English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ O ] / Ortak mı

Ortak mı Çeviri Fransızca

3,043 parallel translation
- Şimdi de yarısına ortak mı oluyorsun?
Tu as la moitié, maintenant?
- Yeni ortak mı? - Ben satış elemanıyım.
- Un nouvel associé?
Bir köstebekle ortak mı olurum zannediyorsun?
Pensez-vous que je serais partenaires avec un dire?
Sardalyaların azabını mı çekmeliyim yoksa martıların neşesine ortak mı olmalıyım?
Ou je souffrais pour l'angoisse des sardines, ou je me réjouissais de l'euphorie des mouettes.
Pekala, ortak mıyız?
Alors... associés?
Anladığım kadarıyla ortak çalışıyoruz.
Nous travaillons ensemble.
Ortak kaybımızdan dolayı pişmanlık duyuyorum.
Je regrette notre perte commune.
Ortak olduğumuzu sanmıştım.
Mais nous sommes équipiers.
Aslında bakarsan Dahl sanırım ortak bir noktamız var.
Tu sais, Dahl, je crois qu'on a un point commun.
Yeni kumarhanesinden bir hisse almamı istedi. Fakat benim düşüncem, hâlihazırda bir Rus'la ortak olmanın zaten yettiği yönünde.
Il m'a appelé, il Voulait que j'investisse dans son nouveau casino, mais je crois que j'ai encore à faire en Russie.
Bize Kobra'nın planını anlat böylece güçlerimizi birleştirip bu ortak düşmanımızı yok edebilelim.
Dis-nous ce que Cobra et lui ont planifié et on détruira notre ennemi, ensemble.
Ortak noktalarımız da olacak ama farklı bir boyut da katabileceğiz.
On aura certaines choses en commun mais chacun apportera ce qu'il a à donner.
Ne kadar çok ortak yanımız var. Göründüğü kadar tuhaf değil.
On a tellement de choses en commun, et ce n'est pas si étrange que ça.
Evet, ne kadar rahatlatıcı olsa da aklıma sürekli ortak dostumuz Devil geliyor. Beni ve Bay Quarles'ı, kuzeninize karşı yapacağı hamlede sizin desteğinize güvenebileceğini temin etmişti ve düşünüyordum da, eğer işe yarasaydı şimdiye kadar bir şeyler duyardık.
Et bien, cependant je me rappelle de notre ami diabolique mutuel qui m'a assuré ainsi qu'à Mr Quarles qu'il pouvait compter sur votre aide dans son action contre votre cousin, et... je continue à penser... si ça avait marché pour lui, on en aurait probablement
Siz envantere devam edin... Siz devam ederken ortak bir yol bulacağımıza söz veriyorum.
Commencez votre inventaire, et... pendant ce temps nous trouverons...
Sadece çocukların gitmesiyle, çok fazla ortak yönümüz olmadığını düşünmedim, sanırım.
Les enfants partis... j'ai pensé qu'on n'avait plus rien en commun.
Minneapolis Ortak Yatırım Şirketi de kim?
- C'est quoi la Minneapolis Mutual Investement Corp?
Senete göre Miramar Playa A.Ş.'nin % 49'u Minneapolis Ortak Yatırım Şirketi'nin. - O da kim?
Dans l'acte au dossier, 49 % du Miramar Playa appartient à la Mutuelle d'Investissement de Minneapolis.
Bir arkadaşım iş için birini götürecek. Benzin parasına ortak olacak birini arıyorlar.
Mon pote conduit quelqu'un à un concert.
Pek çok ortak yanımız var, ve pek yararı olmasa da, son derecede nazik.
On partage beaucoup, et il est très gentil, si ce n'est... inefficace.
Fakat sen, Bay Norton... bunların hepsinin ortak kötücül tek ögesisin.
Mais vous, M. Norton, êtes le facteur commun malfaisant.
Neleri savunduğumu biliyorsun ve seninle ortak yanlarımız var, oysa Jacob'la ortak yanınız yok.
Tu connais mes valeurs et tu partages mes idées, ce qui n'est pas toujours le cas avec Jacob.
- Yeni bir ortak arayayım mı?
Je dois me chercher un autre partenaire?
Kendisinin mutluluğu için ortak umutlarımız olduğunu sanmıştım.
Je croyais que nous partagions un espoir pour son bien être.
