And at first translate Turkish
3,936 parallel translation
And at first, I really regretted that it had happened, but then I realized that if that's what it took for me to accept myself, then, as Rizzo says in Grease, "There are worse things I can do."
Başta pişman olmuştum ama sonradan kendimi kabullenmek için bunu yapmam gerektiğini anladım. Grease'deki Rizzo'nun dediği gibi "Daha kötü yollar da var."
One morning, I see something coming out of the trout tank, and at first, I was scared, because, uh, I'm the last face that a lot of trout ever see.
Bir sabah alabalık tankından birşeyin çıktığını gördüm, başta korkmuştum çünkü alabalıkların en son gördüğü yüz benim
At first I didn't think it was that serious, because you see the trainer in the pool with the whale and you think, "Well, the whales are used to that."
Başta o kadar ciddi olduğunu düşünmedim çünkü bir eğitimciyi balinayla birlikte havuzda görünce balinalar buna alışkındır sanıyorsunuz.
What I found really odd, at first, was the way they were acting around this whale and what they had told us seemed to me to be two different things.
Bu balinanın etrafındayken davranış şekilleriyle bize söylediklerinin tamamen farklı şeyler olmasını tuhaf bulmuştum.
He tried to stand up and run at first, his feet were damaged and he just fell and he scrambled.
Kalkıp kaçmaya çalıştı ama tabii ayağı yaralanmıştı. Düştü ve sürünerek ilerledi.
At first, SeaWorld reported that a trainer slipped and fell in the water, and was drowned, so that was the first report.
En başta SeaWorld olayı bir eğitimcinin kayıp suya düştüğü ve boğulduğu şeklinde açıkladı. İlk rapor böyleydi.
He's, uh, really funny and he's a little shy at first, but he's not withdrawn.
Gerçekten eğlenceli, başta biraz utangaçtı ama içine kapanık değil.
Everyone knows that delma's cooking is not up to snuff, and, with the press coming, there's no room for second-rate cuisine at first feast.
Herkes biliyor ki Delma'nın aşçılığı bir şeye benzemiyor ve basının da gelmesiyle, İlk Şölen'de ikinci sınıf yemeğe yer yok.
Yeah, and I even agreed to sneak out with her tonight when everyone's at first feast.
Evet, hatta bugün herkes şölendeyken onunla gizlice buluşmayı kabul ettim.
There are boycotts and protestors, and Reese got kicked out of a SOPA meeting, and mostly there are 9 / 11 widows and widowers and first responders...
Protestocular, boykotçular var işin içinde, Reese'in SOPA toplantısından atılması, ve her şeyden önemlisi 11 Eylül'de ölenlerin yakınları, ilk yardım görevlileri... 100'lercenin içinde 7'si falan mı?
We first met when she volunteered to work for my foundation's equestrian program for battered and abused women and children.
Dövülmüş ve tacize uğramış kadın ve çocuklar için kurduğum kuruluşun at binme programında tanışmıştık.
It's gonna be exciting at first and then it'll be part of the job.
Başta biraz heyecanlı olur sonra da sadece işinin bir parçası.
I understand this can be tricky at first, but once you get the hang of it, you'll see why a dozen hospitals around the country have already adopted this approach, and I've already had inquiries from a dozen more.
Başta alengirli olabildiğinin farkındayım ama bir kez kavradınız mı ülkedeki bir düzine hastanenin neden bu yaklaşımı benimsediğini anlayacaksınız. Üstelik şimdiden bir düzinesi daha bana teklifte bulundu.
He's at first Avenue and Holmgren.
O birinci cadde ve Holmgren'in orada.
At first I thought she was using them as blackmail- - why else would she facilitate a prostitution ring in her own hotel and collect none of the profits?
İlk başta şantaj olarak kullandığınızı düşündüm. Karınız kendi otelini bir fuhuş zincirine çevirmiş ve neden bundan kâr sağlamamış?
It's Phillip's first birthday, and the Senator and I are hosting a party at our house.
Phillip'in ilk doğumgünü ve Senatör ve ben evimizde bir parti düzenliyoruz.
