Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → португальский / [ Y ] / Yarın

Yarın перевод на португальский

69,625 параллельный перевод
Yarın ilk iş onu masamda istiyorum.
Quero-o na minha secretária logo de manhã.
Yarın görüşürüz.
Vemo-nos amanhã.
Hükmümü yarın sabah arz edeceğim.
Entregarei o meu decreto de manhã.
Yarın sabahın köründe dışarıda direk çukuru kazmam lazım.
Tenho de abrir buracos para postes amanhã bem cedo.
bugün ve yarın.
Hoje e amanhã.
Yarın dışarı çıkıp silahları alacağız, değil mi?
Então, amanhã... Vamos lá fora e trazemos as armas, certo?
Aslında yarın halletmek zorunda değiliz.
Sabes... Não temos de acabar amanhã.
Yarın borcunuzu getirerek, anladığınızı göstereceksiniz bana.
Vais mostrar que entendes trazendo o que me deves amanhã.
Sen bu gecenin keyfini çıkar çünkü yarın büyük bir gün olacak.
Aproveita esta noite, porque amanhã... vai ser um grande dia!
Yarın.
Amanhã.
Belki bugün değil, belki yarın da değil ama bunu hiçbir şey değiştirmeyecek.
Talvez nem hoje, nem amanhã... Mas nada vai mudar isso.
Gerisini yarın onarırım ve Saul bulabildiği kadar kablo bulacak...
Eu tratarei do resto amanhã e o Saul arranjou os cabos que pode...
Ama yarın tekrar deneyeceğim.
Mas... tentarei novamente amanhã.
Yarın sabah Phoenix'e gitmek zorundayım.
Amanhã de manhã tenho de ir a Phoenix.
Ama yarın oyunun prömiyeri var.
Mas é a estreia da peça.
- Tamam, yarın görüşürüz. - Evet.
- Vemo-nos na escola.
- Yarın taşınabilirsiniz.
Pode mudar-se para cá amanhã.
- Yarın arayıp haber verin.
- Ligue-me amanhã.
Yarın havaalanına gitmeden önce Max'le konuşacağım.
Falo com o Max amanhã de manhã, antes de ir para o aeroporto.
Yarın gün ışırken sizi yolcu edeceğime şüpheniz olmasın.
Por favor confiai, colocar-vos-ei no vosso caminho pelo nascer do sol amanhã.
Kalanları yarın hallederim.
Cuido disso amanhã.
- Yarın için bir randevu alabilir miyim?
Posso marcar uma hora para amanhã?
Yarın ararım.
Eu telefono amanhã.
Sekou Bah yarın sabaha kadar aklanıp salıverilecek yoksa bu başsavcıya gider.
Ou o Sekou Bah é inocentado e libertado até amanhã de manhã, ou isto vai para o Procurador-geral.
Yarın erkenden yine konuşuruz.
Falamos mais sobre isto amanhã.
Yarın değil!
Amanhã não!
Fakat yarın görüşeceğiz.
Mas vejo-te amanhã.
Sekou Bah yarın sabaha kadar aklanıp salıverilecek yoksa bu başsavcıya gider.
Que o Sekou Bah seja inocentado e solto até amanhã de manhã, ou isto vai para o Procurador Geral.
Patronun seni yarın sabah erkenden bekliyor.
Bem, o seu chefe espera-o amanhã de manhã, bem cedo.
Yarın sabah senin ülkenin yarısı hile yaptığımıza ikna olmuş olarak uyanacak. Benim ülkemin yarısı da "Amerika'ya ölüm!" nidalarıyla uyanacak.
Metade do teu País vai acordar amanhã convencidos de que estamos a trair, e metade do meu vai acordar a cantar "morte à América."
Yarın Quinn'i görmen için seni içeri sokabilir.
Ele pode levar-te à prisão de Bellevue amanhã para veres o Quinn.
Güvenlik sistemini yarın sabah kurmaya başlarım.
Vou começar a instalar o sistema de segurança logo de manhã.
Sekou Bah yarın sabaha kadar aklanıp salıverilecek yoksa bu başsavcıya gider.
Que o Sekou Bah seja libertado e inocentado até amanhã de manhã, ou isto vai para o Procurador-geral.
Bugün, yarın sonraki gün, ondan sonraki gün.
Hoje, amanhã no próximo dia e no outro...
Davanızı yarın yargıç karşısına çıkarmaya çalışacağım.
Vou tentar levar o seu caso ao juiz amanhã.
Yarın öğleden sonra duruşmamız var.
Estamos agendados para estarmos amanhã à tarde no tribunal.
Yarın yargıç bunu fark ettiğinde onu eve gönderecek.
E quando o juiz perceber isso amanhã, vai enviá-la para casa.
Yarın plânlanmış bir toplantımız var biliyorum ama bir durum söz konusu.
Rob. Sei que temos uma reunião agendada para amanhã, mas surgiu algo.
Yarın ofisimizde kızınızı ziyaret etmeniz için izin çıktı.
Foi aprovado a sua visita à sua filha amanhã no nosso escritório.
Yarın görüşmek üzere.
Vemo-nos amanhã.
Yarın kızınızı ziyaret etmeniz için izin çıktı.
Foi aprovada a sua visita à sua filha.
Bırakın sidik yarıştırmayı.
Guardem as pilas.
Kazandığımızın yarısını alırız.
Depois, ficamos com metade do que ganharmos.
Aldığımız kavanozların yarısı o zaman.
Metade dos frascos que tirámos.
Yar'ın ve Qotile'ın sesini duyuyoruz Eugene.
Podemos ouvir os Yars e o Qootile, Eugene.
Sonra da Dwight ölene kadar yüzünün diğer yarısını da yakarım.
E então eu vou queimar o outro lado da cara dele, até que ele morra.
Altı milyon oynak bacaklarını trajedi yüklü yarı hayalet, yarı kabarık penisimden daha çok mu beğendin? - Durun çocuklar!
Gostou das milhões de pernas dele do que meu pau acidentado fantasma?
Bazen gecenin bir yarısı, uyku tutmadığı anlarda Eleanor Guthrie benden aldığının cezasını çekene kadar bir daha gerçekten huzur bulabilecek miyim diye merak ederim.
Há momentos durante a silenciosa noite em que não consigo dormir, e pergunto-me se alguma vez voltarei a conseguir descansar até que saiba que a Eleanor Guthrie tenha sofrido pelo que me roubou.
Bu gece başımdan vurulsam annelerin yarısının diyeceği şu.
Se hoje levasse um tiro na cabeça, metade destas mães iria dizer :
"Akın işe yarıyor."
" A onda está a funcionar.
Paramın diğer yarısını alır almaz gideceğim.
No segundo em que receber a outra parte do dinheiro, acabei.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]