I got it all translate Turkish
3,416 parallel translation
I got it all in my head.
Hepsi kafamda.
I just assumed that someone took something from there, but, uh, I got it all backwards.
Birinin oradan bir şey aldığını varsaydım. Ama tam tersi.
I got it all wrong.
Herşeyin yanlış olduğunu anladım.
I got it all!
Hepsini buldum
No, I got it all day, man.
Asıl ben sabaha kadar yaparım.
I got six guys going through it all.
Altı adamım onları inceliyor.
( all arguing ) I got it.
Buldum.
Way I figure it, I got maybe two hours before I have to call the captain and tell him what's going on, or we're getting bounced and sent to monitor evidence rooms all over this town.
Ben olaya şöyle bakıyorum, Yüzbaşıyı arayıp neler olduğunu anlatmam için belki 2 saatim var ya da hepimizi bu şehirdeki delil odalarına bekçi yaparlar.
All right, I got it.
Tamam, anladım.
Yep, I got it, all right.
- Ben hallettim işimi.
I already got it, y'all!
Ben çoktan aldım.
Unless I want to have a baby with Silver, it's pretty much all I've got.
Silver'la çocuk yapmayı düşünmedikçe, tek yapabileceğim bu.
I suppose, as much as anything, when you hear about someone doing that and breaking the rules, it breaks a kind of taboo, and it makes you think, "We're all struggling with the same kinds of problems, " and look at the mess she got into
Sanırım her şey de olduğu gibi birinin böyle bir şey yaptığını ve kuralları çiğnediğini duyunca bir çeşit tabuyu yıkar ve "Hepimiz aynı problemlerle mücadele ediyoruz onun her şey yolundaymış gibi görünmeye çalışıp geldiği hâle bak." diye düşünmenize yol açıyor.
The love that I shared with Diane 30 years ago was so intense and so lasting, it all came back to me and got wrapped up with my affection for you.
Diane ile 30 yıl önceki aşkımız çok yoğun ve çok istikrarlıydı. Şimdi her şey bana geri döndü,... ve sana olan şefkatimle sarmalandı.
All right, look, we kissed the day she got Henry. It was- - It was no big deal.
Peki, bak, Henry'i aldığı gün öpüştük ama büyütülecek bir şey yok.
I think I looked at it at the time as like, "They can try all they want, " they won't make it stick because I've got all these people out there.
Sanırım ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar arkamızda böyle bir kalabalık varken bizi hapse atamazlar.
It's all I've got. So have you heard, Dr. Breeland?
Dr. Breeland, duydunuz mu?
Well, I guess you got it all figured out, don't you?
Sanırım her şeyi anlamışsın, değil mi?
Well, to bring it all back around, I think when Dee drank the bat blood, that's how she got sick.
Neyse, konuya dönersek bence Dee yarasa kanını içtiği için hastalandı.
All I got to do... don't wreck it.
Tek yapmam gereken... onu hurdaya çevirmemek.
All right, I got it.
- Tamam, tuttum.
You've got an extra year, and I've got a formal reprimand, and Mr Bates, who's done it all, who's made all the trouble for us, gets good news.
Senin cezana bir yıI eklendi, ben de resmi bir kınama cezası aldım. Her şeyin arkasındaki Bay Bates ise başımıza bela açan Bates, iyi haberler alıyor.
I got a 311 call, but it was all static.
311 hattım var ama hiç çalmadı.
It's all I got, man.
Hepsi bu kadar dostum.
It's like I got something... Crawling all over me.
Sanki üstümde karıncalar dolaşıyor gibi.
All right, I only got 15 minutes, but I promise I'll make it worth your while.
Pekala, sadece 15 dakikam var, ama söz veriyorum buna değecek.
It was supposed to be about fun, and I got drunk on winning and I forgot what was important, and now it's all over.
Bunlar eğlenelim diyeydi ve ben zaferlerle sarhoş oldum. Ve neyin önemli olduğunu unuttum ve şimdi her şey bitti.
I know it's got a rough exterior, but it's all sweet on the inside, I promise.
