é forte o suficiente.
Tüm gücün olsa bile yeterince güçlü değilsin.
Mesmo com o teu poder total tu não terias força suficiente.
Yeterince uzun değil
- Não o suficiente.
Hayır, o kaltak bizden yeterince almıştır.
Não, aquela vadia tirou-nos o suficiente. Não, Lou.
Senin altında çalışmak için yeterince zeki olamam.
Sim, bem... nunca seria inteligente que chegue para trabalhar para ti, por isso...
Sence elimizde yeterince iş yok mu?
Não achas que a nossa agenda está um pouco cheia?
Bence yeterince içtin.
Acho que já tiveste o suficiente.
Eğer yeterince yattıysan gidip...
Por isso, se não estiveres sentado sobre o teu rabo...
Yeterince uzun sürdü.
Demoraste muito tempo.
Son 24 saatte yüzünü yeterince gördüm.
Vi o rosto dele vezes suficientes nas últimas 24 horas.
Ama bu topluluk yeterince eğlenmediysen sana...
Deves divertir-te. Mas se esta comunidade ainda não te proporciona essa diversão...
New York'ta seni yeterince beslemiyorlar mı?
Não te dão de comer em Nova Iorque?
Zaten yeterince ilaç aldığını düşünmüyor musun?
Não achas que estás a drogar-te demasiado? O que foi que eu fiz?
Bence birbirimizi yeterince tanıyoruz, değil mi?
Acho que já somos próximos que baste.
Bence tek yapabildiğim denemeye devam etmek ve bir şekilde yeterince iyi denediğini umarsın.
Acho que não há nada a fazer a não ser tentar e ter esperança de que isso, de alguma forma, seja bom o suficiente.
Ailem yeterince acı çekti.
A minha família já sofreu o suficiente.
Yeterince sert bakarsan her zaman bir cevap vardır.
Se procurarmos bem, há sempre uma solução.
Evet, yeterince altının var.
Sim, tendes ouro suficiente.
Yeterince panikledim zaten.
- Já estou em pânico que chegue.
- Yeterince yakın oldu mu?
Suficientemente breve? David.
Milletin yeterince derdi var zaten.
O povo já sofreu o suficiente.
Yeterince bağımlılık yapmıyor.
Já não é tão viciante.
Takımın yeterince başarısız oldu.
A tua equipa falhou que chegue.
Eğer yeterince tek delisin Çünkü imkansız seçin.
Porque és a única pessoa maluca o suficiente, para escolher o impossível.
Sınırı geçip üsse dönmek için arayı yeterince açtık.
Podemos voltar à base pela fronteira.
Bak dostum, sen... yeterince nazik birine benziyorsun.
Olha, pareces uma pessoa muito fixe.
Yeterince değilmiş.
- Não o suficiente.
Sanırım yeterince bende kaldı, deneyebilirim.
Já a tenho há tempo suficiente para a poder testar.
Benden doğru soruları sormamı ve sırlarını açığa çıkarmak için kendini yeterince güvende hissettiğini söyleyeceğini düşünmüştüm.
Eu pensei que irias dizer quanto tempo me levou a fazer-te as perguntas certas para te sentires à vontade para revelares os teus segredos.
Yeterince prens rolü oynadın.
Já tiveste a tua diversão no papel de príncipe.
Yeterince iyi mi?
Suficientemente maravilhoso?
- Yeterince basit mi?
- Entenderam?
Yeterince güçlü değilsin.
Não és forte o suficiente.
Umarım, ihtiyacım olanı almam için yeterince altınım vardır.
Espero ter ouro suficiente para comprar o que preciso.
Yeterince sert bakarsan, her zaman bir cevap vardır diye sen söyledin.
A minha última solução foi confiar nele.
yeterince iyi 39
yeterince var 24
yeterince dinledim 30
yeterince iyi değil 40
yeterince açık mı 69
yeterince duydum 16
yeterince yakın 19
yeterince gördüm 23
yeterince adil 36
yeterince içtim 20
yeterince var 24
yeterince dinledim 30
yeterince iyi değil 40
yeterince açık mı 69
yeterince duydum 16
yeterince yakın 19
yeterince gördüm 23
yeterince adil 36
yeterince içtim 20
yeterince değil 30
yeterince içtin 24
yeter 2697
yeterli 197
yeter ki 28
yeter artık 870
yeterli mi 69
yetersiz 30
yeter ama 52
yeter mi 66
yeterince içtin 24
yeter 2697
yeterli 197
yeter ki 28
yeter artık 870
yeterli mi 69
yetersiz 30
yeter ama 52
yeter mi 66