English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ C ] / Close one

Close one translate Turkish

1,843 parallel translation
That was a close one.
Bu oldukça yakındı.
I do, actually. Starting Monday, our doors will open one hour earlier, and we will close one hour later.
aslın da, var.Pazartesi başlayacak, kapılar bir saat erken açılacak, ve bir saat geç kapatacağız.
Yo, yo, that was a close one, boss.
Sıyırdı geçti, patron.
It was a close one.
Çok yaklaşmıştı.
It was a close one
Bu seferki çok yakındı
That... that was a close one.
Bunu ucuz atlattık.
Close one.
Az kalsın...
Let me tell you, it was a close one, all right.
Neredeyse fırsatı kaçırıyordu.
close one.
Ramak kaldı.
That was a close one.
Çok yaklaşmıştı.
One of its consequences is that objects behave very differently when they travel close to the speed of light.
Sonuçlarından birisi, ışık hızına yakın hızlarda nesnelerin çok farklı davranmasıdır.
But there is one star that's really close, and virtually everything we know about stars, we've learned from that neighbor.
Kartal takım yıldızındaki bir yıldızı. Karadelikler dağınık yeyicilerdir. Gördüğünüz kırmızı noktalar gazdır.
Being close's transformed it into one deep love.
~ Arkadaşlığımız derin bir sevgiye, aşka dönüştü. ~
Being close's transformed it into one deep love.
~ Arkadaşlığımız derin bir sevgiye aşka dönüştü. ~
One of these will close in on Zarya... then the crew will grab it with the shuttle's arm.
Bunlardan biri Zarya'ya yaklaşacak sonra mürettebat onu mekiğin kollarıyla yakalayacak.
One more thing... once we get too close then we can't see the truth too clearly
Bir şey daha biriyle çok fazla yakınlaştığımızda gerçekleri net bir şekilde göremeyiz.
These two close together, the horizon and the snake, mean one thought.
Şu birbirlerine yakın olan,.. ufuk ve yılan tek bir düşünce demek.
I've never actually seen one of these up close.
Bunları yakından hiç görmemiştim.
Here the A-list could finally relax, safe in the knowledge that no looky-loo would be desperate enough to book a room in one of London's most expensive hotels, just to get close to them.
Sırf onlara daha yakın olabilmek için Londra'nın bu en pahalı otelinde, sıradan insanların oda tutamayacağından emin olmanın kendilerine verdiği güvenle, tüm birinci sınıf oyuncular burada keyiflerine bakar.
No one can close a deal more quickly than King Carney.
Kimse böyle bir yarışa King Carney'den çabuk nokta koyamazdı.
You know, Lucius, I'm playing this one pretty close to the chest.
Lucius, bu projeyi son derece gizli tutuyorum.
"One that loves you and always stays close to you!" "Should be like me... or should be it me!"
Seni seven ve hep yanında kalacak kişi benim gibi mi olmalı yoksa ben mi olmalıyım?
"The one that loves you, always stays close to you!"
Seni seven ve hep yanında kalacak kişi...
One glance told her of the danger close at hand.
Bir kez göz atması yaklaşan tehlikeyi anlamasına yetmişti.
But no one close to you would say that, of course.
... ama size yakın olanlar böyle bir şey demedi elbette.
One, the people that have Aisha are running the show so they're close to Al-Saleem.
Birincisi, Aisha'yı elinde tutanlar, gösteriyi onlar yönetiyor yani Al-Saleem'e yakın adamlar.
Well, I'm sure you'll get a close look at it one day, Herrod.
Neyse. Bir gün yakından bakacağına eminim Herrod.
When they get too close to the front or back, they get... an electrical reminder.
Öne ya da arkaya çok fazla yaklaşırlarsa elde ettikleri, elektrikli bir hatırlatıcı olur.
The ceremonial fire was near the line. When we got close to it... our bodies were warmed on one side...
Seremoni ateşi sıranın hemen yanı başındaydı.
Well, you know, maybe if you got up real close and pumped one right in the eye. That's the trouble with you liberals.
Tabi eğer oldukça yakından göze ateş edersen biraz sorun çıkarabilir.