Or because I was the first person to think of doing... an elaborately choreographed dance at our wedding, and now it's been done to death?
Ya da düğümüzde, şimdiye kadar kabak tadı verecek koreografisi özenle hazırlanmış bir dans etmeyi düşünen ilk insan olduğum için mi?
First you make me take a cab all the way uptown and my tickets aren't at will call.
Şehirden buraya beni taksiyle geldim ve biletim ayırtılmamış.
A trip with you, first plane ride, and we're going on a quest like in the book.
Seninle seyahat ediyorum, ilk defa uçağa biniyorum ayrıca kitaptaki gibi bir macreaya atılıyoruz.
I cannot decide which one I want to do first... and I will have you at school with plenty of time to spare.
Hangisini önce yapmak istediğime karar veremiyorum. Ve seni okula bıraktığımda bile bir sürü vaktimiz kalmış olacak.
Then, up at first light and out on the hill.
Günün ilk ışığıyla birlikte tepede görünürdü.
First time at my radio station when I hired you... ( Sighs ) And then at the Miramar Playa.
İlk seferinde radyo istasyonumda seni çalıştırırkendi diğeri de Miramar Playa'daykendi.
So first my parents don't notice that I drowned, and now my cousin doesn't care that I'm at the height of my sexuality.
Önce annem ve babam suya düştüğümü fark etmedi şimdiyse kuzenim cinselliğimin zirvesinde oluşumu umursamıyor.
I feel at peace. - And on the very first day.
Bir rahatlama geldi, bir huzur geldi daha ilk günden bak.
Gwen, first of all, Avi and I were sitting, looking at CDs in his CD binder.
Gwen, öncelikle, Avi ve ben, onun CD kutusundaki CD'lere bakıyorduk.
And at the first sign of trouble, you show them your ass?
Çıkan ilk sorunda onlara arkanızı mı döneceksiniz?
You know, my first pages are due next week, and I've gotten a lot done, so I feel like if I continue at this rate, then... I'm gonna get there quickly with the book.
Haftaya ilk sayfalarımı teslim edeceğim ama ben oldukça ilerledim sayılır o yüzden bu hızla devam edersem yakın zamanda biter diye düşünüyorum.
At first--I admit--I was just interested in the money and a little bit of revenge, but then I realized your fallen Padawan and I had a lot in common.
İlk başta, kabul etmeliyim ki, sadece para ve biraz intikam almakla ilgileniyordum. Fakat sonra senin yitik Padawan'ın ile benim aramda birçok ortak noktamız olduğunu fark ettim.
They're all solid plans till the first bullet flies, and then they're as relevant as yesterday's racing forms.
İlk kurşun atılana kadar her plan sağlamdır ve sonra dünün yarış formlarından farkı kalmaz.
First, I thought we could learn how to surf and show off our ripped bods to the chicks at the beach.
Önce, sörf yapmayı öğreniriz ve kaslı vücutlarımızı sahildeki çıtırlara gösteririz diye düşündüm.
We can't pack up and flee at the first sign of trouble.
Çıkan ilk sorunda pılımızı pırtımızı toplayıp kaçamayız.
First in your class at Smith, Berkeley, and Stanford.
Smith, Berkeley ve Stanford'da sınıf birincisiydiniz.
At first sight, it seems obvious that there has to have been a first person and there has to have been a first rabbit and a first rhinoceros and things.
İlk bakışta, ilk insanın olması gerektiği aşikâr gibi geliyor ilk tavşan ya da ilk gergedan gibi şeylerin de.
I was called into Major Mansmann's office at the First Strategic Aerospace Division Headquarters, and Major Mansmann said,
Birinci Stratejik Hava-Uzay Bölük Başı... Binbaşı Mansmann'ın ofisine çağırıldım. Binbaşı Mansmann dedi ki
I had Cardinal Spellman, Joe Namath, and Frank Sinatra at my first Holy Communion.
İlk Komünyon Ayini'mde Kardinal Spellman Joe Namath ve Frank Sinatra vardı.
At first glance it seems deserted and eerily still, not an easy place to live.
İlk bakışta ıssız ve tuhaf görünse de... burada yaşamak kolay değil.
