About all of it translate Turkish
2,048 parallel translation
Then today... Maybe I'm wrong about all of it.
O zaman bugün belki bu konuda yanıldım.
About all of it- - me and Daniel and--and how all these pieces fit together?
Hepsini yani benim hakkımda, Daniel hakkında, tüm her şeyin tamamlanması hakkında?
I know that it can be very painful but we can talk about all of it.
Biliyorum böylesi acı verecektir... fakat yine de konuşabiliriz.
To answer that question, I need to talk about my job, and how important it was for me to know the names of all the clients, including client 12.
Bu soruya cevap verebilmek için, işim hakkında konuşmam gerekir. Bütün müşterilerin isimlerini bilmenin benim için ne kadar önemli olduğundan bahsetmem gerekir.
You know it's all right to be upset about all of this.
Bu yaşananlar yüzünden üzgün olman doğal, biliyorsun.
Though you helped me out blabbing all about it on that website of...
Web sayfandaki boşboğazlığınla epey de yardımın dokundu gerçi bana.
About Maya, Brian, all of it.
Her şeyi.
First of all, I don't talk like that, and second of all, where I'm from, it's perfectly normal for women to talk about their male friends'backsides.
Birincisi, bundan hoşlanmam, ikincisi, benim geldiğim yerde, bir kadının erkek arkadaşlarının poposu hakkında konuşması gayet normaldir.
I don't understand what it's all about at the end of the day.
Neden öyle gezdiklerini anlayamıyorum.
But since we're talking about fair, Do you really think it's fair that she has to go down to your school all alone And eat your big bowl of stink for something that she didn't do?
Madem adaletten bahsediyoruz, onca yolu senin okuluna tek başına gitmek zorunda kalıp yapmadığı bir şey için zılgıt yemek sence adil mi?
It's the kind of farm you find all over public lands- - about an acre of plants, irrigation pipes everywhere.
Kamu arazisinin birçok yerinde tarlalar bulabilirsiniz- - Sulama borusu arazinin her yerine gidiyor.
I know all about hard decisions when it comes to the honour of Downton.
Konu Downton'ın onuruna gelince zor kararların hepsini farkındayım.
About getting away from it all And the two of us just going off and living somewhere On a desertedisland paradise somewhere?
Pekala, hani her zaman her şeyden uzağa gitmekten sadece ikimizin ıssız bir adada falan yaşamamızdan bahsederdik ya?
Agent Booth, believe me. If one of those kids had seen anything, they would all know about it by now.
Ajan Booth, bana inanın eğer o çocuklardan bir tanesi bir şeyi görmüş olsaydı şimdiye kadar tüm sınıf bilmiş olurdu.
There are a couple of things I wanna talk to you about, but it's all good.
Seninle konuşmak istediğim birkaç konu var. Ama hepsi iyi şeyler.
Whenever a story breaks about some rich { * famous } guy going around and having sex with tons of girls, we all { * want to } act like we don't understand it.
Ne zaman zengin ve ünlü birisinin bir sürü kızla seviştiği haberi çıksa hepimiz anlamıyormuş gibi davranıyoruz.
But it was all about him hating my very youth, all because the poor guy had been cut down in the height of his sexual prime by an unnecessary orchiectomy.
Ama aşırı gençliğimden nefret etmesi tamamen onun sorunuydu. Çünkü zavallı herifin cinsel gücü gereksiz bir testis ameliyatı yüzünden budanmıştı.
Oh, I was thinking about the finality of it all.
Her şeyin sonunu düşünüyordum.
It was all about being the kind of... Person... Who could be counted on
Doğru zamanda doğru olanı yapacağına güvenilen bir insan olmakla ilgili bir konuşmaydı.
Will it still work after? About half of all patients do experience erectile difficulty
Hastaların yarısı, radyasyon aldıktan sonra sertlik sorunu yaşıyor.
It's all about a low center of gravity.
Olay düşük merkezli yerçekiminde bitiyor.
I said, "Not much, all these sissies prancing about, I don't think much of it."
"Hanım evlatları hoplayıp zıplıyor. Pek bir şey düşünmüyorum," dedim.
