English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ Y ] / Yetersiz

Yetersiz translate Portuguese

1,834 parallel translation
Yetersiz, evet.
Sim, eu compreendo.
Benzerlik demek yetersiz kalır.
Parecidos fisicamente é pouco.
Bunu anlatmak için, hissettiklerini açıklamak için kelimeler yetersiz.
Ele não tem nenhuma palavra para aquilo que sente.
Altı saatlik acımasız soğukla geçen sürede Ben uçsuz bucaksız yolun albenisinin yeterli olduğuna ve güzergahın yetersiz olduğuna karar verdi.
Seis horas de frio implacável e o Ben decidiu que já chegava da atracção da estrada e da falta de itinerário.
- Herkes ona hayrandı. Bahçede olmadığı vakitlerde kendi odasında bilim kitaplarını karıştırırdı. Yetersiz kalan hasadı geliştirmeye ve makus talihimizi döndürmeye çalışıyordu.
Todos a admirávamos, quando não estava na horta, estava aqui, no quarto, com os seus livros de ciências, a tentar melhorar a nossa escassa colheita, e e mudar a nossa sorte.
Bu konuya deginmekte tereddüt ediyordum ama hatirlatmaliyim ki su an içinde bulundugumuz tatsiz durum tamamen senin en basta söyledigin yetersiz yalan yüzünden olustu.
Hesitei dizer isto, mas devo recordar-te que estamos nesta situação difícil devido à tua mentira inicial completamente inadequada.
Mükemmel geldiği zaman, yetersiz olan iptal olunur.
Mas, quando vier o que é perfeito, o que é imperfeito desaparecerá.
Tıp öğrencileri, yetersiz fonlar, personel azlığı.
Estudantes de medicina, falta de meios, falta de pessoal...
Kahretsin. Burada ışık yetersiz.
Raios, há pouca luz aqui.
Bu yetersiz. Yardım kurumun.
Não é suficiente... a tua caridade.
Yetersiz ebeveynler olduğu için devlet yuvalar açtı.
Os pais não-aptos são a razão pela que o estado possui lares pra crianças, afinal.
Ben yetersiz bir anne değilim.
Eu não sou uma mãe não-apta.
Hükümet, Zachary Turner konusunda çocuk koruma sisteminin yetersiz olduğu sonucuna varan çok sert bir rapor yayınladı.
O governo tem recebido um relatório contundente que concluiu - sistema de protecção da criança Falha Zachary Turner.
Ne yani, birden yetersiz bir terapist mi oluverdin?
De repente não é um bom terapeuta?
Bu kesinlikle yetersiz.
Isso é absolutamente inadequado.
Bu kelimler değersiz ve yetersiz açıklamak için
As palavras são pobres e inadequadas para descrever...
Siz ve sizin yetersiz polis gücünüz -
E tu e a tua força policial com falta de pessoal...
" Güvenlik yetersiz kalıyor.
Falha na segurança iminente.
Yetersiz kanıtlar.
Provas insuficientes.
Yetersiz biriyim işte. Ne yapabilirsiniz ki?
Vão fazer o quê?
D.A. Offisi çok yoğun ve kadrosu yetersiz.
O Ministério Público está com demasiado trabalho e com poucos empregados.
Onu bulamadığınızı, bulmak için her yolu denediğinizi söylemeniz yetersiz kalabilir.
Por isso, cabe a si dizer que não pôde encontrá-lo ou que tentou de tudo, e pode não ser o suficiente.
Hayır, kızgın değilim, sadece personeli yetersiz bir okulu idare ediyorum.
Estou só a lidar com uma escola com falta de pessoal.
Suçunu açıklayacak, iş birliği yapacak ve onu akıl yönünden yetersiz bulacağız.
Ele confessa e coopera e nós consideramo-lo inimputável.
- Duygusal olarak yetersiz olmama rağmen, sana yardım edemem, çünkü ihanete uğradığımı hissediyorum.
Embora não seja capaz de sentir emoções, não consigo deixar de me sentir traído.
Yetersiz zaman.
Não. Muito curto.
Şöyle bir sayayım mı? Yetersiz deliller, tanık korkutmak, jüri ayarlamak... Tüm detayları duymak ister misin?
