Açın şunu Çeviri Portekizce
358 parallel translation
Açın şunu!
Abram isto!
Açın şunu.
- Abre!
Çabuk açın şunu.
Subam! Subam!
Hey, açın şunu!
Ei, abram!
Açın şunu!
Abram isto.
Açın şunu.
Abra o cadeado!
- Açın şunu.
- Quero isso ligado.
Açın şunu.
Muito bem, abram.
Açın şunu!
Respondam!
Açın şunu yoksa kafasını uçururum!
Abram ou rebento-lhe os miolos!
Açın şunu!
Abra-o!
Açın şunu.
- Abram.
Hey, açın şunu!
Hey, Abre!
Açın şunu.
Podem abrir.
Açın şunu!
Abre!
Annem 16 eylül doğumlu. Açın şunu!
A minha mãe nasceu a 16 de Setembro.
Açın şunu!
Abram-no.
Açın şunu!
Abra!
Açın şunu! Kapıyı açın!
Abram a porta!
Tamam, açın şunu.
Força!
Efendim, lütfen jüriye şunu açıklar mısınız? Savcı bey beni tanık kürsüsüne oturttuğuna göre... savunma avukatı olarak, kendi kendimi sorgulamaya da hakkım olmalı.
O Meritíssimo importa-se de explicar ao júri que, uma vez que o procurador público me colocou na posição de testemunha, tenho o direito, como advogado de defesa, de me interrogar a mim próprio?
Bekar, birinci tarafın iştirakçisi olarak şunu soruyor, tabii açık ve resmi olarak Mary Kate Danaher, evde kalmış kız... Ve ikinci tarafın iştirakçisi...
... solteiro, e parte contratante da primeira parte para pedir, estrictamente e formalmente, aqui Mary Kate Danaher, solteirona e parte contratante da segunda parte...
- Sıçratalım şunu. - Kaptana söyle denize açılmak istiyoruz, anladın mı?
Diz ao capitão que queremos fazer-nos ao mar, entendes?
- Mahsuru yoksa sadece şunu açın.
Se não se importa, abra.
Ama beni vurursan, tüm bu adamların önünde şunu açıklığa kavuşturalım, siz Julie Maragon'u almak için burada değilsiniz.
E se me der um tiro... quero deixar claro diante de todos estes homens... que não está aqui pra tirar Juliee Mergan de lá.
Beyler, şunu açıkça anlayın, hiçbir metod kasa açmada % 100 işe yaramaz.
Rapazes, metam bem isto na cabeça. Com as caixa-fortes nunca há nada seguro.
Askeri mahkeme yönergesi açıkça şunu belirtiyor "Askeri mahkemede avukat... gerçeği ortaya çıkarmak için elinden geleni yapmalıdır, ve karşı tarafın her hamlesine ya gerçeklerle yanıt vermeli, yada onları çürütmelidir."
O manual para a corte marcial claramente diz, "o advogado do juiz " deve fazer seu máximo para apresentar toda a verdade "e para opôr cada tentativa para suprimir os factos ou os distorcer."
Sanki Tanrı tarafından lanetlenmiş gibi... anneliğinin acısını çeker gibi... trenin onu kaçınılmaz kabusuna götürürken... çıkardığı ritmik piston seslerinde... çıkarttığı delirtici seslerde şunu duyuyordu mahvolmuş olan Mariannina... "Onursuz, onursuz, onursuz"
Embora o trem corresse assim como um pesadelo incessante ressonando o rítmico fragor das rodas e dos pistões nos ouvidos da pobre Marianinna Terranova desonrada, desonrada, desonrada desonrada, desonrada...
Shagal'ın kızının aşkına, aç şunu!
Pela saúde da filha do Shagal, abre-o!
Şunu açık tutar mısın?
Abre-me isto.
- Açıklar mısınız? - Hayır, komisyon başkanı olarak..... şunu söyleyeyim.
- Pode ser mais específico?
Bunu acımasız bulabilirsiniz, ama şunu belirteyim ki yönetim danışmanlarımız bir pantomim atı çalıştırmamızın gerekliliğinden kuşku duyuyorlar.
Podem achar que estamos a ser duros, mas devo dizer-lhes que os nossos consultores de gestão questionaram a necessidade de empregarmos um cavalo de pantomimas.
Sana açıkça şunu soruyorum... On yıl evli kaldığım bir kadını öldürebilir miyim?
Achas provável eu matar uma mulher com quem estive casado dez anos?
Aç mısın? - Şunu gördükten sonra nasıl aç olabilirsin?
- Tem fome depois disto?
Sana şunu söyleyeyim, Peter..... biraz fazla açık sözlü olursam lütfen beni bağışlayın,..... ama Peter bunu hak etti ve biraz bilgiye ihtiyacı var.