Instead of thinking all morning about what heaven's gonna look like, what it's not gonna look like, who's where, if there even is a heaven, why don't we just concentrate on this beautiful, carefree day that's in front of us?
Sabahımızı Cehennem nasıl bir yer acaba neye benziyor, kimler oraya gidiyor Cennet var mı gibi şeyler düşünmek yerine bu güzel, tasasız günümüzün tadını çıkarsak olmaz mı?
We talked about it when I got out of juvie, and it's all good, no big.
Gözaltından çıktığımda bunu konuştuk ve hallettik, büyümedi.
Donny's account shows that he deposited Vyro's check about a month ago, adding it to his existing balance of $ 125,000, all of which, wait for it, is now gone. - Gone?
Donny'nin hesaplarını iceledim, Vyro'dan aldığı... çeki de yatırınca, bir ay önce hesabındaki... para 150.000'i bulmuş, ve bu paranın tamamı - bekleyin - artık yok.
But then I had to partner with Carver and the creepy priest, and instead of us trying to figure out the map, all they wanted to do was argue about how unchristian it was to cut Carver's wife out of the score.
Ama sonra Carver ve ürkünç rahiple ortak olmak zorunda kaldım. Ve haritanın anlamını bulmaya çalışmak yerine tek istedikleri Carver'ın karısının payını kesmenin ne kadar dinsizlik olacağını tartışmak oldu.
You care about the Santana of it all.
Santana ile olduğu için taktın.
We lost a few days there, and it's all gonna be about focus and hard work for the next - couple of days.
Birkaç gün kaybettik ve önümüzdeki birkaç gün konsantre olup, çok çalışacağız.
Now this kid Karofsky isn't gonna all of a sudden be nice to you, and I won't stand by unable to do anything about it.
Şimdi Karofsky aniden sana iyi davranmaya başlamayacak ve ben de hiçbir şey yapamayacağım bir konumda kalmayı reddediyorum.
First of all, if there is anything I'd change about myself, it... it...
Herşeyden önce, kendimle ilgili birşeyi değiştirseydim, bu... bu...
Something's wrong with Cooper. You mean like he's having a heart attack, and we all have to rush to the hospital or like you find his lack of attention aggravating, and you want to talk about it, but it makes you feel petty, so you want to beat me up for a while
Kalp krizi geçiriyor gibiydi, o yüzden hemen hastaneye geldiniz gibi mi, yoksa sana fazla dikkatini vermemesini rahatsız edici buldun ve bunun hakkında konuşmak istedin ama kendini önemsiz hissettirdi o yüzden de bunu halletmeden önce bir süre beni mi hırpalamak istedin?
I was all pissy this morning about how I'm gonna be at the hospital, and then I was thinking about it, and I realized I've been firing on all cylinders because of this baby thing.
Hastanede kalıyorum diye sabah çok kızgındım ama sonra düşündüm ve bu bebek olayı sayesinde formunun zirvesinde olduğumu fark ettim.
I support your plan, Frank, insofar as it insures... that I won't have to take care of you when you get older... but you're going about this all wrong, honestly. - How do you mean?
Yaşlanınca sana bakmayacağımı garanti ettiğin sürece planını destekliyorum fakat doğrusu yanlış yapıyorsun.
It's a very long list of reasons, elena, All of which i'm sure you've thought about.
- Bir sürü nedeni var Elena eminim hepsi de senin düşündüğün nedenlerdir.
Whether you're pulling keys out of a pocket or a rabbit out of a hat, it's all about big distractions.
İster, cepten anahtar çıkarın ; isterse, şapkadan tavşan... Tümü, büyük bir dikkat dağınıklığıyla ilgilidir.
This is about figuring all of it out so you can find your way back to each other.
Bunu çözümleyip, olan biteni çözümlemeniz için bir şey yapmanız gerek.
And instead of it being about me, it became all about you, about why you weren't there, about you missing Robert, and...
Benimle ilgili olması yerine, orda neden olmadığınla ilgili bu mesele,
I was just about to tell Pete that out of all the meetings I've had on this, it is so refreshing to have someone with ideas for a change.