Biliyorum dışı çok sert ama içi çok tatlı. Güven bana. " Haydi.
You see, all this got taken away from me, Nate, and I'm gonna get every inch of it back and then some.
Göreceksin, benden alınan bütün her şeyi ve daha fazlasını geri alacağım, Nate.
What's up with that? I got all that. I'm on it.
- Hepsiyle ilgileneceğim.
And actually, I just got offered a position with a really exciting start-up, so, guess it all worked out for the best then.
Ben de çok iyi bir iş teklifi aldım, sanırım herkes için en iyisi olmuş.
I am now the chief White House correspondent for the most powerful news outlet in the nation, and I'm childless, so I got plenty of time to give it my all.
Ne komiktir, ülkenin en güçlü haber ajansının Beyaz Saray muhabiriyim ve çocuğum yok, yani kendimi tamamen işe vermek için dünya kadar vaktim var.
All I got was my brother's crap after he put holes in it.
Ben hep abimin deldiği eski kıyafetlerini giyerdim.
I got loud out in the boondocks, but it all worked out all right.
Biraz başımız ağrıdı ama sonu iyi bitti neyse ki.
I hope you got it all on film.
Umarım filme alıyorsundur.
You got it all wrong, man. I barely even know her.
Yanlış anladın, onu çok az tanıyorum.
All right, I got it.
Tamam, çektim.
It sounded crazy to me, too, until I got a look at all this stuff.
Bu belgeleri görene dek ben de inanamamıştım.
This weekend, it's all I got, and you've over-scheduled me to hang out with people I don't even like.
Bu hafta sonu, benim planladığım, tanımadığım insanlarla benim adıma yeniden plan yapmışsın.
You know, maybe I got it right at cotillion after all.
Takdim gecesinden sonra yaptıklarımda haklıyımdır belki de.
Oh, damn it, Jimmy, I was up to four, and now I've got to start all over again.
Kahretsin, Jimmy. Dörde kadar gelmiştim şimdi yeniden başlamam gerekecek.
By the time I got into recording, I found I was doing it all myself.
Kayıtlara başladığımda, her şeyi kendi başıma yaptığımı farkettim.
And I think the reason why it was OK is you've got this guy standing in front of you, going, " It's all right, you're safe.
Bence bunun bir sorun olmamasının tek sebebi, bu elemanın karşınıza geçip, " Tamam herşey yolunda.
So, I have got to have it all prepared.
Dolayısıyla herşeyi hazır hale getirmeliydim.
I told him it would be pretty obvious, and he got all huffy.
Basit ve göz önünde bir yöntem olduğunu söyledim, oldukça kızdı.
It's okay, I like that we got it all to ourselves.
Sorun değil. Ne güzel, biz bizeyiz işte.
If there's chatter on the streets, I got a C.I. in my bag that's gonna tell us all about it.
Sokaklarda dedikodu varsa, bunu bize söyleyecek bir demir döküm var çantamda.
Well... all the kids in the neighborhood knew I got sent upstate, so they started calling me "Frankie Donkey Brains," and it was very traumatic.
Mahalledeki tüm çocuklar şehir dışına gönderildiğimi biliyordu, onlar da bana At Kafası Frank demeye başladı ve gayet travmatik bir durumdu.
I got a couple guys and a truck from the quarry, and I took it all back.
Ocaktan kamyon ve birkaç adamla geldim ve hepsini geri gönderdim.
They said I might have got it all.
Kitlenin tamamını almış olabilirmişim.
All right, I got it. Once he finds the diamonds, he's not gonna need Steve or Lucy.
Elmasları bulunca Steve veya Lucy'ye ihtiyacı kalmayacak.
i got it 7988
i got you 2294
i got your back 246
i gotcha 166
i gotta go 3018
i got this 1718
i got' em 146
i got it wrong 28
i gotta 283
i got to go 1926
i got you 2294
i got your back 246
i gotcha 166
i gotta go 3018
i got this 1718
i got' em 146
i got it wrong 28
i gotta 283
i got to go 1926