Oh, Ted, your first day at the salon, and you want to do a cut and color? No.
Ah Ted, kuafördeki ilk günün ve hemen kesim ve boya mı istiyorsun?
You know, I was setting down my cat, and I accidentally put her on top of my dog, and I was, like, so mad at myself at first.
Kedimi yere koymak isterken, onu yanlışlıkla köpeğimin üzerine koymuşum. Ve ilk başlarda kendime çok kızmıştım.
I thought it was a mistake at first, like she confused me with somebody else, but she sat down and we just started talking.
İlk önce, bir yanlışlık olduğunu düşündüm başka birisiyle beni karıştırdığını ama oturdu ve konuşmaya başladık.
At first, I'd black out for ten minutes, and then it was 1 / 2 hour, and then an hour, and slowly, over time, it was half of my life.
İlk önce, on dakika baygın kalıyordum, sonra yarım saat, sonra bir saat, ve yavaş yavaş, zamanla, hayatımın yarısı oldu.
It's much how I regard you and I as a matter of fact, love at first sight.
İşte sana bu denli saygı duyuyorum ve aslında sen ve ben ilk bakışta aşktı.
At first his parents came to see him now and then, but only for half an hour at a time, they were very, very busy.
Başlangıçta anne babası ara sıra ziyaretine geliyordu. Ancak yarım saat kadar kalıyorlardı. İşleriyle çok meşgullerdi tabii.
Hawks looking for a quick first down. And Evans throws the ball to no one.
Evans topu boşluğa atıyor.
They're the first hint at how DNA and the genes that code for every living thing change from generation to generation.
Her bir canlının şifreleri olan DNA ve genlerin nesilden nesile nasıl değiştiğinin ilk ipuçlarıdır.
Well, look, you were basically neck and neck with the girl that came in first at the tryouts.
Aslında birinci olan kızla başa başdınız.
AT FIRST, I DIDN'T QUITE BELIEVE IT, AND THEN, THE MORE THEY TALKED ABOUT IT, I THOUGHT - -
İlk duyduğumda, buna inanmadım ancak daha sonra, hakkında daha çok şey duydum ve bununla ilgili bazı fotoğraflar gördüm.
We have no option other than to camp and cross at first light.
Kamp kurup, ilk ışıkla beraber karşıya geçmekten başka şansımız yok.
And these negatives that I discovered, what I saw at first, I didn't know if it was really good.
Bu negatifleri bulduğumda da ilk başta bu kadar iyi olduklarını anlamamıştım.
She was wild, and I- - and I liked that... at first when it started, but... she wasn't made for staying, for being a wife... a mother.
Kafası attığı zaman ben- - Benim de hoşuma giderdi... İlk başlarda öyle oldu ama bir yerde kalmak, bir eş olmak bir anne olmak onluk değildi.
At first, idleness can seem like a welcome distraction- - the troublemaking and the fun.
Yaramazlık, tüm o eğlence...
And at some point, around 2.4 billion years ago, they became the first living things to use pigments to split water apart and use it to make food.
Ve bir noktada, yaklaşık 2.4 milyar yıl önce pigmentleri suyu bölmek ve onları da yiyecek yapmak için kullanan ilk yaşayan canlılar olmuşlardır.
and at the end of the day 45
and at the end 28
and at the time 25
and at the same time 75
and at night 55
and at that point 38
and at some point 42
and at one point 16
and at this point 43
and at the moment 21
and at the end 28
and at the time 25
and at the same time 75
and at night 55
and at that point 38
and at some point 42
and at one point 16
and at this point 43
and at the moment 21
and at that time 20
and at 97
and at that moment 25
and at last 16
at first 1245
at first glance 64
at first sight 21
first 4785
first name 87
first date 34
and at 97
and at that moment 25
and at last 16
at first 1245
at first glance 64
at first sight 21
first 4785
first name 87
first date 34
first day of school 24
first squad 18
first things first 322
first class 132
first and foremost 114
first time for everything 43
first love 34
first time here 16
first one 47
first up 130
first squad 18
first things first 322
first class 132
first and foremost 114
first time for everything 43
first love 34
first time here 16
first one 47
first up 130