English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I gotta tell ya

I gotta tell ya translate Turkish

246 parallel translation
How many times I gotta tell ya? The next consul is in seattle!
Daha kaç kere En yakindaki konsolos Seattle'de!
Mowgli, uh, look, buddy, uh... there's somethin I gotta tell ya.
Mowgli, uh, bak, dostum, uh... Sana söylemem gereken birşey var.
But I gotta tell ya, he's got a lotta mouths to feed.
Ama söylemedi deme, bakması gereken bir ailesi var.
I gotta tell ya, you ´ re the only person I ´ ve ever met who just sweeps me off my feet.
Ayaklarımı yerden kesen bugüne kadar karşılaştığım tek insansın.
I gotta tell ya...
Sana bir şey söylemem lazım...
In fact, I gotta tell ya, it kinda made me think of you, Miss Farmer.
Aslında, size söyleyeceğim, bana sizi düşündürdü, Bayan Farmer.
But still, George, I gotta tell ya. For a quiet guy, once you get started, you're hell on wheels, you know?
Ama yine de, George, söylemeliyim ki, bir başlayınca, sakin bir insan için epey bir cehennem yaratıyorsun, anladın mı?
Kids, I gotta tell ya,
Çocuklar, söylemek zorundayım,
And I gotta tell ya, I'm no picnic, you know?
Söylemeliyim ki, ben kolay biri değilim.
I gotta tell ya, I saw you do King Lear in the park.
Park'ta Kral lear oyununuzu izledim olağanüstüydünüz.
I gotta tell ya that Segallus has one wicked-looking knife.
Segallus'ta kötü görünen bir bıçak olduğunu sana söylemeliyim.
Anything you want! But I gotta tell ya! This is the nicest thing anybody has ever done for me.
Ama sana söylemeliyim ki bu benim için birinin yaptığı gelmiş geçmiş en büyük iyilik.
She's lookin'pretty weak, Ernie, I gotta tell ya.
Rita oldukça güçsüz görünüyor, Ernie ben sana söylemek zorundayım.
But I gotta tell ya...
Ama sana söylemeliyim ki...
You know, I gotta tell ya. You got the greatest name.
İtiraf etmeliyim ki, büyük bir ismin var.
I Gotta Tell Ya...
Size anlatacağım...
I gotta tell ya, Greg, your old man has a point.
İtiraf etmeliyim Greg, yaşlı adamın iyi bir noktaya parmak bastı.
- I gotta tell ya, Greg, this is great - - [Music On TV] bein'at a warm family gathering like this.
- Sana söylemeliyim ki, Greg, bu mükemmel - böylesine sıcak bir aile toplantısında olmak.
I gotta tell ya, I'm lovin'this birthday.
Bu doğum günü çok hoşuma gitti - Öyle mi?
I gotta tell ya, the rest of you is not lookin'much better either.
Ayrıca diğer tarafların da pek iyi değil.
And I gotta tell ya, this place is lacking.
Ve, uh, size söylemem gerek... bu yerin eksiği var.
And this time, I gotta tell ya, I was absolutely, 100 %... correct.
- Z. Ve bu sefer kesinlikle, yüzde 100... haklıydım.
I gotta tell ya, I don't know what you see in her.
Sana söylemem gerek. Onda ne buluyorsun bilmiyorum.
We were playing tag in the forum and I gotta tell ya, they don't lose well.
Forumda elim sende oynuyorduk... ve sana söylemem gerek, iyi kaybetmiyorlar.
Because, I gotta tell ya,
Seni uyarmalıyım.
I gotta tell ya, uh, its - it wasn't really that real.
- Şunu söylemeliyim ki ah... o kadar da gerçekçi değildi.
