Çıkmak mı Çeviri Fransızca
2,221 parallel translation
Çıkmak mı?
Fait mon coming out?
Satranç tahtamdan çıkmak mı istiyorsun?
Où vont les pions quand ils sortent de l'échiquier?
Shimmer ile çıkmak mı?
En sortant avec Shimmer?
Çıkmak mı?
Rendez-vous?
Odadan hemen çıkmak istediğin için teşhisi aceleye getiriyorsun. Çünkü bana kızgınsın.
Vous bâclez le diagnostic, car vous m'en voulez.
Kimseye karşı çıkmak ve bağırmak yok tamam mı?
Allez. Tu ne batailles pas?
- Yola çıkmak mı?
- Partir?
- Dışarı çıkmak zorunda mısın?
- Tu dois encore ressortir?
Ama oradayken, o barda dans ederken hep dışarı çıkmak istedim, ama çıkmadım çünkü hep çok gergin olacağımı düşünürdüm, hep çok gergin.
Mais j'y étais, dansant dans ce bar. J'ai toujours voulu y entrer, mais je ne l'ai jamais fait... car j'étais trop angoissé d'être... trop angoissé.
Bir film yıldızıyla çıkmak zor olmayacak mı sence?
Ça va pas être dur de sortir avec une star de cinéma?
Tamam, bir bakalım yürüyüşe çıkmak ister misin?
- Voyons voir... - Tu veux te promener?
- Şimdi çıkmak istiyorum.
- Je m'en vais.
Bir daha ki sefere beraber alışverişe çıkmak istediğinde onunla kafatasımda bir oyuk açarsın.
Si tu me demandes d'y retourner, utilise-le pour m'assommer.
Tamam, ama bir şey yapma. Yola çıkmak üzereyim, tamam mı?
Surtout, ne touche à rien.
Ama dışarı çıkmak için en güzel akşam Cumartesi akşamıdır. Tatlım, eve gitmenin zamanı geldi.
Mais le samedi soir, c'est le meilleur soir pour sortir.
Eteğimi açık havada kurutuyordum ve evden çıkmak zorunda kaldım.
Je faisais sécher ma jupe, elle s'est envolée.
Şimdi de bununla başa çıkmak zorundayım.
Il faut que j'assume.
... ve uzun boylu. Çocuklarım 20 yaşında gelmeden onlarla Disneyland'daki Uzay Dağına çıkmak istiyorum.
J'aimerais que nos enfants fassent Space Mountain avant 20 ans.
Sonunda vardım. Ortaya çıkmak ve benim heykelciğimi imzalamaktan daha iyi bir şeyler yapmaya karar veren idolüm Wil Wheaton'ı bulmak için dördüncü geleneksel Dixie-Trek Kongresine sonunda vardım.
Une fois arrivé à la 4e convention annuelle Dixie Trek, je découvre que mon idole, Wil Wheaton, a décidé qu'il avait mieux à faire que de signer ma figurine.
Anladım. Benimle çıkmak istediler ama yarın sabah maçları varmış.
Elles étaient partantes pour un tour avec moi, mais... elles ont un match demain.
Kızlarla seks yapmak istiyorum ve balığa çıkmak istiyorum.
M'envoyer en l'air. Et pêcher.
Trafiğe kalmamak için yola erken çıkmak lazım.
C'est pour éviter les bouchons.
Bir tanesini ofisime bir tanesini arabama, bir tanesini de sık sık gittiğim bara bırak sonuncuyu da avluya göm ve olur da canım hazine avına çıkmak isterse diye bana bir harita çiz.
Une dans mon bureau, une dans ma voiture, une au bar du coin, et enterre-en une dans la cour en faisant une carte, au cas où je voudrais faire une chasse au trésor.
Hayatım artık karmakarışık değil, ve seninle gerçekten çıkmak istiyorum.
Ma vie n'est plus compliquée, et j'adorerais sortir avec toi.
Şimdi yapacağımız şey binbaşı ayağa kalkıp şu kapıdan beraber çıkmak olacak.
Ce qui va se passer, major... c'est que vous allez vous lever et marcher jusqu'à la porte avec nous.
