Excuses translate Turkish
2,764 parallel translation
Can I remind you all any cars parked by the gates of the module will be towed, no excuses?
Hepinize hatırlatmak isterim. Modülün kapılarında park edilmiş olan araçlar mazeret kabul etmeksizin çekilecekler.
No excuses.
Mazeret yok.
Year after year, you make excuses for him.
Yıllar boyunca onun arkasını kolladınız.
I'm not making excuses, you told me to give you a reason
- Bırak konuşayım. - Sakin ol.
- I don't want excuses, leave!
- Eğer almış olsaydım burada olmazdım.
- But? You see it in a kid, when they make up excuses, can't meet you in the eye.
Kusurlarını örtmeye uğraşan bir çocuktu işte utancından gözüme bile bakamazdı.
Out with such excuses!
Mazerete lüzum yok!
I've also made the excuses.
Ben bahanelerde uydurdum.
I'm going away for a while and I've made excuses at home.
Ben evdekilere bir süre için uzağa gidiyorum diye bahaneler uydurdum.
I'm going away for a while and I've made excuses at home.
Bir süreliğine uzağa gidiyorum diye evdekilere bahaneler uydurdum.
He would lock himself in his studio for almost 24 hours, avoid his wife or answer with excuses that became attacks.
Neredeyse 24 saat boyunca kendisini odasına kilitleyerek karısından kaçınıyor ya da sorulardan saldırgan tavırlarla kurtulmaya çalışıyormuş.
He wouldn't have taken any other excuses.
Daha başka engellerin olmamalıydı.
Give him my excuses.
Ona özürlerimi ilet.
Is there anything in there about, um, unscheduled visits, excuses to visit clients?
Planlanmamış ziyaretler veya müşteri ziyareti bahaneleri gibi şeyler var mı?
I assign the leads randomly, and excuses are the nails used to build a house of failure.
İpuçlarını rastgele verdim, ve bahaneleriniz başarısızlık binasındaki çivilerden farksız.
Look, I'm not trying to make excuses, but you know I've changed.
- Kendimi affettirmeye çalışmıyorum ama değiştiğimi sen de biliyorsun.
I've always liked the fact that you are unencumbered by excuses for it.
Böyle mazeretlerin sana engel olmamasını her zaman sevmişimdir.
He didn't make excuses for himself.
Kendine mazeretler uydurmamıştı.
My mom gave me some lame excuses about how overwhelmed with work.
Annem bazı saçma sebepler söyledi. İşleri varmış.
You've had a lot of excuses lately.
Son zamanlarda bahanen bol.
I'm gonna say this. Now... You're making excuses not to be loved.
Sevilmemek için bahaneler üretiyorsun.
- They want answers, not excuses.
- Sadece çözümleri isterler, bahaneleri değil.
You don't have to make excuses for us.
Bize bahaneler uydurmak zorunda değilsin.
There's no excuses, not with us.
Bizi engelleyecek birşey yok.
No excuses, not ever.
Bize engel yok.
Yes. I am sure you are making excuses.
Evet, bence bahane üretip duruyorsunuz.
I don't want to make excuses for him.
Onun adına konuşamam.
No, I didn't ask for any excuses.
Hayır, hiç mazeret istemiyorum.
I didn't ask for any fucking excuses.
Mazeret istemiyorum dedim.
No excuses.
Gidemem Horatio.
I make excuses and go on living, loafing.
Bahaneler uydurup yaşamaya devam ediyorum. Etrafta dolanıyorum.
Well, aren't you just filled with all kind of good excuses?
- Ne kadar mazeret varsa, dizdin.
Don't give me excuses, Overseer.
Anlatma bana kalfa!
Dumb excuses.
Budalaca bahaneler.
I've been listening to your excuses all night.
Bütün gecedir bahanelerini dinliyorum.
No, I haven't had excuses for what happened.
Bunlar mazeret değil tabii. Sadece...
No excuses, just coffee.
Bahaneye gerek yok, sadece kahve.
It's due tomorrow- - no excuses.
Yarın teslim edeceksin, kaytarmak yok.
You start making all the little excuses, don't you?
Sürekli bahane buluyorsunuz, değil mi?
I make no excuses, but those were in my heavily drug-infused days.
Bahane üretmiyorum ama o günlerde çok fazla uyuşturucu kullanıyordum.
Just call and I'll make up some excuses.
Sen beni ara ben bir mazeret uydururum.
Drop the excuses.
Birgitte...
I don't want to hear his excuses!
Özür dilemesini filan istemiyorum!
Enough of excuses and lies to meet you.
Seninle buluşmak için artık bahane uydurmak istemiyorum.
And I won't take any excuses that.. .. he is ill, someone died in his family, the car broke down.. .. or the road is too bad.
Yok hastaymış, ailesinden biri ölmüş, arabası bozulmuş, trafikte kalmış gibi bahaneleri de istemiyorum.
Don't expect those excuses to hold water with accounting.
Hesaplarda mazeretlerin kabul edilecek sanma.
If any of you find any of those excuses on the tips of your tongues, please leave them there.
Herhangi birinizden böyle bir mazeret duyacaksam birazdan, lütfen burayı terk edin.
You see it in a kid, when they make up excuses, can't meet you in the eye.
Kusurlarını örtmeye uğraşan bir çocuktu işte utancından gözüme bile bakamazdı.
It means no more excuses.
Artık bahane bulmak yok, demek.
No excuses.
Mazeret istemem.
Making excuses is better than lying, right?
Mazeret uydurmak yalan söylemekten iyidir değil mi?
excuse me 38382
excuse you 68
excuse 205
excusez 81
excuse me sir 46
excuse me please 16
excuse me a sec 32
excuse me a moment 108
excuse me for a minute 52
excuse me for a moment 85
excuse you 68
excuse 205
excusez 81
excuse me sir 46
excuse me please 16
excuse me a sec 32
excuse me a moment 108
excuse me for a minute 52
excuse me for a moment 85