Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → португальский / [ H ] / Hayatta

Hayatta перевод на португальский

30,312 параллельный перевод
Ama hayatta sizlerle dövüşmem.
Mas nem pensem que vou lutar.
Böylece hayatta kalmaları daha garanti olur.
Assegurando a sobrevivência delas.
10 yıl önce Dr. Elizabeth Shaw ve ben Prometheus'tan tek hayatta kalanlar olarak buraya geldik.
Há dez anos atrás, a Dra. Elizabeth Shaw e eu chegámos aqui... Os únicos sobreviventes do "Prometheus".
Hayatta herhangi bir yönün yok.
Tu não tens nenhum objetivo de vida.
Dünyayı, sonradan "iyi" ve "kötü" olarak nitelediğimiz farklı objelere göre ayırmamıza izin veren egomuz hayatta kalmak için suça dayanır.
O nosso ego depende da culpa para sobreviver porque nos permite dividir o mundo em objetos diferentes a que depois chamamos "bom" e "mau".
Ahmanet onun hayatta izin vermez.
Ahmanet nunca a deixará viver.
Pekala, sırt çantanızı açıp içinden tünelde hayatta kalma kitini çıkarın. "Işık" diye etiketlenmiş küçük cam şişeyi bulup sıkıca sallayın.
Vão às vossas mochilas, tirem o vosso kit de emergência da sobrevivência num túnel, procurem o frasco de vidro com a indicação "luz" e abanem-no com muita força.
Hayatta kalmasına imkan yok.
Não há nenhuma hipótese de ele sobreviver.
Hayatta kalmamın imkanı yok!
Não há nenhuma hipótese de sobreviver!
Hayatta olmaz.
Nem pensar.
- John... - Onu hayatta ve güvende tut.
Mantém-no vivo e em segurança, percebes?
Zaten günlük hayatta yeterince dinliyorum.
Já me chega lá fora.
Hayatta şansınız yaver gittiyse, bir-iki can dostu edinirsiniz.
Dizem que, na vida, Anda cá! com alguma sorte, temos alguns excelentes amigos.
Ve İsviçre peynirine dönüştürün Ya da biz, hayatta kalmaya çalışmak için bir şeyler yapabiliriz.
Ouça, agente Cooper, podemos ficar aqui sem acreditar em mim e passarmos a queijo suíço, ou podemos fazer algo para tentar sobreviver.
Oradaki en değerli kişinin hayatta kalması.
É a sobrevivência do mais apto, no mundo.
" Bu hayatta herkes için üzerinde adı yazılı bir kurşun var.
" Há lá fora uma bala para todos com os nomes deles escritos com letra miúda na parte lateral.
Hayatta başka şeyler olmalı!
Eu quero muito mais Do que essa vida banal
- Hayatta başka şeyler olmalı
- Quero mais do que essa vida banal
Kimseye ihtiyacım yoktu hayatta
Nunca precisei de ninguém
Onlara hayatta olduğumuzu ve onların gelip bizi almaları gerektiğini söylemeliyiz. Evet, ama köpekbalıkları ne olacak?
temos que lhes dizer que estamos vivas e para nos virem buscar sim e os tubarões?
Böyle tatlı dilli olman hayatta bir işine yaramaz.
As falinhas mansas não te levam a lado nenhum.
Hayatta kalan başka çocuk var mı bilmiyorum.
Não sei se sobreviveram outras crianças.
Böylece hayatta kalmalarını sağlar.
Assim garantido a sobrevivência do bando.
Hayatta gelmem yanına.
Eu não... eu não vou até ti.
Ben hayatta ona genellikle çok karmaşık durumlar yaratır.
Eu quase não a iria chamá-la... Muitas vezes são situações muito complicadas.
Ben " Bu herif mi? Hayatta olmaz!
E eu : " Aquele tipo?
- Hayatta bir yılı nasıl ölçersin?
- Como medimos um ano na nossa vida?
- Hayatta olmaz.
Nem pensar.
Sen hayatta kalansın.
És uma sobrevivente.
Gerçek hayatta evleri boyuyorum.
Na vida real pinto casas.
Bizi dışarıda tutamazsın, hayatta kalamazsın.
Vocês não chegam para nós, Vocês não a podem manter viva.
Hayatta kalırsam ve yarın tanık olsam bile...
Mesmo que sobreviva a isto e testemunhe amanhã...
Hala hayatta mısın, Mason?
Ainda estás vivo, Mason?
Ben sadece... Hayatta olduğuma seviniyorum.
Sinto-me feliz por estar vivo!
Sarhoş adam hayatta kaldı, onu çıkarmayı başardılar ama yangını söndürüp park halindeki araca baktıklarında...
O tipo bêbedo sobreviveu, tiraram-no do carro. Mas quando apagaram o incêndio e examinaram o carro estacionado...
Bir tek ben varım sanmıştım bir tek ben hayatta kaldım sanıyordum.
Pensei que era a única sobrevivente.
Yani Ajay de hayatta kaldı. Ve şu anda sakladığı, AGRA'nın eski kod adlarını içeren... -... taşınabilir belleği arıyor, ama neden?
Portanto o Ajay também sobreviveu e agora anda à procura do dispositivo que conseguiu esconder com os códigos dos AGRA, mas porquê?
Hayatta kalan tek kişi sensin, bu yüzden seni istiyor olmalı ve Thatcher büstünü ararken halihazırda cinayet işledi bile.
És a única sobrevivente. É a ti que ele quer. E ele já matou por causa dos bustos da Thatcher.
O hayatta kaldı ve önemli olan bu!
Sobreviveu, é só isso que importa!
Kendimi bırakırım, ölürüm sandılar fakat ölmedim, hayatta kaldım.
Pensaram que eu ia ceder, morrer, mas não morri. Sobrevivi.
Hayatta kalan tek mirasçı sen olduğun için... geriye kalanlarla ilgili konuşulması gereken... önemli konular var.
Como tu és o seu único herdeiro sobrevivente, há detalhes importantes que necessitam ser discutidos em relação à sucessão.
Siz de mi hayatta olduğunuza şaşırıp, evden uçarak çıktınız?
Acordaram admirados por estarem vivos e saltaram por cima duma casa?
Hayatta kalırım.
Eu aguento.
Birlikte durup, hayatta kalabiliriz.
Podemos ficar juntos e sobreviver.
Özünde bir sürü hayvanının hayatta kalma stratejisinden fazlası olmayan bir şeye duygusal önem atfedecek şekilde evrildik.
Evoluímos para atribuir uma relevância emotiva para aquilo que nada mais é do que a estratégia de sobrevivência da manada.
Sevgili Jim, hayatta kalmakla hiç ilgilenmiyordu özellikle de ölüyken daha çok bela çıkarabileceksen.
O doce Jim nunca se interessou muito pela vida até porque podia causar mais estragos morto.
Bunca yıldır hayatta mıydı?
Viva? Durante todos estes anos?
Hayatta emmem!
Não vou chupar isso!
Hayatta giydiremezsin serseri.
Não podes obrigar-me, punk.
Hayatta olmaz.
Absolutamente, não.
Hayatta kalan tek kişi benim sanıyordum.
Pensei que tinha sido a única a escapar.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]