In front of translate Turkish
26,500 parallel translation
I'm right in front of you.
Tam önünde duruyorum.
And that won't happen until he's in front of a judge. Black claw's not gonna wait that long.
- Kara Pençe o kadar beklemeyecektir.
I hope you weren't planning on a career in front of the camera, because you've got a perfect face for radio.
Umarım kamera önünde bir kariyer planlamıyorsunuzdur. Çünkü radyo için mükemmel bir yüzünüz var.
You like any woman standing in front of you.
Sen karşına çıkan her kadından hoşlanırsın.
On the other hand... how often do you get to do the walk of shame in front of your daughter... and her boyfriend?
Öte yandan... kızın ve sevgilisi önünde bu utanç yürüyüşünü hayatta kaç kez yaparsın ki?
He was in front of me.
O benim önündeydi.
Of course he does, but it would be inappropriate for him to disrobe in front of women.
Elbette öyle, ama onun için uygun olmayacak Kadınların önünde döşemek.
You put everyone in front of your sons.
Herkesi oğullarınızın önüne koyarsınız.
Yeah. I-I mean, it is weird talking in front of strangers, but...
Öyle, yabancıların önünde konuşmak garip tabii ama...
I had to go to his house and pull him out in front of his wife, his son, and his two daughters.
Evine gidip karısı, oğlu ve iki kızının önünde adamı zorla dışarı çıkarmam gerekti.
Is that Howard in front of us?
Önümüzdeki Howard mı?
Look, I get you not wanting to talk about your family in front of everyone else, but I'm your boo.
Bak anlıyorum seni, ailen hakkında herkesin önünde, konuşulmasını istemiyorsun.
Show any weakness in front of her, and she'll use it to her advantage.
En ufak bir zaafınızı gördüğünde bunu kendi çıkarına kullanacaktır.
This is a woman who read my diary in front of all the employees at a staff meeting.
Bu kadın personel toplantısında tüm çalışanların önünde günlüğümü okumuş birisi.
It would be malpractice to put them in front of a camera.
Onları kamera önüne çıkarmak suç teşkil etmeli.
Okay, I was fine with him cruising Humpr in front of me.
O gözümün önünde Humpr'a tutulurken ben üstesinden gelmiştim.
Put me in front of a courtroom, sure. But spilling my dirt to strangers...
Mahkeme önünde olsam amenna ama içimi yabancılara dökmek...
No. You know what's ridiculous is you not looking at your texts - in front of me.
Asıl saçma olan ben yanındayken mesajına bakmaman.
Jared, a co-worker of yours stated that your mother humiliated you in front of a woman you were dating.
İş arkadaşlarınızdan biri, annenizin sizi, görüştüğünüz bir bayanın yanında küçük düşürdüğünü belirtmiş.
You must have been angry with your mother for emasculating you like that, especially in front of a woman who you'd hoped to be intimate with.
Sizi böyle efemine gösterdiği için hâlâ annenize kızgın olmalısınız. Özellikle, cinsel ilişki kurmayı umduğunuz bir bayanın yanında.
Uh, I probably shouldn't be on HumpR in front of you.
- Sanırım senin önünde Humpr'a girmemeliyim.
Hmm... Can I take my pizza and eat in front of the big TV right now?
Pizzamı alıp büyük televizyonun önünde yiyebilir miyim?
I would never say that in front of them'cause once you give them praise, they'll just run with it...
Bunu onların önünde hiç söylemem çünkü onlara kaşıkla verirsen sapıyla çıkarıyorlar.
Especially when my children tell me something and all I want to do is space out in front of some ridiculous reality show.
Özellikle çocuklarım bir şey söylediğinde. Aslında tek istediğim saçma bir televizyon programının karşısına geçip yalnız kalmak oluyor.
- There's an access tunnel right in front of you.
- Tam önünüzde bir erişim tüneli var.
President of the company does not get into fistfights with competitors in front of the man who can get us dealerships.
Şirketin başkanı bizi satışa sokabilecek insanların önünde yarışmacılarla yumruk yumruğa girmez.
You think you can come here and humiliate me in front of my peers?
Öylece buraya gelip üyelerimin önünde beni aşağılayabileceğini mi sandın?
It's a match made in heaven for the grilled sheep's-milk cheese in front of you. - See this guy?
