Not on you translate Turkish
20,424 parallel translation
You must be really angry with her if you're not watching what's going on in the OR.
Ona çok kızgın olmalısın. Yoksa ameliyathanede neler olup bittiğini izlerdin.
I mean, not literally,'cause she'll bite you on the bottom, but let's, uh...
Zehirli değil ama yine de ısırabilir tabii. En iyisi...
Unless your car runs on something other than gas, you're not gonna make it there before I catch you.
Araç gaz dışında bir şey üzerinde çalışır sürece, Mısın ı yakalamak önce orada yapmak değiliz.
Not if I have to rely on you to take me there.
Bulunmak için size güvenmek zorundaysam, hayır bulunmadım.
Just because you saved my ass 10 years ago, does not mean it's okay for me to fall on the fucking sword for you.
10 yıl önce kıçımı kurtardın diye yenilgiyi kabul edecek değilim. Tuhaf.
But you know more than anyone, Bobby... even if we find a way to keep the world spinning... not everyone's gonna be on that bus ride home.
Dünyanın devam etmesinin bir yolunu bulursan bile Bobby iyi biliyorsun ki herkes kurtulacak diye bir kaide yok.
- It's not what you think. - What did I just hear on a tape in your basement?
- Bodrumundaki teypte az önce ne dinledim ben?
Misery is something you get past, not something you pass on to your children.
Acı aştığın bir şeydir, çocuklarına devrettiğin bir şey değil.
Sister Joan of arc, i try to make it a habit to raise my voice only when necessary, and it is not often that the occasion calls for me to raise my voice, but you are trying my Patience, and on top of that,
Kardeş Joan of arc! Yalnızca gerektiğinde sesimi yükseltmek için bir huy edinmeye çalışıyorum ve bu sesimi yükseltmek için olan durum fırsatları pek sık değildir ama sen sabrımı sınıyorsun ve bunun üstüne de hala arabamı elinde tutuyorsun.
It's not that I think he's strange, but you said if he's left on his own he'd always have trouble with personal relationships.
Acayip biri olduğunu düşünmüyorum ama tek başına bırakınca insan ilişkilerinde hep hatalar yapıyor demiştin.
Promise me you will not- - under any circumstances- - repeat that story while you're on the stand.
Kürsüde bu hikayeyi hiç bir koşul altında anlatmayacağına dair bana söz ver.
You'll find nothing because what we saw was not an actual tree on fire, it was just another of these events that have been haunting this village.
Bir şey bulamayacaksın çünkü gördüğümüz gerçekten yanan bir ağaç değildi. Sadece bu köyde yaşanan tekinsiz olayların bir diğeriydi.
But now, now he's not here, so, Your Majesty, how would you like to go on another quest?
Ama artık burada olmadığına göre başka bir maceraya atılmaya hazır mısınız, Majesteleri?
You're not going to get an entirely new way of solving this problem until you begin to have an open acknowledgement that we have cyber weapons as well, and that we may have to agree to some limits on their use
Siber silahlara sahip olduğumuzu kabul edene kadar,... böyle yenilikçi bir yöntem bulamayacağız. Ve eğer diğer devletlerin bunu kullanırken bazı kısıtlamalar,... yapmasını istiyorsak biz de aynısını yapmalıyız.
- You are not going on a cruise.
- Gemi yolculuğu yapmıyorsun. - Biliyorum.
" Are you prepared to have a really unattractive child that would not look good on camera?
" Fotoğrafları güzel görünmeyecek, çirkin bir çocuğun olmasına hazır mısın?
Did you not notice the Billy Squier patch on the butt?
Popo kısmındaki Billy Squier armasını görmedin mi?
Unless you're on the lam. Which I am not.
Polisten kaçmıyorsan tabii.
"It was lovely meeting you," and we send her off and we laugh, and we have tea, and we buy a rocking chair that may or may not have been Benjamin Franklin's barber's cousin's proctologist's, and we pat ourselves on the back for a job well done, and we go home and we forget all about her.
Sonra da Benjamin Franklin'in berberinin kuzeninin proktoloğuna ait olma ihtimali olan bir sallanan sandalye alır, güzel bir iş çıkardığımız için birbirimizi över, evimize döner ve kızı tamamen unuturuz.
It's not his take on you.
Onun bakışı değil bu.
You're probably not interested in the musical anymore, but out of politeness, I'm letting you know that Nat Compton and I went on retreat to Cape Cod last weekend, and we've come up with a new song.
Müzikal artık ilgini çekmiyordur herhalde ama nezaketen sana haber vereyim dedim. Nat Compton'la geçen hafta sonu Cod Burnu'nda inzivaya çekildik ve yeni bir şarkı yaptık.
Were you seriously not planning on asking me to be part of the fun?
Cidden eğlencenin parçası olmamı istemiyor muydun?
On the contrary, I have come to realize that you were not behind the accusation that I poisoned Francis, or behind the recent appearance of the Red Knights.
Bilakis, senin Francis'i zehirlediğim suçlamasının ya da Kızıl Şövalyelerinin yakın zamanda ortaya çıkışlarında parmağınınn olmadığını fark ettim.
Not if you convince him that he should be on our side.
Tabi eğer sen onu bizim yanımızda olmaya ikna edemezsen öyle.
Not really, but it doesn't seem to be having any adverse effects on your health, and you've been stable for 24 hours, so we think you're good to go home.
Tam olarak değil, ama sağlığınızdaki yan etkilerini izlemek için 24 saat sabit kalmalısınız, sonra evinize gidebileceğinizi düşünüyoruz.
I'm just not gonna waste them on you.