Ben de tam Pete'e, bugüne kadar yaptığım o kadar görüşmeden sonra sonunda fikir sahibi biriyle konuşmanın ne kadar iyi olduğundan bahsediyordum.
I know all about Macklin's signature property, the Big Dragon going off, rattling the windows of your casino, and you barging into his office, demanding that he turn it down.
Her şeyi biliyorum. Macklin'in emlak davalarını Big Dragon'un batmasını kumarhanenin camlarının kırılmasını ve senin de ofisine gidip ateşkes istediğini.
It's just I feel all this pressure at work because of Gordon, and I just- - if he knew how much time I spent thinking about Max and Asperger's and... Kristina, Haddie, mom, dad, you, Jabbar, Crosby, all of that, you know, he would probably fire me.
Gordon yüzünden işte kendimi çok baskı altında hissediyorum ve eğer Max ve hastalığı hakkında ayrıca Kristina, Haddie, annem, babam, sen, Jabbar, Crosby hakkında ne kadar çok düşündüğümü bilirse muhtemelen beni kovar.
It's full of all kinds of backwards crap About how to get beautiful women such as yourself
Senin gibi güzel kadınların ilgisini kazanacak bir sürü zırva doluydu.
It's all a giant distraction. Who's gonna care about an old loan scandal of yours when you're fighting against the system?
Siz sistemle savaşırken, kim çıkacak da eski bir borç skandalını umursayacak?
And second of all, do not even think about it, Leo.
İkincisi, sakın bunu aklından bile geçirme, Leo.
Okay, first of all, just saying, "I told you about it" doesn't make up for the fact that you never told me about it.
Tamam, ilk olarak "bunu sana söylemiştim" demek, gerçekte olanı telafi etmez ama bana konu hakkında hiçbir şey söylemedin.
It detailed all of the research that my company, Hoxton-Moss Pharmaceuticals, has been covering up about a cholesterol drug that they're bringing to the market.
Benim çalıştığım şirket olan Hoxton-Moss eczacılığın piyasaya sürmek istediği kolesterol ilacını örtbası hakkındaki tüm araştırma.
And then he started thinking about how much computing power it would take to create our world, our planet, all its life, and all of our brains.
Ve sonra bunların ne kadar bilgisayar gücü alacağını düşünmeye başladım bizim dünyamızı, gezegenimizi yaratmak için tüm bu hayatı, ve hepimizin beyinlerini.
It's just, we're about to go apologize to some drug dealer we can't put behind bars the day after we get locked out of our own squad car, all because some... oh, you gotta be kidding me.
Sadece... Ekip arabamızın kapıları kilitlemeyi unuttuğumuzun ertesi günü, içeri atamayacağımız uyuşturucu satıcısının birinden özür dilemek üzereyiz. ... çünkü hepsi... şaka mı bu ya.
Now, only about 1 in 40 of the neurons actually get stained, and that might sound like a bad thing, but it's actually an incredibly good thing because if all the neurons here were stained, then this would be a confusing mass.
Her 40 nörondan sadece 1 tanesi boyanabiliyor. Kulağa kötü bir şeymiş gibi geliyor ama aslında oldukça iyi bir şey çünkü bütün nöronlar boyansaydı burada karmakarışık bir görüntü olurdu.
It's like Jack has cold feet all of a sudden About the move.
Taşınma konusunda, Jack birden bire çekingen davranmaya başladı.
All of us as a cast were really excited about it
- Tüm oyuncular heyecanlanmıştık.
Along with all the people who know about it, of course.
Tabii ki bu konuda bilgisi olanları da yok etmek gerek.
all of it 1580
of it 49
about 2987
about last night 149
about yesterday 53
about this morning 24
about me 284
about damn time 21
about it 81
about an hour ago 126
of it 49
about 2987
about last night 149
about yesterday 53
about this morning 24
about me 284
about damn time 21
about it 81
about an hour ago 126
about you 267
about what 2516
about you and me 17
about yourself 16
about time 287
about that 749
about your dad 25
about your mother 24
about your 17
about the wedding 20
about what 2516
about you and me 17
about yourself 16
about time 287
about that 749
about your dad 25
about your mother 24
about your 17
about the wedding 20