Önünüzde duran kızarmış koyun sütünden yapılmış peynir için cennette eşleştirildi.
In front of live television cameras, agitators breached our walls and tried to take control of this nation's capital.
Canlı yayındaki televizyon kameraları önünde provakatörler saflarımıza karıştı ve bu ulusun başkentini ele geçirmeye çalıştı.
Sir, how can I repeat such things in front of so many people?
Efendim, öyle şeyleri bu kadar insan içinde nasıl söylerim?
Ask anyone out here in front of the judge.
Hakim önünde herkese sor.
But, no, you gotta lose your shit in front of everyone!
Ama yok, aklını herkesin önünde kaybedeceksin ya!
The budget will go in front of the full Senate without bifurcation.
Bütçe, ikilem tartışması olmadan senatoya gidecektir.
You're embarrassing me in front of Eric.
- Beni Eric'in önünde rezil ediyorsun.
Sorry it took so long, but the lady in front of me paid for her Jujubes with a third-party check.
Önümdeki kadın aldığı jelibonun parasını üçüncü parti çeki yazarak ödemeye çalıştı da.
That's my name on the sign in front of the saloon.
- Meyhane tabelasında adım yazıyor.
You can't get in front of a moving train!
Kendini hareket halindeki bir treninin önüne atamazsın.
But not in front of him.
Ama babanın önünde değil.
I don't know, just'cause the next time, um, you see us, we may kiss again in front of you.
Şeyden diyorum, belki bizi bir dahaki görüşünde önünde öpüşebiliriz...
Slade Wilson drove a sword right through my mother's heart, in front of my sister and I.
Slade Wilson annemin kalbine kılıcını benim... ve kardeşimin önünde sapladı.
- Don't call me Oliver, especially in front of the recruits.
- Bana Oliver deme. Özellikle de yeni girenlerin yanında.
You wouldn't kill me in front of all of them.
Onların önünde beni öldürmezsin.
So try, or are you gonna turn down a challenge in front of your men?
Yani dene, yoksa adamlarının önünde düellodan mı kaçacaksın?
I'm Curtis, by the way, the guy awkwardly standing in front of you waiting to be introduced, and this is my husband Paul.
Ben Curtis bu arada. Önünde garip bir şekilde dikilip tanıtılmayı bekleyen kişi ve bu da kocam Paul.
Play Jean Valjean in front of sold-out crowds, win a bunch of Tonys.
Jean Valjean'ı tüm koltukları dolu tiyatroda oynamayı isterdim, Birkaç Tony kazanırdım.
Uh, we-we just need a picture inside in front of Lincoln to complete the 20.
20'yi tamamlamak için sadece içeride Lincoln'un önünde bir fotoğrafa ihtiyacımız var.
She's a fan of Lincoln and all she wants is her picture in front of him.
Lincoln Hayranı ve tek istediği önünde bir fotoğraf.
Not if you're in front of me.
Önümdeysen hayır.
So the panels go in front of the lamps.
Bütün dikkat yemeğin üzerinde.
Although I saw the front of his car was smashed in, so eat it at your own risk.
Gerçi arabasının önü göçmüştü. Yiyip yemeyeceğine sen karar ver.
Well, this is right in front of us, so I'd say it does exist.
- Önümüzde duruyor yani bence var.
in front of you 59
in front of me 49
in front of everyone 57
in front of all these people 16
in front of everybody 36
in front 30
of course 48716
off we go 156
office 169
offer 51
in front of me 49
in front of everyone 57
in front of all these people 16
in front of everybody 36
in front 30
of course 48716
off we go 156
office 169
offer 51
of course not 6388
officer 2766
offensive 29
offense 31
official 47
often 203
offspring 19
offended 16
officers 467
officially 347
officer 2766
offensive 29
offense 31
official 47
often 203
offspring 19
offended 16
officers 467
officially 347
offred 44
offices 24
offs 170
off the top of my head 48
of course you can 486
of course you do 750
offside 18
of course i do 1281
off the grid 28
officer down 213
offices 24
offs 170
off the top of my head 48
of course you can 486
of course you do 750
offside 18
of course i do 1281
off the grid 28
officer down 213
off you go 630
of course i can 204
off with his head 28
of course you don't 199
of course i will 266
off i go 35
of course i am 561
of course i can 204
off with his head 28
of course you don't 199
of course i will 266
off i go 35
of course i am 561