- Em traços largos provas desaparecidas, intimidação de testemunhas, corrupção do júri.
Yetersiz deliller, tanık korkutmak, jüri ayarlamak.
Supressão de provas, intimidação de testemunhas, corrupção do júri.
Şimdi, geçirdiğim depresyona ilaç kullanan ve zihinsel açıdan yetersiz bir kişi sebep olmuşsa bunu jürinin bilmesi gerekiyor.
Estou a pensar em continuares com o plano mesmo sem ele. Se bem me lembro, sentiu-se um pouco mal no meu interrogatório.
Yetersiz demek istemiyorum.
Não digo que ele seja incapaz.
Hükümet milisleri yetersiz koruma sağlıyorlar.
As milícias estaduais são uma protecção insuficiente.
Savunmamız için yetersiz durumdaki eyalet milislerine güvenmek durumunda kalacaksak, şimdiden Fransızca öğrenmeye başlasak da olur, Sayın Başkan.
Se formos forçado a contar com as incompetentes milícias estaduais para a nossa defesa, bem que podemos começar a aprender francês, Sr. Presidente.
Size de merhaba yetersiz derecede zeki insan.
Olá, pessoa insuficientemente inteligente.
Peki, kötü ve yetersiz şeyler nelerdi?
Quais são os pontos fracos dele?
Katil yetersiz hissederse kendini kanıtlamak için daha çabuk harekete geçebilir.
Se ele se sentir mal, pode atacar antes para provar o que vale.
Aylar sonra, başka bir kızılı kaçırıyor,... ama bu sefer planlaması yetersiz ve kızı susturmaya çalışırken panikleyip öldürüyor.
Meses depois, rapta outra ruiva, mas o plano não é muito bom e ele mata-a quando entra em pânico para a manter calada.
Amiralin bu keşif turunun farkındayım, ve bunun yetersiz olduğunu düşünüyorum.
Estou ciente da expedição do Almirante D'Estaing e considero-a... insuficiente.
Yetersiz miktardaki maaşınızda bir artış söz konusu bile olamaz, Albay.
Aumentar o seu magro salário está totalmente fora de questão, Coronel.
Aksine, bir problemi varsa, o da, bu mağazanın, 4 yaşındaki muhteşem bir kız çocuğu için tamamen yetersiz olmasıdır.
Na verdade, o único problema que ela tem é esta loja estar completamente mal preparada para uma menina de 4 anos perfeitamente comum.
Kendini yetersiz hissetmene sebep olacak.
Vais sentir-te incompetente.
Sonbahar dizaynları için hazırladığım taslakları yeni bitirdiğimi onları mağazada sakladığımı ve onlar olmadan yönetim kurulu toplantısına gidecek olursam yetersiz görüneceğimi biliyordu.
Ela sabia que eu tinha acabado os esboços para a minha linha de outono, sabia que os tinha na loja e sabia que, se eu aparecesse na reunião da direcção sem eles, pareceria uma incompetente.
Tarçın ve hindistan cevizi oranı... Yetersiz.
Ainda tem pouca canela em comparação à noz-moscada.
Bu vakânın senin için neden yetersiz olduğuna dair tartışmayacak mısın?
Não vais discutir porque é que és bom demais para este caso?
- Test sonuçları yetersiz ama her halükarda ihtiyacı olan- -
Os testes são inconclusivos. Seja como for, ele vai precisar...
Taramalar ve röntgen filmleri yetersiz.
- As TAC e os raio-X variam imenso.
Zor açılar, yetersiz ışık...
Ângulos e iluminações difíceis.
Aşırı susuzluk ve yetersiz beslenme nedeniyle tedavi ediliyorsunuz.
Está a receber tratamentos para desidratação e desnutrição.
Ülkemizdeki düzenleyici kuruluşların ne kadar yetersiz olduğu çok ilginç. Zaten sanayinin istediği de bu.
É impressionante a falta de rigor das nossas agências reguladoras quando as observamos de perto, e é isso que a indústria alimentar quer.
Bu oldukça yetersiz kalan bir ifadeydi.
Um canadiano errante Aquela era uma afirmação muitíssimo atenuada.
- Yetersiz?
- Inadequado?
Yetersiz mi?
Insuficiente?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]