Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → португальский / [ H ] / Hayatın

Hayatın перевод на португальский

67,099 параллельный перевод
Hayatınızı kurtarmaya çalışıyorum.
Estou a tentar salvar as vossas vidas.
Onların sayesinde hayatının geri kalanında zengin olacaktı.
Faria dela uma mulher rica para o resto da vida.
Hayatın bizim için planladığı bir şey vardır, dedim.
Pensei que a vida tivesse algo mais para dar.
Hayatını daha da zorlaştırmak istemiyorum.
Não quero dificultar-te mais a vida.
Bilmem. Hayatının daha zor olmasını istemem.
Não quero que a vida dela seja mais difícil.
Allison ilerleme kaydetti. Eski hayatını bıraktı. Haftalardır temiz.
A Allison evoluiu muito, não toma drogas há semanas.
Sanırım bir şekilde hayatını elinden alacağımdan korkuyordu.
Acho que ela tinha medo que eu, de alguma forma, lhe tirasse a vida.
Catherine ile birlikte olmuş olsan hayatın nasıl olurdu, hiç merak ettin mi?
Alguma vez pensaste como seria a tua vida se tivesses ficado com a Catherine?
Sen onun ne düşündüğünü siklemeden kendi hayatını yaşıyorsun.
Tu fazes a tua vida sem te preocupares com o que ele pensa.
Herkes kendi hayatını yaşıyor, bense tek başımayım.
Toda a gente segue a sua vida, e eu fico sozinha.
Halk tabakasından olsan seni taş adamlarla birlikte hayatını geçirmen için derhal Valyria'ya gönderirdim.
se fôsseis um homem do povo já vos teria despachado para Valíria para viverdes com os homens de pedra.
Yaşlandığında ve hayatında hiçbir şey yapmadığın konusunda endişelendiğinde düşüneceğin edepsiz küçük bir sır olarak.
Como um segredo perverso, algo que recordarás quando fores velho e achares que não fizeste nada da tua vida.
Boktan bir ölüm ilanın var çünkü boktan bir hayatın oldu.
Tens uma necrologia de merda porque tiveste uma vida de merda.
Bu hayatın bitti.
Esta vida acabou.
İnsan yükü tütünle takas edildikten sonra gemi aşıkları için çok mutlu bir geri dönüş yolculuğu başladı. Birbirlerine kelebekler gibi kur yapıyorlar ve en çok kim minnettar diye birbirleriyle yarışıp ikisi de kendi hayatının diğerine borçlu olduğunu söylüyordu.
A viagem de regresso, com a carga humana trocada por tabaco, foi de felicidade para estes amantes dos mares, quais borboletas apaixonadas, competindo constantemente para mostrar quem estava mais grato, cada um insistindo que a sua vida fora salva pelo outro.
Hayatının geri kalanı boyunca her öğünde hazır çörek yemek ister misin?
Queres sempre comer sandes...?
Wally hayatını kurtardı.
- O Wally salvou-te a vida.
Hayatının geri kalanı boyunca Killer Frost olarak kalırsın.
Vais ser a Killer Frost pelo resto da tua vida.
Çünkü eğer durursan hayatının sonuna kadar pişmanlık duyarsın.
Porque se não, vais acabar por ser a pessoa que vive o resto da vida com arrependimentos.
- Benim için hayatını riske mi attın?
Estavas disposto a arriscar a tua vida por mim?
Hayatını bağışladım ve sen de Dünya 19'a dönüp herkese H.R.'ı öldürdüğünü söyleyecektin.
Poupei-te a vida, e disseste que voltavas para a Terra 19 e dizias que mataste o HR.
Hayatın boyunca acıya katlandın.
Aguentaste dor toda a tua vida.
Iris, hayatını kurtarmaya çalışıyorum.
Iris, estou a tentar salvar-te a vida.
Bak, onun kardeşini kurtarmak için hayatını tehlikeye atacaksın.
Olha, estás prestes a arriscar a vida para salvar o irmão dela.