Yeah, well, faking a stroke is not exactly like, uh, an Olympic event, but I gotta tell ya, if you know they're gonna be stickin'pins in ya, and you know that there are gonna be guards 24 hours a day... just waitin'for you to screw up on the hustle,
Evet, bir felçli taklidi yapmak, tam olarak Olimpik bir olaya benzemez. Anlatayım. Size iğneler batıracaklarını bilirseniz ve sizi günün 24 saati oracıkta becermek için izleyecek nöbetçiler olduğunu bilirseniz o zaman bunun ölü rolü yapmak için yeterince iyi olmadığını bilirsiniz.
I gotta tell ya, we always figured you for a dumb shit, but, uh, we was thinkin'maybe you wanna come back and rejoin the gang.
Sana bir şey söylemeliyim, biz seni hep beceriksiz bir budala olarak görmüştük, şey düşündükte, belki geri dönüp tekrar çeteye katılmak istersin.
I gotta tell ya, it's a really great thing... she's doing for the community, censoring books and all.
Kitaplara sansür koyarak toplum adına harika bir şey yapıyor.
I gotta tell ya, I'm not usually like this on a first date.
Sana söylemem gerek, ben ilk randevularımda böyle değilimdir.
Well, I gotta tell ya, this might be your last call.
Bu senin son şansın olabilir.
There's somethin'I gotta tell ya.
Sana söylemem gereken bir şeyler var.
In case you weren't there, i gotta tell ya,
Eğer geçen cumartesi akşamı
You know, I gotta tell ya, I am feeling a whole lot better.
Biliyor musun, sana söylemeliyim, tamamen çok daha iyi hissediyorum.
I gotta tell ya, I thought we had it tough, but we had supply.
İşimiz oldukça zordu, fakat yeterince erzağımız vardı.
Um, I can't believe I'm doing this, but uh, there's something I gotta tell ya.
Bunu yaptığıma inanamıyorum ama söylemem gereken bir şey var.
- Well, Max, I gotta tell ya, I am not likin'this situation a whole lot, her being here.
- Evet Max sana söylemeliyim ki, onun burada olmasından bende hoşlanmıyorum.
I gotta tell ya, I always thought that about Debra.
Biliyor musun, Debra hakkında hep böyle düşünmüşümdür.
Joe will be here any minute. But I'll tell you one thing, either you gotta go back to school or get a job.
Ama benden söylemesi, ya okula geri dön, ya da bir iş bul.
I tell ya a million times, you gotta make me a boss!
Milyon kere söyledim sana! İlla patron diyeceksin!
Sam, I gotta tell ya.
Sam, dinle.
I gotta think of how to tell Gloria I lost everything... and figure out where I'm gonna sleep tonight.
Gloria'ya her şeyimizi kaybettiğimizi nasıl söyleyeceğimi düşüneceğim. Ayrıca bu gece nerede yatacağımı da.
But I've gotta tell ya.
Ama ben söyleyeyim.
I gotta tell ya, Hercules.
Birden fazla kafalı yaratıklar hakkında ne düşünüyorsun? Umarım miden bulanmıyordur.
And I gotta tell you, that guy, he's gotta go to France to get respect.
Ve şu herif, eğer saygı görmek istiyorsa kesinlikle Fransa'ya gitmeli.
I, I gotta go, Mari, but what can I tell ya?
Ben, ben gitmeliyim, Mari. Ama sana ne diyebilirim ki?
Look, I think I gotta tell Donna.
Sanırım Donna'ya söylemeliyim.
And I gotta tell ya, I am gosh-darn tempted.
Şunu söylemeliyim ki, cezp edildim!
I gotta tell ya, you're doin a helluva job. Vigilant... Hard-working...
Sana şunu söylemeliyim... çok iyi bir iş yapıyorsun... ihtiyatlı, çok çalışan... neden bu duruma bir de saat koymuyorsun, bu bana zaman baskısını hatırlatır, böylece... beni bağışlayacaksın.
I just gotta tell ya, I thought the whole evening was apocalyptic.
Tam bir afet olduğunu düşünüyorum.
Anyway, I gotta get to this meeting... so tell your mom I'm gonna be late.
Her neyse benim toplantıya gitmem lazım. Annene geç geleceğimi söyle.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]