Bu yüzden ben de... bir anlaşma ayarladım. Nasıl ortak olabileceğimiz konusunda.
J'ai travaillé sur un accord pour inclure une collaboration.
İç bakalım, ortak.
Cul sec, collègue!
ABD'ye hastalıklı karın bize ortak velayet verdi diye taşınacağım.
Je retournerai aux USA si ta tarée d'ex-femme t'accorde la garde partagée.
Bu yüzden ortak bir tanıdığımızla bir buluşma tezgahladın ve sarhoş olurum da dava hakkında kayıt dışı güzel bir sohbet ederiz umuduyla buraya geldin.
Vous avez donc manigancé avec une connaissance pour me faire venir ici ce soir dans l'espoir de me soûler pour qu'on discute officieusement de l'affaire.
Benim bakış açıma göre sen ve ben bir sürü ortak noktası olan iki arkadaş gibiyiz.
car aussi loin que je m'en souvienne, vous et moi sommes deux gars qui ont plein de points communs.
Ve biliyorum ki bu cazibe biraz da ortak noktamız hayatımızın merkezi olan kardeşimden kaynaklanıyor.
C'est une attirance en partie liée à un intérêt commun : mon frère, le centre de notre univers.
Bildiğiniz gibi, Gelecek Endüstrileri sevkiyatlarımızı üstlenmesi için bir ortak- - - Olur.
Vous savez que Future Industries cherche un associé pour transporter...
Bir kaç partiye beraber gittik. Ve sanırım bir kaç ortak adam tanıyorduk. Gerçekten arkadaş bile değildik.
On était allées aux mêmes soirées et sorties avec les mêmes mecs, mais on n'était pas amies ou quoi que ce soit.
- Ortak bir arkadaşımız var.
On a un ami en commun.
- Görünen o ki Dünya Cumhuriyeti antiviral ilaçlar ve Votek silahlarımızın yakıt çubuklarını doldurma karşılığında ortak bir koruma paketi öneriyorlar.
Apparemment la République de la Terre offre de réapprovisionner nos médicaments anti-viraux ainsi que des barres de combustibles pour nos armes Votek en échange d'un forfait mutuel de sécurité.
Adam haklamaya hazır mısın, ortak?
Prêt à botter des culs, partenaire? [Pats]
Ortak mı?
Partenaires?
Dur bakalım ortak.
Ouais, attends deux secondes, l'ami.
Bu bir ortak operasyon. Bir gözlemciye ihtiyacımız yok.
On n'a pas besoin de chaperon.
Bu yanımız ortak.
On a ça en commun.
Bazen ortak bir noktamız yok, birbirimizi tanımıyoruz gibi hissediyorum sanki yaratıcılarımız farklı kişilermiş gibi.
Parfois, j'ai l'impression qu'on ne se connaît pas du tout, qu'on vient de deux planètes différentes.
Sadece ortak bir ilgi alanımız var.
Nous avons juste un... intérêt commun.
Korkarım ortak bir arkadaşımız.
Mais j'ai peur que ce soit notre ami commun.
New York'taki ortak bir arkadaşımızdan benim numaramı almış. Aradı ve bana aile işinden çıkmasına yardım edebilir miyim diye sordu.
Donc il a eu mon numéro par un ami commun à New York, il m'a appelé et m'a demandé si je voulais bien l'aider à se sortir des affaires familiales.
Ben seninle buradayım ortak.
Hé, je te suis à 100 %, partenaire.
Dinlenme salonumuz, ortak alanımız ve danışman ofislerimiz var.
Là, c'est la cafétéria, la salle commune, les bureaux des conseillers.
Şu işe bak bir ortak noktalarımız da varmış.
- Vraiment? Alors venez par là on vient juste de se trouver un point commun.
Seninle ortak bir arkadaşımız var...
Vous et moi avons un ami en commun en ville...
Ortak, her şey yolunda mı?
Partenaire, tout va bien? !
'Belki de ben ve Bayan Dewhurst'ün sandığımdan daha fazla ortak yanımız vardır.'
Peut-être que j'ai plus en commun avec Mrs Dewhurst que je ne le pensais.
Diğer sınır bölgelerinin bir kaçıyla, ortak bir operasyondaydım.
Je travaillais sur une opération conjointe, avec d'autres régions frontalières.
Ortak hesabımızdan sana çek yazmamı söyleyip duruyor.
Elle dit que je peux vous faire un chèque de notre compte joint.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]