Might i ask translate Turkish
801 parallel translation
Sir john? Might i ask you... what kind of play is this exactly?
Sir John, bunun ne tür bir oyun olduğunu sorabilir miyim?
And might I ask you not to come down to breakfast in your dressing gown, or not to use it as a table napkin if you do?
Ve sizden kahvaltıya geceliğinizle inmemenizi, inerseniz bile peçete yerine kullanmamanızı isteyebilir miyim?
- Might I ask how you happen to be here?
Neden burada olduğunu sorabilir miyim?
Might I ask, Counselor, who will be serving as my second?
Mahsuru yoksa danışman yardımcımın kim olacağını öğrenebilir miyim?
- Excuse me, sir, might I ask, what is wrong with Tafoa, as Mr. Christian suggested?
- Pardon, efendim, sorabilir miyim Mr. Christian'ın önerdiği gibi Tafoa'ya gitmenin nesi yanlış?
Might I ask, sir, where your wife is?
Eşinizin nerede olduğunu sorabilir miyim efendim?
Might i ask you to stand up for one moment?
Bir an için ayağa kalkmanızı isteyebilir miyim?
I might ask you the same question.
Aynı soruyu ben de sana sorabilirim.
If you'd ask me real nice, I might put that bag up there for you.
Benden kibarca rica etseydiniz, sizin için o çantayı yukarı koyardım.
♪ Oh, I want a lovin'baby And it might as well be you...
Aşk dolu bir bebek istiyorum Bu sen ol bari...
I'm sure I don't know. You might ask him.
Kendisine sorabilirsin.
I know it seems an awful thing to ask but I thought you might, perhaps, as a favor persuade Mr. Ballard to withdraw his rose from the competition.
Biliyorum, tuhaf bir istek ama gülünü yarışmadan çekmesi için Bay Ballard'ı ikna eder misiniz acaba?
I wonder if I might ask you a favor.
Sizden bir şey rica edebilir miyim?
I might ask you what you're doing in my bathroom.
Benim banyomda ne işiniz var desem daha doğru olur.
I thought perhaps you might like to ask the vicar or Dr. Hampstead.
Rahibi veya Dr. Hampstead'i davet etmek istersiniz diye düşündüm.
I'm sorry, professor... do you think I might ask the janitoress if there is an available room here... in the house where I might stay over?
Üzgünüm, profesör... Yöneticinize apartmanda kalabileceğim boş oda... olup olmadığını sorabilir miyim?
I thought perhaps we might ask him to dinner one night.
Belki de bir gece onu yemeğe çağırabiliriz.
If I ask Father Donlin, he might find some in the rectory.
Peder Donlin'den isteyeyim, odasında olabilir.
- You might ask me if I won my case?
Önce kazandım mı, diye sormalıydın.
They might ask him to play and I want him to be at his best. Go on.
Ondan piyano çalmasını isteyebilirler ve ben iyi çalmasını istiyorum.
I might ask you that?
Ben sana sormalıyım.
- I might ask you the same question.
Aynı soruyu asıl ben sormalıyım.
He left before I could ask him when I might call.
Ne zaman uğrayabileceğimi soramadan ayrıldı.
[Chuckles] Might as well just ask me if I want to get married, period.
Bana önce biriyle evlenme niyetinde olup olmadığımı sorsaydınız bari.
I thought we might have to ask for your help, Mr. Smith.
Bay Smith'den yardım isteriz diye düşünmüştüm.
Not about love or Bill or what has been or will be or what might have been... because I'm not gonna listen.
Ne aşk hakkında, ne Bill veya olanlar hakkında... veya olacaklar hakkında... çünkü seni dinlemeyeceğim.
He spoke to me so gently one night when I was going to bed, that I wasn't afraid to ask him, just once more, that you might come home.
Bir gece yatmak üzereyken benimle nazikçe konuştu bir kez daha senin eve gelip gelemeyeceğini sordum.
If you ask for another penny might leave an open question, I'd regret me liberality.
Eğer başka sent daha istersen cömertliğimden ötürü pişmanlık duyabilirim.
I was hoping you might ask me in.
Beni davet etmenizi umuyordum.
What I'm gonna ask you to do might be dangerous.
Sizden yapmanızı isteyeceğim şey biraz tehlikeli olabilir.
I don't know what to tell you except, you might ask at the Cantina Felice.
Nerde olduğunu bilmiyorum ama, yine bara gitmiş olabilir.
