Eight hours translate Turkish
1,539 parallel translation
Like eight hours ago you were a shy little virgin and now you're not wearing any panties.
Sadece sekiz saat kadar önce utangaç küçük bir bakireydin ve şimdi külot giymiyorsun.
Three days, eight hours and 47 minutes.
Üç gün, sekiz saat, 47 dakika.
Forty-eight hours.
48 saat.
I would rather listen to Fran Drescher for eight hours... than have to listen to Michael McDonald.
Michael McDonald'ı dinlemektense Fran Drescher'ı sekiz saat dinlemeyi tercih ederim.
- Eight hours.
- 8 saat.
I tried, but you were stuck at this concert that went on for eight hours.
Denedim, ama sen şu sekiz saat süren konsere takılıp kalmıştın.
My old man used to say success comes in a pair of overalls and works eight hours a day.
Benim ihtiyar derdi ki, başarı iş tulumu giyerek ve düzenli olarak günde sekiz saat çalışmakla kendiliğinden gelir.
Eight hours a day, forty hours a week!
Günde sekiz saat, haftada kırk saat
We spend eight hours a day in offices like this, chewing tobacco, eh?
Biz bu ofiste 8 saatimizi tütün çiğneyerek geçiriyoruz.
My flight's not for eight hours.
Uçağıma sekiz saat var.
After being tied up on an airplane for eight hours, I was happy to walk on solid ground.
Sekiz saat uçakta bağlı kaldıktan sonra... taş zeminde yürümekten mutluydum.
Eight hours, 20 minutes, Albert.
Sekiz saat 20 dakika, Albert.
Just like eight hours ago you were a shy little virgin, and now you're not wearing any panties.
Sadece sekiz saat kadar önce utangaç küçük bir bakireydin ve şimdi külot giymiyorsun. Ben sadece...
I may be blonde with great cans, but I'm pretty smart when I've had my eight hours.
Sarışın ve güzel göğüslü biri olabilirim ama sekiz saat uyuduğumda son derece zeki oluyorum.
Well, he's just developing rigor, so, I'd say dead no more than eight hours.
Evet, hala esnek, yani, öleli sekiz saatten daha fazla olmadığını söyleyebilirim.
I been pitching a tent for, like, eight hours. Yeah, I-I think I need to consult a physician.
Biliyorum bir üroloji uzmanına görünmem gerek
Put time of death at least eight hours ago.
En az sekiz saat önce ölmüş.
He's here seven, sometimes eight hours a day.
Bir günde yedi, sekiz saat durduğu olurdu.
For the last three years, I've been out on that street eight hours a day, seven days a week.
Son üç yıldır, o sokakta haftanın yedi günü günde sekiz saat bekliyorum.
They don't. I deal with ten little people for eight hours a day, and not one of them understands the concept.
Ben günde 8 saat 10 küçük insanla ilgileniyorum, ve onların hiçbiri bu kavramı bilmez.
I spend eight hours a day doing this.
8 saatimi bunu yaparak harcıyorum.
They've been holding that thing for eight hours.
8 saattir o şeyi tutuyorlar.
Two grams per liter, and then one gram every eight hours until you see some improvement.
Litre başına iki gram daha sonra da iyileşme görünceye kadar her sekiz saatte bir gram.
If our patient's bleeding into her brain, she's gonna be dead in eight hours.
Hastamızda beyin kanaması varsa sekiz saat sonra ölmüş olacak.
Absorption through the skin? Anywhere from three to eight hours.
Deriden almışlarsa 3 ila 8 saat arasında herhangi bir yerde olabilir.
- I got eight hours to find that rock because of you.
- Sayende taşı bulmak için 8 saatim var.
They gave me eight hours to win a million dollars.
Bana bir milyon dolar kazanmam için 8 saat verdiler.
I know I woke you and I'm so very, very sorry, but, please, staying awake for eight hours straight?
Biliyorum seni uyandırdım ve çok, ama çok özür dilerim. Ama, lütfen, tam sekiz saattir uyanıksın, değil mi?
The adoption party's in eight hours.
Sekiz saat içinde parti başlayacak.
Class only takes eight hours, and I can safely say it beats having to risk your life in a fire.
Ders sadece 8 saat sürecek ve emin olun yangında hayatınızı risk etme olasılığını azaltacak.
Yeah, seeing as how the neighborhood we serve... is short a rig for the next eight hours-
Sorumlu olduğumuz civar önümüzdeki 8 saat hizmetten yoksun.
That Sunday I spent eight hours helping you join the Wilford Brimley fan club.
Wilford Brimley hayranları kulübüne girmen için sekiz saat uğraştığım o pazar günü.
Eight hours.
Sekiz saat.
Can you access Heathrow's passenger lists... for the last eight hours?
Heathrow'un son sekiz saat içindeki yolcu listelerini elde edebilir misiniz?
It's about eight hours away.
Sekiz saat kadar.
If you don't hear from me in eight hours, you send an army after this thing.
Benden 8 saatte haber almazsan, bu şeyin peşinden ordu yolla.
He's got a shelf life of about eight hours.
Raf ömrü yaklaşık sekiz saat.
Forty-eight hours.
Kırk sekiz saat. En fazla.
THE CARTAGENA INFANTRY REGIMENT AFTER EIGHT HOURS OF BATTLE
Cartagena piyade birliği. Sekiz saat süren çarpışmalardan sonra.
I've checked all admissions to the hospitals in the last forty eight hours.
Son 48 saatteki bütün hastane girişlerini kontrol ettim.
You were eight hours away. - So?
- 8 saat oldu.
We'll rendezvous in about eight hours.
Sekiz saat sonra görüşürüz.
I give them my extra eight hours, and they give me money. Cash back.
Ben onlara fazladan sekiz saat, onlar da bana para veriyorlar.
The extra eight hours of my life had done nothing to slow the effect of time.
Hayatımdaki fazladan sekiz saat zamanın geçişini yavaşlatmıyordu.
So right now he's been in orbit for eight hours, 56 minutes and 15 seconds.
Yani şu anda sekiz saat, 56 dakika ve 15 saniyedir yörüngede.
Another seven, eight hours from now?
7-8 saatimiz mi kaldı?
And whatever was on him remained there until livor set, about eight to ten hours.
Ve adamın üstündeki her neydiyse, ceset rengi sabitleşinceye kadar üstünde kalmış, yani yaklaşık 8-10 saat.
Twenty hours a day, eight by ten cell, just you and your mind.
Günde yirmi saat. Altı metre kare bir hücrede sadece sen ve beynin.
Versus eight years... in the same cell... 24 hours a day.
Aynı hücrede 24 saat sekiz yıl kalmanın karşılığında.
You wouldn't think three guys could kill eight cases in nine hours, huh?
Lanet olası, üçünün sekiz vak'ayı dokuz saatte öldürebileceğini düşünemezdin değil mi?
I suddenly found I had eight extra hours.
Birden bire fazladan sekiz saat bulmuştum.
hours 6338
hours ago 400
hours left 40
hours later 138
hours earlier 17
hours from now 39
hours to go 16
hours straight 73
hours a week 59
hours away 26
hours ago 400
hours left 40
hours later 138
hours earlier 17
hours from now 39
hours to go 16
hours straight 73
hours a week 59
hours away 26
hours now 24
hours of community service 33
hours a day 443
hours and 143
hours or so 21
eight 2391
eighteen 179
eighth 28
eighty 238
eight hundred 29
hours of community service 33
hours a day 443
hours and 143
hours or so 21
eight 2391
eighteen 179
eighth 28
eighty 238
eight hundred 29