English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ T ] / Tabii ki benim

Tabii ki benim Çeviri Fransızca

450 parallel translation
- Tabii ki benim.
Cette question!
Tabii ki benim.
Naturellement, c'est moi!
Ve tabii ki benim güvenimle birlikte.
- et toute ma confiance.
Tabii ki benim derdim : ben bir Amerikalıyım, değil mi?
- C'est une information confidentielle.
Tabii ki benim fikrimdi.
La mienne, bien sûr.
- Tabii ki benim yüzümden.
Mais, bien sur.
Tabii ki benim. Tüm sabah boyunca seni aradım.
J'ai essayé de te joindre toute la matinée.
Oglumun dostu, tabii ki benim de...
Les amis de mon fils, vous savez...
- Tabii ki benim arabam!
- Bien entendu!
- Tabii ki benim!
- Bien sûr que c'est la mienne!
Tabii ki benim.
Bien sûr.
- Tabii ki benim!
- Évidemment!
Tabii ki benim, Ariel.
Mais oui, c'est moi.
Tabii ki benim.
Bien sur que c'est moi.
Evet, tabii ki benim!
Oui, bien sûr!
Tabii ki benim...
Bien sûr, ma...
Dinle, benim kararım olduğunu biliyorum, o yüzden hayatıma devam etmem kolay oldu, bir de üzerine espriler yapmak tabii ki.
Tu vois... C'était ma décision alors c'était plus facile de passer à autre chose et... de... tu sais... faire des blagues et tout ça.
Rusya için çok kötü bir gün olacak, tabii benim için de, eğer ki o günleri görürsem.
Ce sera un jour funeste pour la Russie. Et pour moi, si je vois ce jour.
- Tabii ki de benim.
Bien sûr!
Tabii ki hayır. Benim, birine ya da bir şeye kızmaya ne hakkım var?
De quel droit je le serais contre qui ou quoi que ce soit?
Benim yardımımla tabii ki. Her şeyi ben organize etmiştim.
On avait organisé les choses aux petits oignons.
- Tabii ki Bébert, benim Bébert'im.
Ouais, Bébert! Mon Bébert!
Son kez söylüyorum, parti benim değil, senin ve tabii ki katılacaksın.
Ce n'est pas ma réception, mais la vôtre. Vous y assisterez.
Ama tabii ki Albay Marlowe, sizin profesyonel bir asker olduğunuz belli oluyor. Hayır, benim de onlardan farkım yok.
Mais, naturellement, Colonel Marlowe, j'imagine que vous êtes un soldat professionnel.
Hayır, sen tabii ki sevmedin ama kim diyebilir benim sevmediğimi?
Toi, bien sûr que non, mais qui peut dire que moi non plus?
Tabii ki güzeldir. Bu benim şarkım.
Tu crois que je ne connais pas?
Tabii ki var. O benim baldızın üvey amcası.
C'est l'oncle par alliance de ma femme.
Benim için önemli olan sadece sen olduğuna göre onlar, tabii ki, köle olarak satılacaklardır. Mahkumlarımıza her zaman yaptığımız gibi.
Puisque tu es le seul qui m'intéresse... ils deviendront esclaves... comme la majorité de nos prisonniers.
Tabii ki maviydi. Aynı benim gözlerim gibi.
Mais arrête... elle était bleue, de la couleur de mes yeux.
Bölge müfettişi. Benim denetimimde, tabii ki.
Sous ma surveillance, bien sûr.
Tabii ki ona bu aralar çok fazla sıkıntı yaşatıyoruz. Ama, benim söylemek istediğim bunun yetmeyeceği.
Bien sûr, on lui a donné du fil à retordre ces temps-ci, mais ce n'est pas assez.
Tabii ki, Mark'ın eskiden benim favori sevgilim olduğunu biliyorsundur.
Joanna, Mark vous a dit qu'il était mon flirt favori.
Tabii ki ihtimal veriyorum. Benim başıma geleceğini düşünmemiştim, hepsi bu.
Bien sûr que non, mais je pensais que ça ne m'arriverait pas, à moi.
- Benim, tabii ki.
- Les miens, ça va de soi. - Ca va de soi.
Neyim var benim? Tabii ki.
Qu'est-ce que je raconte?
Tabii ki, benim çocuğum.
Bien sûr, ma petite.
Daha da mühimi, benim ufaklığı tabii ki!
Et surtout, mon petit bout!
Tabii ki, Profesyonel görünmek için, iki misli çabalıyorum. Benim için tek önemli olan, parçalamak ve kesmek... çünkü biliyorum ki, eğer diğer iki rahip rahatsızlığımdan kuşkulanırsa... ve ben herhangi bir şekilde, bu tekrarlanan, kokuşmuş işin... hiç bir iyi tarafı olmadını ima edersem... bir sonraki kurban ben olurum.
Je redouble de vigilance, coupant et tailladant du mieux que je peux, car je sais que si les deux autres soupçonnent ma détresse, et son corollaire, le doute relatif au bien-fondé de notre pratique, je serai le prochain sacrifié.
Bay Steele, şu fotoğrafı benim için imzalar mısınız? - Tabii ki.
M. Steele, pouvez-vous signer la photo?
Tabiî ki, söylediğim her şey benim kim olduğum bağlamında alınmalı.
Bien entendu, mon rôle m'oblige à tenir tous ces propos.
Benim için kapıya bakar mısınız bayım? - Tabii ki hanımefendi.
Pourriez-vous ouvrir la porte, Sir Alex.
SeIf servis degiI tabii ki. Benim ic _ in c _ ok zor... ama senin gibi becerikIi bir adam...
On se sert pas comme ca. C'est trop dur pour moi, mais un fute comme toi...
Tabii ki ben getirdim. Ona çarptım. Benim hatamdı.
Bien sûr, c'est de ma faute.
Koç, herkesin benim dairem hakkında konuşmak isteyeceğini sanmıyorum. Tabii ki istemeyecekler.
Coach, je doute qu'ils aient envie de parler de mon appartement.
Tabii ama fikir benim değildi ki.
Je le ferais bien, mais comme ce n'était pas mon idée.
Tabii ki bira benim hayatım. İşte patronum.
Bien sûr, la bière, c'est ma vie.
Tabiî ki her kadının benim gibi bir vücudu olamaz erkekleri gerçekten azdıran ama çirkin olması kaba olabileceği anlamına gelmiyor.
Tout le monde n'a pas un corps à rendre les hommes fous! Mais la mocheté, ça empêche pas d'être polie!
- Benim istediğim - Bir televizyon seti, tabii ki.
Je voulais voir un... - Un téléviseur, bien sûr.
Tabii ki, benim kartım.
Oui, c'est ma carte.
Benim bölümüm yapmadı tabii ki.
Pas de mon département, bien sûr.
- Tanıyorum tabii ki, benim numaram.
- Ok, c'est mon numéro,

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]