English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I got it

I got it translate Turkish

50,262 parallel translation
No, I got it.
Hayır, sıkıntı yok.
All right, I got it.
Tamam, anladık.
I got it. You're the big boss.
Büyük patron sensin.
I got it.
Anladım.
- I got it.
- Ben hallederim.
- No, I got it.
- Hayır, hallettim.
- I got it off their Facebook.
Facebook profillerinden aldım.
I got it off the Internet.
İnternet de buldum.
I got it.
Tamamdır.
- Yeah, I got it.
- Evet, tamamdır.
- I got it.
- Hallettim.
- I got it.
- Ben yaparım.
- No, I got it, man.
- Hayır, bana bırak.
Around the time when I was working, I couldn't recall if I got it there.
Çalıştığım zamanlarda, orada olup olmadığımı bile hatırlayamıyordum.
I couldn't even tell you if I got it before I left.
Stüdyodan çıkmadan size orada olduğumu bile söyleyemezdim.
It's hard to conclude and come to a conclusion where I got it.
Nereden kaptığıma dair bir sonuca varmak, bir sonuç çıkarmak zor.
No, I got it.
Hayır, ben binerim.
You see, I got it.
Anladım, anladım.
It's fine. I got it.
Sorun değil, ben hallederim.
Yeah, I guess... I guess Shakespeare got it wrong.
Evet sanırım, sanırım Shakespeare yanılmış.
We left it... he's got Bonnie's back and I've got yours.
- Nasıl ayrıldık... O Bonnie'nin arkasını kollayacak ben de senin.
I think I've got it.
Hayır. Sanırım ben biliyorum.
And then when I got home last night, it was here.
Dün gece eve geldiğimde duvarımda asılıydı.
And it's not my case anymore... because I got promoted this morning.
Ayrıca bu artık benim davam değil. Bu sabah terfi aldım.
When I was 16 I went to the forest every day to get firewood until it got dark.
16 yaşında her gün akşama kadar odun toplamak için ormana giderdim.
But when my eyes got used to the light I could see that it wasn't a man, it was a magic creature.
Ama gözüm ışığa alışınca gördüm ki bu bir insan değil, büyülü bir varlıktı.
I didn't intend for it to happen, but once I got to know these people and live among them, I knew I would never leave.
Hiç böyle bir niyetim yoktu fakat bu insanları tanıyıp, aralarında yaşayınca onları asla bırakamayacağımı anladım.
Take it. It's all I got left.
Hepsini al.
All I got to do is make it through the next five minutes.
Tek yapman gereken beş dakika daha dayanmak.
Was it a one-time thing the night before I got back?
Ben geri dönmeden önceki gece olan tek seferlik bir şey miydi?
See I don't know if it's the hypnosis that's making them slaves or whatnot... but all I know is they already got two brothers we know and they could be a whole bunch of brothers they got already.
Hipnoz olayi yuzunden mi kole oluyorlar bilmiyorum. Tek bildigim, haberimiz olan iki kardesimizi kacirdiklari ve simdiye kadar suruyle kacirmis olabilecekleri.
I mean, they got no food here, but you can order a pizza, and you can put it on the room.
Burada yiyecek bir şey yok ama pizza sipariş edebilirsin ve odanın hesabına yazdırabilirsin.
When I first got here and they gave me that jumpsuit, it had a V etched on it.
Buraya ilk geldiğimde bir tulum verdiler. Üzerine Z harfi işlenmişti.
Girls thought I stole that scene because someone else got the phone call at my agency, but I insisted I did it.
Kızlar o sahneyi çaldığımı düşündü çünkü ajansımda başka biri telefona bakmıştı ama ben yaptım diye ısrar ettim.
It was probably my second orgy when I got there.
Sanırım oradaki ikinci seks partimdi.
And I got up, it was three o'clock in the morning, and I came down and I grabbed my biggest canvas that I had, and just let it all out.
Kalktım, saat sabahın üçüydü. Aşağı indim ve elimdeki en büyük kanvası aldım ve içimdekini tabloya akıttım.
So I got into it, and like, I really love it so far.
Öyle başladım, şimdilik gerçekten seviyorum.
When I got into the "Green Door." I got in the "Green Door" like I stumbled over it backwards falling, right?
Green Door filmine seçildiğimde, sanki ayağım takıldı da düşüyor gibi oldum.
So, I got to do that particular movie, and I had realized it had been a while since I'd been on camera.
Çekimler için gittiğimde fark ettim ki kamera önüne geçmeyeli epey olmuş.
Yeah, the Internet wasn't around when I first got into the business, and then it destroyed the business pretty much.
Sektöre ilk girdiğimde internet yoktu. Sonrasında sektörü epey mahvetti.
I had my mom get all my stuff out of my house, you know, got divorced, and that was it.
Annem evden tüm eşyalarımı almıştı, boşanmıştım, bu kadar.
I don't usually listen to sophomore gossip, but, um... for what it's worth, that list got it right.
Genelde ikinci sınıf dedikodularına kulak asmam ama söylemeden edemeyeceğim, liste doğruymuş.
I've got it, Dad, really.
Hallederim baba, gerçekten.
I just hope he got it.
Umarım anlamıştır.
And so I always got to hear about it... and on that particular day, I didn't want to deal, so I let her walk away.
O yüzden durmadan bana sızlanırdı ve o gün çekecek hâlde değildim, ben de gitmesine izin verdim.
It was just a graze. I got her back here.
Kurşun sıyırmış.
Hey. I know it's not his fault, but... this has got to stop.
Onun suçu olmadığını biliyorum ama bu bir son bulmalı.
We went out looking for your little failed project for a few hours, just around the perimeter... tip to taint, as it were... right about the time I had you thrown in here, and when I got back,
Başarısız projeni aramak için birkaç saatliğine yakın çevreyi kolaçan etmeye çıktık. Başından kıçına kadar aradık âdeta.
I mean, let's face it... you've got some pretty legitimate grievances.
Kabul edelim ki epey sağlam sıkıntıların var sonuçta.
No matter how it all goes down, I got your back.
İşler nasıl bir hâl alırsa alsın arkanda olacağım.
I got to hand it to you.
Hakkını vereyim yalnız.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]