Deixa-me dizer-te, Peter... Desculpem a minha franqueza, mas o Peter está a pedi-las e tem de ser esclarecido.
Açın şunu!
Abram!
Açılış şarkısını hatırlıyor musun? Şunu mu?
Lembra-se do número de abertura?
Açın şunu.
Abre.
Anne, Bayan Rhoades entel saldırısını bitirene kadar, sana şunu açıklamama izin ver.
Al, a casa do Steve e da Marcy desapareceu.
Aç gözlerini, lanet olsun! - Kes şunu! Canını yakacaksın!
O teu pai e eu estamos aqui.
Şapkanı giymeden, bu sınavın devam edip edemeyeceğine karar verme yetkisine sahip değilim. Ama şunu kesin olarak biliyorum ki, başın açık bir yataklı vagon kondüktörü... olarak işine devam etmek istiyorsan, seni derhal trenden indirmekten başka seçeneğim yok.
Não me cabe decidir se pode prosseguir o exame sem boné, mas se continua a trabalhar como revisor de cabeça descoberta, não me resta alternativa senão expulsá-lo do comboio.
- Lütfen! - Cihazınız acı modunda. Kapatın şunu!
O Intestinator está agora no modo de punição.
Kuşkuya yer bırakmayacak şekilde şunu açıklar mısınız Andrew Beckett'i neden firmanızda terfi ettirdiniz?
Pode explicar sem margem para dúvidas, por que razão promoveu Andrew Beckett?
Biraz dinlenmem lazım. Pekâlâ, ama şimdi bak... şunu anlamak zorundasın, bu gece sahneye çıkmazsak para alamayız, duydun mu? - Ve para alamazsak aç kalırız.
Eu só só preciso de um descanso.
Şimdi Mrs. Sweedler, anlayışınıza sığınarak olaya geniş açıdan bakarsak şunu düşünmeden edemiyorum bundan bir nebze de olsa hastane sorumlu o korkunç ve trajik kazadan.
Pois bem, Mrs. Sweedler, com toda a discrição e sensibilidade, e tendo em conta a esfera de acção da situação, não posso deixar de pensar que o hospital tem alguma responsabilidade na forma como deverá compensar as restantes vítimas ainda vivas desta horrenda e execrável tragédia.
Hadi, Noel Baba. Ağzını aç ve em şunu. Hadi.
Vá lá, Pai Natal, abre a boca e chupa isto.
Albayın yanlış izlenim bırakmış olması ihtimaline karşı şunu açığa çıkaralım.
Caso o Coronel tenha deixado uma impressão errada, posso esclarecer isto.
Şunu açıklığa kavuşturalım, çünkü bunun kötü yanını göremiyorum.
Então ajuda-me aqui, porque não estou a ver o mal disso.
Para için yaşlı bir kadına daha ne kadar acı çektireceksin? Atın şunu dışarı.
Quanto mais dor irá infligir numa velha mulher por dinheiro?
- Onunla uğraşmayı bırak da aç şunu! - Hayır, hepsini yarın açmayı planlıyorum
Pára de te fazer a ela e abre o presente.
Aslında çocuğuma şunu öğrettin acısını paylaşmayan zayıf biri olduğumu.
Basicamente, ensinaste a minha filha que eu sou uma perdedora que não liga de facto para a dor dela.
şunu 97
şunu biliyor musun 19
şunu söylemeliyim ki 59
şunu kafana sok 20
şunu unutma 42
şunu demek istiyorum 22
şunu alır mısın 16
şunu söylemek istiyorum 27
şunu izle 69
şunu kapatır mısın 20
şunu biliyor musun 19
şunu söylemeliyim ki 59
şunu kafana sok 20
şunu unutma 42
şunu demek istiyorum 22
şunu alır mısın 16
şunu söylemek istiyorum 27
şunu izle 69
şunu kapatır mısın 20
şunu bil ki 30
şunu al 120
şunu söyleyeyim 38
şunu görüyor musun 85
sunuz 69
şunu da al 21
şunu alın 21
şunu keser misin 82
şunu alayım 31
şunu açıklığa kavuşturalım 51
şunu al 120
şunu söyleyeyim 38
şunu görüyor musun 85
sunuz 69
şunu da al 21
şunu alın 21
şunu keser misin 82
şunu alayım 31
şunu açıklığa kavuşturalım 51
şunu bir dinle 33
şunu bana ver 52
şunu oku 25
şunu söylemeliyim 21
şunu tut 56
şunun gibi 24
şunu dinleyin 96
şunu iç 23
şunu yap 25
şunu dinle 257
şunu bana ver 52
şunu oku 25
şunu söylemeliyim 21
şunu tut 56
şunun gibi 24
şunu dinleyin 96
şunu iç 23
şunu yap 25
şunu dinle 257