Hayatının en acı dolu anını tekrar tekrar yaşıyor.
Está a reviver o momento mais doloroso da vida dele repetidas vezes.
Hayatının geri kalanını kanepede oturarak mı geçireceksin?
Vais passar o resto da vida sentado no sofá?
- Iris, hayatını kurtarabilir.
- Iris, ele pode salvar-te.
Iris'in hayatını kurtarabilecek bilgilere sahip, yani umurumda bile değil!
Ele tem informação que pode salvar a vida da Iris, então não me preocupo nada!
Protomolekül bizim dışımızda hayat ağacımızın ilk kanıtı.
A Protomolécula é a primeira evidência da árvore da vida, para além da nossa própria.
Ve kendisi bize yardım ederse her zaman bildiği hayat tarzını sürdürebilir.
Se ele nos ajudar, poderá manter uma aparência da vida que sempre conheceu.
İnan bana, dolabımı karıştırsam tüm hayatımın kalıntılarını bulabilirim.
Sim, se fosse ao meu armário encontrava vestígios de toda a minha vida.
Burada hayatımın derinliklerine girdikçe yüzleşemediğim onca şeyin farkına varıyorum.
Quanto mais entro nesta vida, apercebo-me das coisas que não conseguia enfrentar.
Hayatımın amacını.
O objetivo da minha vida.
Yani insanın harika bir hayatı varsa kaçak hayatı yaşamaz.
Ninguém anda por aí, incógnito e sem ligações, tendo uma vida limpa.
Hayatımızı kurtardın! Şahane!
Que bela ideia, brilhante.
Hayatımın pişmanlığı Oberyn'in senin için savaşırken ölmesi.
O meu maior desgosto é Oberyn ter morrido a lutar por vós.
- Sen de aynı cezayı alırsın ve bir buçuk yılda, hatta belki daha azında hayatımıza geri döneriz.
O mesmo para ti. Podemos retomar as nossas vidas daqui a um ano e meio, talvez menos.
Tamamlanmamış bir hayat yaşamışsın.
A sua vida foi interrompida.
Boktan kocanın artık yeni bir hayatı var.
O traste do teu marido arranjou uma vida nova.
Bu arkadaşın da yeni bir hayatı var.
Este arranjou uma vida nova.
Aklıma Essie MacGowan'ın hayatı geliyor.
Recordo-me da vida de Essie MacGowan.
Onu bulduklarında hala sıcaktı. Ancak hayat, vücudu terk etmişti. Ve elmaların sadece yarısı soyulmuştu.
Ainda estava quente quando a encontraram, mas a vida fugira-lhe do corpo, deixando metade das maçãs descascadas.
Annem ve babamın hayatı üzerine yemin ederim ki seni koruyacağım.
Juro, pela vida dos meus pais, que vou proteger-te.
Sen ve dostların, hayatımı mahvederken bayağı eğlenmiştiniz.
Você e os seus amigos divertiram-se a arruinar a minha vida.
Beni kurtarmanın bedeli buysa, hayatım buna değmez.
A minha vida não vale tanto, se for o custo de salvar-me.
Hayatıma son verecek gücün olsaydı bunu gelecekte yapardın.
Se tivesses força para matar-me, terias feito isso no futuro.
Eddie Thawne'ın hayatı çok farklı olmak üzereydi.
A vida do Eddie Thawne era um bocado diferente.
Hayatımın geri kalanını Killer Frost'a dönüşecek miyim endişesiyle geçiremem.
Não posso passar o resto da vida a temer ser a Killer Frost.
Kızımın hayatı söz konusu.
É a vida da minha filha que está em jogo.
Ama sırf hayatımı kurtarmak için bu kadar acıya sebep olmuş birinin serbest kalmasını da istemiyorum.
Mas não quero deixar alguém que causou tanta dor ficar livre só para me salvar.
Kızımın hayatı söz konusu.
Isto é sobre a vida da minha filha.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]