English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ V ] / Ve bak

Ve bak Çeviri Fransızca

21,019 parallel translation
Benim işim sızmasını engelleyen odacığı kurmak ve bakımını yapmaktı.
Mon job était de construire et de maintenir la chambre de confinement magnétique.
Ve kız da, ton balığı konservesi istiyor, bulabilir misin bir bak, dolphin-safe marka, organik işte anlarsın ya?
Et la jeune fille voudrait du thon en boîte. Essayez donc de trouver... Un truc bio, qui protège les fonds marins.
İnebilir miyim, görmek isterim Zihnin içinde biraz, Ve gerçek gerçeğin ne olduğunu anlar mısınız bakın.
Je veux voir si je peux me glisser dans ton esprit pour savoir si tu connais la véritable réalité.
Bak, tüm bu yazar ve ajans boykotları işime zincir attı.
Écoute. La vérité c'est que le boycott des agents et des auteurs m'ont plutôt bien mis dans la merde.
Yani, koyun bakıcılığı ve yalnızlığın mucizeleri ile ilgili bir el yazması.
Donc un manuscrit écrit à la main sur les miracles de la solitude et... l'élevage de moutons.
Yatağına gir ve alışmaya bak, hayatım.
Remets-toi au lit, chéri, allonge-toi.
Bak eğer bu önemli olmasaydı burada olmaz ve bunları yapmazdım.
Je ne poserais pas de question, je ne serais pas là si ce n'était pas important.
Ve öyle ya da böyle sikileceksen işten kazançlı çıkmaya bak tatlım.
Si tu dois te faire baiser, choisis l'option lucrative, mon chéri.
Bir anda, "Bak, yetkili benim." demek zorunda kalıyorum ve sonra devam ediyoruz.
Parfois, je dois dire que c'est moi qui commande et on continue.
Gözlerinin içine bakıp şunu dediğimi hatırlıyorum "Sana olimpiyatlardaki üçüncü dünya rekorunu ve bir altın daha vereceğim, hiç merak etme."
Je me souviens, je l'ai regardé dans les yeux et j'ai dit : Je vais t'offrir un 3ème record du monde à ces J.O. et une autre médaille d'or, t'en fais pas.
Küçük, beyaz Apollo Creed gibi yükseleceksin ve Gwendolyn'e bakıp şöyle diyeceksin...
Tu vas te redresser comme une petite Apollo Creed et tu vas regarder Gwendolyn et lui dire :
"Bu ne böyle?" diye düşündüm sonra etrafıma bakındım ve Kathryn ortalıkta yoktu.
Et j'ai regardé autour de moi. Pas de Kathryn.
Bak adamım Dwayne ve Rico'nun kovulması benim suçum değil.
Écoute, mon vieux. Rico et Dwayne ont été virés parce que j'ai plus d'ancienneté.
- Bak dediklerin dürüst ve cesurcaydı.
Ce que t'as dit était honnête et courageux.
Sen ve Max, kucaklaşın bakıyım.
Allez vous faire un câlin.
İnternetten yaptığım kişilik testlerine bakılırsa çıkan sonuçlarım hepsi "sempatik" ve "çok sempatik".
Tous les tests de personnalité que j'ai faits sur Internet, indiquent que je suis toujours entre "aimable" et "très aimable".
Max'i tanıyorsun. Bunlarda hizmetçim ve çocuk bakıcım.
Tu connais Max et bien sûr ma femme de ménage et ma jeune fille au pair.
Çocuk bakıcısı, yatmadan önce dişlerini fırçaladıklarından emin ol ve hizmetçi, içki dolabından uzak dur yeter.
Au pair, qu'ils se brossent les dents avant de se coucher et femme de ménage, ne videz pas les bouteilles.
Bak, cebinde bozuk para ve üç taş bile var.
Il y a même quelques pièces et un vieux tic-tac.
Boş bakışları ve salyası var.
Il a le regard vide et il bave.
E-mailimi değiştiriyorum, Facebook'umu kapatıyorum ve Idaho'da dört yatak odalı ev bakıyorum.
Je change de mail, je ferme mon compte Facebook et je cherche une maison dans l'Idaho.
Gözlerine bakınca kendimi canlı ve geleceğimiz için heyecanlı hissediyorum.
Quand je te regarde, je me sens vivante et j'envisage l'avenir avec enthousiasme.
Ve gözlerine bakınca mutlu, güvende ve sevildiğimi hissediyorum.
Et quand je te regarde, je suis heureuse. Je me sens en sécurité et aimée.
# Omuz, kol ve sırt kaslarının bakın tadına #
Ces trapézoïdes, deltoïdes et grands latéraux
Bak, ipin ucundayım ve çoktan düşmüş olmam gerekiyordu.
Je suis au bord du gouffre. J'aurais dû basculer depuis longtemps.
Yani, bizim sayemizde buradasın sanıyorsun ve bir bakıma öylesin.
Tu crois que tu es là grâce à nous, et... en un sens, c'est vrai.
Şuna bakın Mike ve Martina'dan.