Bunları sana israf etmiyorum.
Ah, you're not blaming this on me?
Ah, beni suçluyorsun değil mi?
- You wouldn't give Szorlok the last piece, not for a faint hope on some magic hammer.
Sen Szorlok son parçayı vermezdim, bazı sihirli çekiç belli belirsiz bir umut için.
You know, even if we take care of the maid, I'm telling you, this guy's not gonna stop until he's got blood on his hands.
Temizlikçiyi halletsek bile bu adam kan dökmeden asla durmayacak.
If you insist on hating each other, do it while I'm not around.
Birbirinizden nefret etmekte ısrar ediyorsanız, ben yokken yapın.
You are not gonna die on me.
Benim yüzümden ölmeyeceksin.
Back when your studio was doing Heat Wave, I gave you notes on that horrible script you commissioned.
Stüdyon Heatwave'i hazırlarken sipariş ettiğin o korkunç senaryo hakkında sana not yazdım.
Look, I already told you you're not on the cleared list.
Listede yoksunuz
Now, I have chosen to believe that your country is not playing on our emotions tonight, but nevertheless, you will feel the full impact of them if you do not comply with my demands.
Ülkenizin duygularımızla oynamadığına inanmayı seçiyorum ancak taleplerim yerine getirilmezse etkisini büyük hissedeceksiniz.
I'm... I'm shining a light on the truth, whether you want to see it or not.
Ben gerçeği gösteriyorum görmek istersin istemezsin sana kalmış.
Someone who'll kiss your bruises the same way he kisses your lips, who's on your side, not when it's easy, but when it's damn near impossible, when you yourself don't think you deserve it?
Dudaklarını öper gibi yaralarını öpecek kolay olmasa bile yanında duracak biri olacak ama yaklaşmak mümkün olmadığında bunu hak etmediğini mi düşüneceksin?
Keller's not gonna put you on the stand, is he?
Keller seni jüri önüne mi çıkaracak?
Well, then you should have rescheduled them, not pawned them off on other doctors.
O zaman onlara yeniden randevu verecektin başka doktorlara kakalamayacaktın.
I heard on good authority that you're not eating much.
İyi bir bilirkişiden pek fazla yemek yemediğini duydum da.
It's just, we take the notes so you can concentrate on telling us about what brings you here.
Biz not alıyoruz o yüzden siz bize sizi buraya getirenin ne olduğunu anlatmaya konsantre olun.
Well, I did read up on you, and I know that you're not one to back down from a challenge, so I suppose what I'm askin'- - really, begging- - you for is... some kind of hope.
Senin hakkında araştırma yaptım ve senin zorlu bir işte sözünden dönecek biri olmadığını biliyorum o yüzden sana sormam, gerçekten sana yalvarmam gerek bunun için umut olur musun diye.
Although, knowing the first ten years of those were devastating, I'm not sure what you're doing here.
Her ne kadar ilk on yılın ne kadar yıkıcı olduğunu bilsem de burada ne aradığından emin değilim.
- You've never come too fast... - Yeah. Or on occasion not gotten hard?
Hiç mi çabuk gelmedin ya da ara sıra gelmekte hiç zorlanmadın mı?
Not to mention, how stressful can your life really be if you are carefully shading a unicorn's ass at 3 : 00 p.m. on a Tuesday?
Hem salı öğlen saat 3'te tek boynuzlu bir atın götünü boyuyorsan hayatın ne kadar stresli olabilir ki?
I know you can't think about that because if it consumes you, you would not be able to go on with your day, but you need to know that I'll never forget that.
Ama bunu asla unutmayacağımı bilmen gerek.
Construction on the designs that you've laid out, will-will not take place for some time.
Hazırladığın tasarımlardaki yapılar bir süre inşa edilmeyecek.
Residents of Wayward Pines, if you are not on the initial shuttle lists, you must wait in your homes for group two.
Sevgili Wayward Pines sakinleri birinci grup listesinde adınız yoksa ikinci grup alınıncaya kadar evlerinizde beklemeniz gerekmektedir.
You're not on the first list.
İlk listede adınız yok.
- Frank! - You're not on the list!
- Adın listede yok!
I'm not accusing you, Matthew.I'm on your side.
şu an seni suçlamıyorum, Matşew. Ben senin tarafındayım.
You know what I said, earlier on, about not seeing something that's right in front of you?
Sana daha önce, gözünün önündeki şeyleri görememek ile ilgili bir şey söylemiştim ya?
not on your own 16
not on your life 98
not on my watch 160
not only that 217
not one bit 68
not once 292
not one 244
not one of them 22
not on purpose 75
not only 29
not on your life 98
not on my watch 160
not only that 217
not one bit 68
not once 292
not one 244
not one of them 22
not on purpose 75
not only 29
not on my account 16
not on 18
not on the phone 38
not on me 58
not one word 69
on your behalf 19
on your mark 94
on your knees 587
on your bike 16
on your marks 92
not on 18
not on the phone 38
not on me 58
not one word 69
on your behalf 19
on your mark 94
on your knees 587
on your bike 16
on your marks 92
on your right 71
on your birthday 23
on your left 74
on your way 112
on your knees now 16
on your feet 441
on your desk 31
on your toes 27
on your own 129
on your head 43
on your birthday 23
on your left 74
on your way 112
on your knees now 16
on your feet 441
on your desk 31
on your toes 27
on your own 129
on your head 43
on your stomach 27
on your side 26
on your way out 27
on your 38
on your back 34
on you 192
on your face 24
on you go 57
on your side 26
on your way out 27
on your 38
on your back 34
on you 192
on your face 24
on you go 57