Did you ever take a good close look at one of these fucking kids?
Şu veletlerden birine yakından baktınız mı hiç?
It's just that I'm two years older than you, and the only one I've come even close to kissing is Stevie.
Yalnızca, senden iki yaş büyüğüm ve öpmeye yaklaştığım tek kişi Stevie.
We'll bury these guys softly and in a hole so deep no one will ever get close to digging them up.
Bu adamları o kadar derine gömeceğiz ki kimse yakınına bile yaklaşamayacak.
He said he thought he was close to finding the second one, and that he was going to look for it.
İkincisini bulmaya çok yaklaştığını söyledi ve onu aramaya gitti.
One of them came so close, I could smell his breath.
Biri o kadar yakınıma geldi ki nefesini duyabildim.
No one's ever done that. No one's ever come close.
Daha önce bunu kimse yapamamıştı, kimse bu kadar yaklaşamamıştı...
- So close the left one.
- O zaman solu kapat.
Hey, that is a bird. I have never seen one up close. But this is the bird.
Birini hiç bu kadar yakından görmemiştim ama bu bir kuş.
Tombé, arabesque, soutenu, get close to her, ready for the one-arm lift.
Eğil, arabesk, seri dönüş ona yaklaş, tek kolla kaldırmaya hazır ol.
If you have one bullet and you need to take down three armed guys in close quarters, you're betting your life on a lot of lucky breaks.
Eğer tek bir kurşununuz var ve 3 silahlı adamı indirmeniz gerekiyorsa.. hayatınızı çok büyük şansa bırakıyorsunuz demektir..
If I could close this one account that I'm working on, it would really help.
Şu an üzerinde çalıştığım hesaplardan birini kapatabilirsem bunun çok faydası olacak.
This one came close... if you were attacked by a guy wearing epaulets...
Şu da yakın sayılır tabii apoletli bir adam tarafından saldırıya uğrarsan.
Because, what is the circle but special ellipse whose foci are so close to get that seem one
Bu nedenle çok özel bir elips varken neden bir daire olsun ki? Odakları çok yakın olduğundan tek bir odakmış gibi gözüküyor.
Talk to him, but... don't get too close,'cause I'm not { \ actually } sure he doesn't want one of your ears.
Sadece onunla bir konuş, ama sakın sakın ona çok yaklaşma, çünkü kulaklarından birisini istediğinden çok emin değilim.
Close your eyes, hold your breath, stay in one spot your whole life, but you're still moving. Like the world is, you know, moving under you.
Gözlerini kapayıp nefesini tutsan hayatın boyunca tek bir yerde kalsan da tıpkı hayatın akıp geçtiği gibi sen de ilerlemeye devam ediyorsun.
The one man who could have gotten close enough to kill him was my nephew. And our best chance died with him.
Öldürecek kadar yanına yaklaşabilecek tek insan, yeğenimdi ve bizim tek şansımız da onunla birlikte öldü.
She was gorgeous and she wasn't close to being the best one there.
Oradaki el sürülmemiş ve güzel kızdı.
"'... but let's remember that it didn't, and the chances of another meteor ever coming this close again is a trillion-to-one, if that...'... according to Dr. Alex Kittner professor of astrophysics and formerly of NASA. "
Bir başkasının bu kadar yaklaşmasının olasılığı trilyonda birdir.' "'... ama unutmayalım ki, çarpmadı. Eskiden NASA için çalışmış olan astrofizik profesörü Dr Alex Kittner böyle ifade etmiştir. "
And a big wad of cash stuffed in one of his shoes... Close to $ 5,500.
Ve ayakkabısının içine tıkılmış bir tomar para yaklaşık 5,500 dolar.
Well, you'd have to calibrate a tensor field specifically to repulse gravitons, which no one has ever done, not even come close.
Gravitonları püskürtmek için bir tansör alanını belirli bir şekilde ayarlamak gerekirdi. Ama bunu kimse tamamlayamadı. Yanına bile yaklaşamadı.
I'm really close to solving this one.
Bu işi çözmeye gerçekten çok yakınım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]