Yeterince var translate Portuguese
1,623 parallel translation
- Hayır, yeterince var.
Para quê? ! Já temos que chegue, não é preciso mais.
- Emin değilim. Bir şey doğru değil zaman bilmek - Ben yeterince var olmuştur.
Não tenho certeza... mas acho que andei com voces tempo suficiente para saber quando algo não está bem.
Bende yeterince var.
Um chega para mim.
- Yeterince var mı?
Tem o suficiente?
Mahkûmların son bir atak için yeterince zamanları var.
Os prisioneiros têm tempo para um ataque final.
Evde yeterince işim var.
Já tenho muito para fazer aqui.
Merak etmeyin. Herkes için yeterince yer var.
Mas não se preocupem, irá ter espaço para todos.
- Yeterince yer var.
- Ainda tem bastante espaço.
Yeterince paramız var, inan bana.
Temos dinheiro para isso, acredita.
Katherine'in toplantısı için yeterince zamanımız var.
- Onde você vai?
- Yeterince sorunum var zaten.
Já tenho aqui muito trabalho.
Hayır, dur. Daha iyi bir fikrim var. Yeterince erkeksen tabii.
Tenho uma ideia melhor, se fores homem para isso.
Hadi ama, yeterince pislik var.
Chega de conversa.
Kuluçkaya yatmadan önce sonraki yedi ay için yeterince beslenmeye ihtiyacı var.
Esta é uma refeição crucial para o Dimetrodon. Antes da postura ela precisa comer o bastante para suportar os próximos 7 meses.
Gorgonopsid, eğer su-çukuru çevresinde yeterince kalırsa yakalayabileceğini biliyor, sonunda daha büyük kurban ona doğru gelecek. Orada başka biri var, görülmemmiş, bu su-çukurunun yerlisi.
O Gorgonopsid sabe que se ele ficar perto da água tempo o bastante, eventualmente presas maiores virão até ele.
Yeterince var.
Sabemos um pouco.
Burada her şey için yeterince yer var. Kendime olan güvenim dışında.
Há espaço suficiente para tudo, excepto para o meu amor-próprio.
Yeterince sık söylemediğimiz şeyler var mesela birbirimiz için neler ifade ettiğimiz.
Há coisas que não dizemos tantas vezes quanto quereríamos, como aquilo que significamos uns para os outros.
Elinde yeterince doku var mı?
- Cá me arranjo.
Yeterince değil. 9 mmlik kovanların olduğu yerde bazı kan izleri var.
Algumas manchas de sangue e um cartucho de uma 9 mm.
Bir gün için yeterince problemim var.
Já tenho problemas suficientes para um dia.
Olduğu gibi Yeterince sorun var.
Já temos problemas que cheguem.
Yanı sıra, büyük ihtimalle sizin için orada bakan bazı sevdiklerinize var olan, ve bir kez biz, kelime çıkmak yeterince yakında bulacaksınız.
Além disso, o mais provável é que já haja gente à tua procura, e, assim que te metermos na Internet, vais ser encontrado não tarda.
Bugün yarı çıplak iki adamla aynı odada yeterince kalmışlığım var zaten. - Çok iyi anlıyorum.
Já estive numa sala com dois homens seminus hoje, não aguento mais.
Bizim yeterince kızımız var.
Temos as raparigas necessárias.
Etrafı kolaçan etmesi için yeterince sebebi var.
Ele tem motivos suficientes para querer vir cá.
Yeterince kötü. Küçük kardeşim tarafından alınmış bir kızım var.
Já é mau que o meu irmão mais novo me tenha tirado a miúda.
Kendi karmaşam var yeterince.
Já tenho as minhas.
Ne önemi var ki, eğer SAT yüzdesi düşükse hastanın kanında yeterince oksijen yok demektir.
A saturação não importa. Significa que o sangue não recebe oxigénio.
- Yeterince aşçı var zaten.
- Já há gente a mais.
Bizim yeterince problemimiz var.
Já temos problemas que cheguem. Obrigada.
Dünyada yeterince kötülük var
Só acho que já existe más vibrações suficientes no mundo.
Yeterince param var.
- Tenho dinheiro que chegue.
Turne otobüsümüz birkaç saate kalkıyor ve orada olman gerektiğini sen de biliyorsun. Yeterince cesaretin var mı?
O autocarro da digressão parte daqui a algumas horas e sabes que deves ir nele.
Taylor gideceğine göre kendi duşlarımız için yeterince sıcak suyumuz var artık.
Agora que a Taylor se vai embora teremos água quente suficiente para os duches.
Hayatımda yeterince yalan var zaten.
Há mentiras suficientes na minha vida.
Konuşacak çok şeyimiz var, ama yeterince vaktimiz yok.
Temos muito que falar e não temos muito tempo.
Zaten yeterince düşmanım var.
Já tenho inimigos que cheguem.
Amphipoli'de bir sürü adamım, erzak ve yeterince para var.
Tenho muitos homens, mantimentos e dinheiro em Amphipoli.
Sevgili kızım, endişeleneceğim yeterince şey var.
Minha querida, já tenho muitas preocupações.
Jordan, zaten yeterince zorba bir annesi ve oldukça belirgin bir peltekliği var.
Jordan, ele já tem uma mãe autoritária e cicia um pouco.
Claire. Yeterince soğuk yiyecek var.
Claire, já lá estão demasiadas carnes frias.
Üzgünüm George ama zaten düşünecek yeterince şeyim var. Bir de seni kendimi nasıl hissettiğime ikna etmek zorunda mıyım?
Desculpa, mas tenho preocupações suficientes sem ter de te convencer de como me sinto.
Odada zaten yeterince insan var.
Já estão muitas pessoas nesta sala.
Yeterince yiyeceğin var mı yoksa senin için Koo Koo Roo'yu arayayım mı?
Tens comida suficiente aí, ou encomendo frango?
Öte yandan, elleri kurabiye kavanozunda olan yeterince politikacımız var.
Além disso, já temos muitos políticos a meter a mão no pote dos biscoitos.
Bence başında yeterince iş var.
Acho que ela já está muito ocupada.
Yeterince gücümüz var mı? Evet.
- Temos energia que chegue?
Yeterince zamanımız var mı? - Evet.
Temos tempo para isso?
Bak polisler zaten yeterince burnumu sürttüler benim bu mektuplar yüzünden Ne var şimdi...?
A Lilly e o Weevil?
Herkes için yeterince zaman var.
Há luz do dia suficiente para todos.
var mısın yok musun 30
vardık 38
varsa 36
varenka 16
varşova 132
var tabii 24
var mıydı 25
varyemez amca 23
var efendim 22
varsayalım ki 19
vardık 38
varsa 36
varenka 16
varşova 132
var tabii 24
var mıydı 25
varyemez amca 23
var efendim 22
varsayalım ki 19
varvara vasilyevna 23
yeter 2697
yeterli 197
yeter ki 28
yeter artık 870
yeterince 87
yeterince iyi 39
yeterli mi 69
yetersiz 30
yeter ama 52
yeter 2697
yeterli 197
yeter ki 28
yeter artık 870
yeterince 87
yeterince iyi 39
yeterli mi 69
yetersiz 30
yeter ama 52