Celui-là vient de Mike et Martina.
Daha nerede oturacağımızı bile bilmeden hava alanına gideceğiz ve sonra birbirimize bakıp, "her şey harika" mı diyeceğiz?
Donc on va à l'aéroport sans savoir où on va s'asseoir, et on va juste nous annoncer comme si on était géniaux?
İşini yap, oraya uç ve bir bak.
Fais ton boulot. Vas-y et jette un œil.
Bak, aramızda kalsın ama, dün gece evime geldi, ve berbat durumdaydı.
Entre nous, mais je'suis venu à ma maison la nuit dernière et n'a pas été bien.
Kimin daha çok neye ihtiyacı var bak ve oradan devam et.
Détermine qui en a besoin le plus et avance de cette façon.
- Gözlerimin içine bak ve bir daha söyle.
Regarde-moi dans les yeux, et redis-le!
- iyi değil. Nihayet dışarıda görev yapma fırsatı buldum ve şu halime bak.
J'ai enfin une occasion d'aller sur le terrain, et regardez-moi.
- Kendinize ve bedeninize iyi bakın.
- Quoi? Prenez soin de vous même.
Sürüyle tuhaf tipe ve uyumsuza bakıcılık yapmak kaçıkların sorunlarını sırtlamak zorunda değilsin.
Pas besoin de surveiller une bande d'olibrius et de mésadaptés, de régler un tas de problèmes insensés...
Eleştiri yarışına girmeyeceğime yemin etmiştim ve olana bak.
Je m'étais dit que je ne dénigrerais pas la compétition, et pourtant.
- Aptalı oynarsa ya da yardımcı yanılıyorsa ve aptalsa diğer figüranlara bak. - Tamam.
S'il joue l'innocent ou si l'assistant a tort, enquête sur les autres figurants.
Gözlerinin içine bak boynunun arkasından tut tek kelime etme ve dilinle ağzını sik.
Regarde-la dans les yeux, attrape-la par la nuque, sans rien dire, et lèche-lui les amygdales.
Bak, Trudy ve ben biraz konuştuk.
J'ai décidé ça avec Trudy.
Basamakta oturmuş bu resme bakıyor ve annenle babanın giyinmesini bekliyorum.
Je, heu, suis assis sur les escaliers. Je regarde les tableaux. J'attends que tes parents soient habillés.
Kızımın gözlerine bakıyorum ve onun iyi bir insana baktığını biliyorum.
Tout comme regarder ma fille, sachant qu'elle regarde à son tour une bonne personne.
Önüne bak ve kıpırdama lütfen.
Arrête de me regarder. D'accord, regarde devant toi et tiens toi droit s'il te plait.
Kardeşler bakış açın bu Habil ve Kabil, kayıp oğul klasik hikaye.
Le frère. C'est ton angle. Cain et Abel, le fils prodigue, un classique.
Bak. Teklifin beni onurlandırdı ama bilirsin... Artık bir süredir hareketin içindeyim ve herkes sadece konuşuyor.
- Écoute, je suis flatté que t'aies pensé à moi, mais... depuis que je traîne avec les skinheads, la plupart des gens que j'ai rencontrés avaient que de la gueule.
- Şu konuşana da bakın. Çalıntı cesetlerin ve ölülerin ticaretini yaparsın sen ancak.
Dit l'homme si délicat qui a la chair morte et le cadavre volé pour outils.
Bakın, sizlere ve teşkilatınıza özellikle de bu departmana değer verdiğim için buradayım.
♪ ♪ ♪ Regardez, la raison pour laquelle je suis ici est parce que je vous apprécie les gars... ma relation avec le département, mais surtout avec cette maison.
Size, bu fotoğrafa bakıp bu adamın yerinde ve çocuğu kurtarabilecek olsaydınız sırf yapabildiğiniz için aynını yapmaz mıydınız diye soruyorum.
Je demande, euh, vous regardez cette photo et me dire que, si vous étiez en mesure de sauver la vie de cet enfant... ♪ ♪ musique sérieuse seriez-vous pas le faire juste parce que vous le pouviez?
Bir defa karşılaşmış iki tekne şimdi de dönüş yolunda karşılaşıyor. Güvenli limanı arıyorlar, büyülü diğer insanı. Ve bazen bu diğer insan tam da yüzüne bakıyor olabilir
Deux bateaux qui se sont déjà croisés et qui se croisent à nouveau sur le chemin du retour, à la recherche d'un port accueillant, cet autre magique, cet autre qui, parfois, vous regarde droit dans les yeux
Bak, buraya polise yardım etmeye geldim ve olaylar biraz yanlış ilerledi.
Je suis venu aider la police et les choses... ont mal tourné.
Bak, oda arkadaşı konusunda sana bir şey söyleyeyim. Tek umrumda olan temiz ve düşünceli olması.
D'une camarade de chambre, j'en attends qu'elle soit propre et aimable.
Kitaplarına bakıyor, ormanlıkta yürüyor ve göğe doğru bağırıyor.
Il parcourt ses bouquins, marche dans les bois, crie au ciel.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]