I was going to ask Brother Arvide if he might let me carry the drum when we go out again this afternoon.
Arvide Kardeş'e bu akşam davulu taşımama izin verir mi diye sormaya gelmiştim.
Now, tomorrow I want you to go to Luke and make up to him so that he might ask you again.
Yarın Luke'a gidip gönlünü almanı istiyorum ki böylece sana tekrar evlenme teklif edebilsin.
I might risk my job if I ask now
Şimdi sorarsam işimi riske atarım.
I don't want to ask any awkward questions... but at what sort of place might this body be found?
Yanlış bir şey sormuş olmak istemem ama bu ceset nerede bulunabilir?
There might be some questions I'd like to ask.
Sormak isteyebileceğim bazı sorular var.
I think you might ask him.
Bence sormalısın.
You know, I might ask my old lady for a night out once.
Eski karımla bir gece dışarı çıkabilirim.
I wonder, Miss Marina if I might ask you to do a small favor for me?
Bayan Marina sizden bir şey rica edebilir miyim?
Ask me, I'd say the old gentleman might be willing to part with a lot of pesos to get his son back safe.
Sor bana, yaşIı beyefendi oğlunu geri sağlam olarak geri almak için bir sürü pesoyu gözden çıkartacaktır.
I thought I might ask you a few questions.
İzin verirseniz, bir iki soru sormak istiyorum.
Well, I suppose you might say a broken heart.
Aşkını yitirdiği için olduğunu farzedebilirsiniz.
- You might ask us. I will. I promise.
Angie'yle biraz para biriktirince, bira partisi veririz.
Getting back to what people do for a living, can I ask a question that might embarrass you?
İnsanların hayatını nasıl kazandığına dönersek, Seni utandıracak bir soru sorabilir miyim?
- Might better ask why I bothered to.
- Asıl niye uğraştığımı sormalısın.
Baron, I wonder if I might ask, who was the young woman I saw in the window before you came to the door?
Siz kapıya gelmeden önce pencerede duran genç bayan kimdi? Genç bayan mı?
I found your pocket book at Upton and came to ask if I might return it.
Upton'da cüzdanını buldum ve onu sana vermek için geldim.
And when I do so, all I ask is that I might have the honour of presenting it in person.
İzin verirseniz cüzdanı bizzat kendim teslim etmek isterim.
I might ask you some day
Bunu başka bir gün sorabilirim.
I wonder if I might entice you... into joining me for a drink, my love?
Benimle bir içki içer misin, aşkım?
I might even be obliged to ask you to leave France.
Hatta sana, Fransa'yı terketmeni bile emredebilirim.
might i have a word 38
might i add 20
i asked you first 53
i asked 191
i ask the questions 35
i asked first 21
i asked myself 26
i asked you 78
i asked you something 17
i asked you a question 258
might i add 20
i asked you first 53
i asked 191
i ask the questions 35
i asked first 21
i asked myself 26
i asked you 78
i asked you something 17
i asked you a question 258
i asked them 16
i asked for it 22
i ask you 194
i asked him 111
i asked her to marry me 21
i asked him to 16
i asked her 65
i ask you again 25
i asked around 50
i asked you to do one thing 19
i asked for it 22
i ask you 194
i asked him 111
i asked her to marry me 21
i asked him to 16
i asked her 65
i ask you again 25
i asked around 50
i asked you to do one thing 19
i ask 87
i asked mr 24
i ask myself 41
i ask again 16
asked 24
asking 38
aske 51
ask me anything 71
ask me a question 31
ask your mother 32
i asked mr 24
i ask myself 41
i ask again 16
asked 24
asking 38
aske 51
ask me anything 71
ask me a question 31
ask your mother 32
ask me 205
ask me anything you want 22
ask her 221
ask your questions 26
ask away 74
ask me again 35
asked and answered 66
ask your father 22
ask questions later 24
ask me what 45
ask me anything you want 22
ask her 221
ask your questions 26
ask away 74
ask me again 35
asked and answered 66
ask your father 22
ask questions later 24
ask me what 45
ask questions 22
ask her out 51
ask around 58
asking for help 16
ask you a question 17
asking questions 54
ask him 412
ask mr 28
ask yourself 98
ask yourselves 19
ask her out 51
ask around 58
asking for help 16
ask you a question 17
asking questions 54
ask him 412
ask mr 28
ask yourself 98
ask yourselves 19