English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I lost

I lost translate Turkish

32,310 parallel translation
I lost my cameraman to a bris.
Kameramanımın işi çıktı.
I lost it. Okay?
- Kaybettim, tamam mı?
I was in line for that job, and I lost it to someone who barely speaks English. It's humidifying. Well, then why the hell don't you do something about it?
Bu iş için sıradaydım ve zar zor İngilizce konuşan birine kaybettim.
I lost my mind completely.
Aklımı tamamen kaybetmiştim.
- I lost 12 years for a crime I didn't commit.
İşlemediğim bir suçtan dolayı 12 yılımı kaybettim.
I lost my eyes.
Ben gözlerimi kaybettim.
And what if I said I lost confidence in your ability to know what I'm looking for in any given situation?
Benim ne aradığımı bilme yeteneğin konusunda sana olan güvenimi kaybettim desem ne olur?
- Sorry I lost my cool.
Kendimi kaybettiğim için özür dilerim.
Yeah, I lost consciousness and still outdrank you that night.
Evet, bilincimi kaybettim ve o gece seni hala geçindi.
I lost my job.
İşimi kaybettim.
And I lost it.
Ve ben parasını kaybettim.
I lost every fucking cent.
Her kuruşuna kadar.
And I lost a friend.
Ve bir arkadaş kaybettim.
I lost contact with her an hour ago.
Bir saat önce onunla iletişimimi kaybettim.
I lost my favorite jacket, and you're treating me like a niña. Give me that.
En sevdiğim ceketimi kaybettim ve sen de küçük bir kızmışım gibi davranıyorsun.
I had it and I lost it.
Oluyordu ama kaybettim.
I think I lost them.
Sanırım ektim onları.
I lost 2,000 men in three minutes.
Üç dakikada 2000 adam kaybettim.
♪ I've lost my gal ♪
Kadınımı kaybettim
- Yeah, I lost it, royally.
Haplardan yapılma bir İsa heykeli vardı.
When I held the door for that guy and he didn't even say thank you, I just lost it!
O adam için kapıyı tuttuğumda ve karşılığında bir teşekkür duymadığımda resmen kafayı yedim!
But if I came out and said that, you'd go, "Oh, Jim's lost his edge."
Ama çıkıp bunu söylesem, "Jim yumuşadı" dersiniz.
We were out drinking, and by the way, I was joking... There was some guy doodling on a napkin, and I was like,'Hey, he's drawing Muhammad,'and you fucking lost your shit, man! "
İçmeye çıktık, bu arada, şaka yaptım bir adam peçeteye çiziktiriyordu'Hey, Muhammed'i çiziyor'dedim ve sen kafayı yedin dostum! "
I can't believe we lost.
Kaybettiğimize inanamıyorum.
I've already lost an entire day's writing.
Gün bitti artık, kaçırdım.
You'll have plenty to do when we find that junction box just making sure I don't get lost out there.
O dağıtım kutusunu bulduğumuzda orada kaybolmamam için yapacağın çok şey olacak.
- Jessica, I'm sorry... that you lost a case like this before.
Jessica daha önce böyle bir dava kaybettiğin için üzgünüm.
Or maybe I got lost on the New Jersey Turnpike.
Ya da belki de New Jersey paralı yolunda kaybolmuştum.
I'm gonna show Mike the innocent people that lost everything because of that bastard.
O piç herif yüzünden her şeyini kaybeden masum insanı Mike'a göstereceğim.
I think we lost them.
Sanırım izimizi kaybettirdik.
I don't know a little, lost or...
Bilmiyorum, küçük bir kayıp ya da...
I had lost my job, okay?
İşimi kaybettim, tamam mı?
I nearly lost it when I heard that you of all people are trying to be a financial advisor.
Tüm insanlar içinde senin finansal danışman olacağını duyunca kafayı yedim.
- Mm. - I fucking lost everything, too.
Her şeyimi kaybettim lan ben de.
I'd seen the pig man before when I was lost in the woods.
Domuz adamı daha önce ormanda kaybolduğum zaman görmüştüm.
I started to worry that we'd lost him, too.
Onu da kaybedebiliriz diye endişelenmeye başlamıştım.
Do you even care that we just lost a crew member? Do I- -
Az önce bir ekip elemanını kaybetmiş olmamız biraz bile umurunda mı?
Some cosmic balance in play. I... lost a husband, but you gained one.
Ben bir koca kaybettim ama sen ise bir koca kazandın.
If you think I'm going outside, getting lost in them woods, while there's some crazy old lady running around with a cleaver, you can kiss your own ass...
Eğer benim, elinde balta olan deli yaşlı bir kadın varken, ormanda kaybolmadan gidebileceğimi düşünüyorsanız, kendi kıçımı öperim Bu saçmalık!
Get off the road... now! I think we lost them. We should stop here.
Yoldan çekil... hemen! Onları kaybettik galiba.
I shouldn't really be telling you this, but we ran a covert op involving a pregnant woman and it didn't go as planned and she lost the baby.
Aslında sana bunu söylememeliyim, bugün hamile bir kadınla ilgili gizli bir operasyon yürütürken işler planladığımız gibi gitmedi ve kadın bebeğini kaybetti.
I don't know. We've lost power.
- Bilmiyorum, elektrik kesildi.
Yeah, except I have now lost them.
Evet ama şu an onları kaybettim.
I quit. We lost the third baby, Jack.
Üçüncü bebeği kaybettik, Jack.
I think I'm lost.
Kayboldum.
I didn't know we'd get lost. I was just trying to buy more time.
Kaybolacağımızı beklemiyordum, sadece zaman kazanmaya çalıştım.
When Vernon and I were lost in the woods, he wanted to bail and go live in Mexico.
Vernon'la ormanda kaybolduğumuzda kaçıp Meksika'da yaşamak istedi.
It's like I've lost the thread of a novel, and all of a sudden, there's this messy short woman who's clearly important to the story.
Sanki bir romanın olay örgüsünü unutmuşum da birdenbire hikâyede önemli yer tuttuğu belli kısa boylu, dağınık bir kadın belirivermiş gibi.
You have officially lost your door privileges. I mean, why tomorrow.
jalapeño, babeğim.
Listen, I was all over the place, you know, I mean, I'd just lost my son.
Kafam karmakarışıktı oğlumu kaybetmiştim yani. Tam olarak...
I cleared it all up, but Charlie, why'd you tell me you lost your social security card when you never even had one before?
Onlara açıklamaya çalıştım Charlie ama neden bana Sosyal Güvenlik kartının olmadığını değil de kaybettiğini söyledin?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]