Dolabından çıkmak isteyen bir şey var sanırım, Tom.
Je crois que quelque chose veut sortir de ton armoire, Tom.
Tek yapmamız gereken Zoe'yi başımızdan atmak... ve Günah Şehri'ne doğru yola çıkmak.
Tout ce qu'on a à faire, c'est déposer Zoé... puis c'est tout droit jusqu'à la Cité du Péché.
Çatıya çıkmak için asansörü kullandım ve merdivenlere çıktım.
Je prends l'ascenseur qui mène jusqu'au toit, et je monte l'escalier.
Duştayım, çıkmak üzereyim.
Non, je sors juste de la douche.
Şekerim madem kıskancım, peki öyleyse neden tam şu anda nedimelerle aramdaki 1 sayılık farkı kapatmak için yukarı çıkmak üzereyim?
C'est trop mignon. - Oh, ma chérie! Si j'étais jaloux, pourquoi serais-je sur le point de monter à l'étage pour achever mon tour du chapeau avec les demoiselles d'honneur?
Ne olursa olsun başa çıkmak zorundayım.
J'y pense de toute façon.
Canımızı sıkmak için yapıyor. Geri dönmen için bir tuzak.
C'est un piège pour que tu reviennes.
Sanırım bu akşamüstü benimle yürüyüşe çıkmak istiyorsun.
Tu vas sûrement vouloir aller promener.
Ama bu hengamenin ortasından silahlarım kapalı hâlde çıkmak da istemiyorum.
Mais je veux pas sortir de ce merdier la fleur au fusil.
Başa çıkmak zorunda olduğu şeylerden nefret ediyorum ve yardım için yapabileceğim küçük bir şey bile yok.
Je déteste qu'elle doive traverser ça, et je ne peux rien faire pour l'aider.
- Peki, dışarı çıkmak istersen çıkarız... - Tanrım, hayır.
Si tu veux qu'on sorte...
Demek istediğim, bacaklarım kıllı değil ama son iki haftadır bol kotlarımı giyiyorum ki belki bu nedenle benimle seyahate çıkmak yerine evde kalıp turta yemeyi tercih ediyordur.
Je n'ai pas de poils aux jambes mais je traîne en jean. C'est peut-être ce qui lui a ôté l'envie de partir en vacances avec moi.
Bir adım öne çıkmak istiyorsun ama bu köpeği avlayamazsın.
Tu veux passer à l'échelon supérieur, mais ça ne va pas marcher.
Hoşuma giden kızlarla çıkmak için para kazanırım.
Une paye suffisante pour inviter une jolie fille.
Yine soracağım, kendi savunmanız için kürsüye çıkmak ister misiniz?
Une dernière fois, voulez-vous venir vous défendre à la barre?
Ayrıca her birinizin tek tek elini sıkmak istiyorum. Söz bunu yapacağım.
Je veux... vous serrer la main de chacun, c'est promis.
Adamım çıkmak üzere.
Bien.
Sadece benim canımı sıkmak için mazeret arıyordu.
C'est un paranoïaque. De toute façon, il a toujours été jaloux de moi.
Varacağımız tek yer yoldan çıkmak olur.
Tu vaux pas mieux que moi.
Dışarı çıkmak, Chekhov'u okumak mı demek şimdi de?
- Alors dîner ensemble, c'est lire du Tchekhov?
Bitaneciğim dışarı mı çıkmak istiyormuş?
Pupuce a besoin de sortir?
Yapacağımız ilk şey, o şeyin üstüne çıkmak.
Premier truc à faire : grimper tout en haut.
Yardım edebilirim. Ben de buradan çıkmak istiyorum.
Je veux sortir, moi aussi.
Benim kapılarımı yıkmak için Şikago'yu yerle bir edecek mühimmat gerekir ama burası bir ağıl.
Il faudrait davantage de munitions pour faire exploser mes portes que pour raser Chicago, mais c'est un piège.
Buradan çıkmak zorundayım.
Faut qu'on se tire.
Buradan çıkmak için yardımına ihtiyacımız var.
Tu dois nous aider à sortir d'ici.