English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ G ] / Gün

Gün Çeviri Fransızca

130,965 parallel translation
Bırakacağı gün için.
Pour le jour où il va arrêter.
Bir gün aldı götümü.
Un jour il |'a emporté.
Ama tüm savaşlar biter. Bir gün kaderin cilvesine bakın ki âşık oldu.
Mais toutes les guerres ont une fin, et un beau jour, le destin voulut qu'il tombât amoureux.
Ama felek gün geldi döndü. Kovboy, karısını ve kızını hastalığa verdi.
Mais la chance finit par tourner, la maladie emporta l'épouse et la fille du cow-boy.
Bir gün benimle olmak.
De m'avoir pour père.
Dođum kontrol haplarý ertesi gün haplarý bebek katliamlarý.
La pilule... la pilule du lendemain...
Kutsanmýţ gün.
Journée béni.
- Evet. Çocuđunu sonuna kadar taţýyabilmiţ ama ođlu sadece birkaç gün yaţamýţ.
Elle à accoucher mais son fils n'a vécu que quelques jours.
Bütün gün sizi bekleyecek değil.
Dépêchez! Ils vont partir sans vous.
Sadece birkaç gün geciktiğinin farkındayım ama ya hamileysen, bu harika olmaz mıydı?
Vous n'avez que quelques jours de retard. Mais un bébé... Ce serait formidable.
Kutsal bir gün, Offred.
Bonjour, Defred.
Angela'nın sütten kesilip, onun bu evden gideceği zaman için gün sayıyorum.
J'attends qu'Angela soit sevrée, et je me débarrasse de cette fille.
Offred, kutsal bir gün.
Defred, bonjour.
Dikişler birkaç gün içinde alınacaktır.
Les points se résorberont en quelques jours.
Yoğun bir gün geçirdim.
J'ai passé une sacrée journée.
Ben senin yardımcınım. Önümüzdeki birkaç gün... sosyal hizmet görevlisi olarak çalışacaksın.
Je m'occupe de vous, en attendant qu'on vous assigne un assistant social.
- İki gün izin.
Deux jours de congés.
Bir gün ofisime geleceğini, tam eve gitmek üzere olduğumu, kapıdan çıkarkan senin orada gördüğümü.
Qu'un jour tu viendrais au bureau alors que je rentrais chez moi, je me retournerais et tu serais là.
Beni işe aldığın gün tanıdığım Harvey oraya gider ve Neil Stilman'a kendini becermesini söylerdi.
Le Harvey que j'ai rencontré le jour où tu m'as embauché, il serait allé là bas et aurait dit à Neil Stillman d'aller se faire foutre.
Tam on gün geçti.
Depuis treize jours.
Tavuğun gün sonunda geleceği yer kümesidir.
Tout se paie un jour.
O halde Nathan, başladığımdan beri burada haftada 7 gün çalıştım. Halletmem gereken birkaç özel... Daha fazlasını söylemene gerek yok.
Alors, Nathan, je travaille 7 jours par semaine depuis le début, et j'ai des choses personnelles a...
Ben de sana karşılığında birkaç gün verebilirim en azından.
Le moins que je puisse faire est de vous en rendre quelques-uns.
Karakter ve uygunluk mülakatına hazırlanabilmek için bir gün izin aldım.
Et deuxièmement, j'ai pris ma journée pour me préparer à la commission d'honorabilité.
Gün ortasında iş yerime gelmen yakalanmamıza neden olabilir.
Et venir à mon boulot va tous nous faire repérer.
Teklifinizi alıp dijital sekreterinizle birlikte rafa kaldırabilirsiniz. Çünkü ikisi de bir daha gün yüzü göremeyecek.
Allez enterrer votre offre avec vos arguments bidons de secrétaire digitale, parce qu'aucun des deux ne verra jamais le jour.
Tartışıp, kararı gün sonunda bildireceğiz.
Nous allons délibérer et vous saurez notre décision plus tard.
Gün sonuna kadar kararı bildireceğiz dediler yani bekleyeceğiz.
Ils ont dit qu'ils nous donneront une réponse d'ici la fin de la journée. Alors on attend.
- Gün bitti yani bu şu anlama geliyor- -
C'est la fin de la journée, donc...
Bir gün gelip beni kollarınla sarıp öptüğün hayaller kuramaz mıyım sandın?
Tu penses que je n'ai pas ce fantasme qu'un jour tu me prennes dans tes bras et que tu m'embrasses?
Yani neredeyse koca bir yıl ortadan kayboluyorsun. Sonra bir gün ansızın'57 model bir Chevy içinde kapımda beliriyorsun.
Tu as disparu pendant pratiquement un an, et puis, un jour, tu apparais soudainement dans une Chevy 57...
Yarın büyük gün.
Grosse journée, demain.
Çünkü her gün krep yapıyorsun.
Tu manges trop de pancakes.
Bütün gün evde oturamazsın. Ciddiyim.
C'est pas une raison pour que tu y restes toute la journée.
Her geçen gün. Her geçen gece. Uzaklaşıyor.
Jour après jour, nuit après nuit, il disparaît.
Bu özel bir gün olmalı.
L'occasion doit être particulière.
Tüm bunlar... bir gün sona erecek.
Tout ça, ce sera fini, un jour.
Birlikte hareket etmezsek, bu çöplükte her gün Kara Cuma gibi geçer.
Si on ne se serre pas les coudes, ce sera tous les jours le Black Friday dans cette turne.
Neyse, bir gün oradaydım.
Bref, j'étais là-bas.
Son birkaç gün zor geçti ama bu trajedinin bizi yavaşlatmasına izin veremeyiz.
Je sais que ces deux derniers jours ont été durs, mais ne laissons pas cette tragédie nous ralentir.
Ninem her gün sigara içti ve 97'sine kadar yaşadı.
Ma grand-mère a fumé toute sa vie et a vécu jusqu'à 97 ans.
Bu yüzden güçlerimi gizledim ta ki bir gün meydana gelen bir kaza... kendimi dünyaya ifşa etmeye mecbur bırakana kadar.
J'ai caché qui j'étais vraiment jusqu'au jour où un accident me force à me révéler au monde.
Böylece bir gün... eğer istekli olursan bir fark yaratabilirsin.
Pour qu'un jour, si tu le souhaites, tu puisses faire la différence.
Kızım Izzy üç gün önce ortadan kayboldu.
Ma fille Izzy a disparu il y a trois jours.
Kaybolmalarından birkaç gün önce... hepsi kan tahlili yaptırmış.
Ils ont tous fait des analyses de sang quelques jours avant leur disparition.
Gün dönümlerini Sedenach'ta geçirirdik...
On passait des solstices sur Sedenach...
Bütün gün orada öylece dikilecek misin?
Reste pas plantée là.
- Ne özel bir gün. - Ne kutsal bir gün.
- Quel jour spécial!
Bugün özel bir gün.
C'est un jour spécial.
- Her gün birlikte mi gittiniz?
Tous les jours?
Güzel bir gün.
- J'ai fait aussi vite que j'ai pu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]