English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ N ] / Not so hard

Not so hard translate Turkish

753 parallel translation
You're not so hard to look at.
Yüzüne bakılmayacak biri değilsin.
Oh, it's not so hard once your mind is make up,
Ah, bir kere karar verdiniz mi gerisi kolay
All right, not so hard!
Tamam, o kadar sıkı değil!
Hey, hey, not so hard.
Hey, hey, o kadar sert değil.
- No, not so hard, Jeff. My earring.
- Hayır, o kadar sert değil, Jeff.
Not so hard.
Çok sert oldu.
That's not so hard to get.
O kadar zor değil.
But I do know there are other kinds of love and they're not so hard to find.
Ama başka türlü aşkların da olduğunu biliyorum ve bulması da o kadar zor değil.
Not so hard.
O kadar sert değil.
Oh, why, it's not so hard.
Neden, o kadar zor değil.
Not so hard.
Çok sert olmamalı.
Gently, Paul. Not so hard.
Kibarca Paul.O kadar kaba olmasın.
It's not so hard to understand.
Bunu anlamak hiç zor değil.
I'm not so hard up I need to get it from a working girl.
Bir orospuya kalacak kadar abazan değilim.
It's not so hard.
- Evet. Zor değil.
Not so hard or you'll kill me!
O kadar sıkmasana, beni de öldüreceksin!
It's not so hard.
- O kadar da zor olmasa gerek.
It's not so hard to touch.
Ona dokunmak o kadar kolay ki...
It's not so hard.
O kadar zor değil.
That's not so hard, is it?
O kadar da zor değilmiş.
It's not so hard on them I'm the way I am.
Benim böyle olmam onlar için çok zor olmadı.
Not so hard!
- İyi akşamlar, Şerif.
Not so hard.
Okadar sert vurma.
- It's not so hard to take 20 sleeping pills.
- 20 uyku hapı birden içmek zordur.
Not so hard, you mean thing.
O kadar da zor değil, seni kötü adam.
Not so hard.
Daha sert.
Not so hard.
O kadar sert kazıma.
Not so hard or I'll get my men to do it.
Sert yapma yoksa, yapmaları için adamlarımı çağırırım.
And there's one more message that I want you to relay to him. I'm working hard to find the necklace... so I hope that he's not the one to find it.
Artık ben araştırmaya başlayacağım için artık o araştırmaz umarım.
But, mademoiselle, it's so hard to remember things that happened so long ago and way over in England, not France.
Ama matmazel uzun zaman önce olmuş şeyleri hatırlamak zor hem İngiltere'yi anlatıyor Fransa'yı değil.
It'll hit them so hard that in the future... not a man in this state will move a steer out of his own backyard.
O kadar sert olacağız ki... ileride kimse hayvanını kendi bahçesine bile çıkaramayacak.
And this work were not quite so physically strenuous was hard enough specially during the hot summer days.
Fakat özellikle sıcak yaz günlerinde bu iş fiziksel olarak dayanılacak gibi değildi.
We've tried so hard... not to face facts.
Gerçeklerle yüzleşmemek için çok çaba sarfettik.
Uh-huh. It's not blowing near so hard.
Çok sert estiği söylenemez.
It is very sad to love and lose somebody. But in a while, you'll forget, and you will take up the threads of your life where you left off not so long ago and you will work hard. There's lots of happiness in working hard.
Birisini sevmek ve kaybetmek çok üzücüdür ama bir süre sonra unutup hayatına kaldığın yerden devam edeceksin ve çok çalışacaksın, çok çalışmak insanı mutlu eder.
Nobody knows whether she's right or not, but... she's worked so hard...
Kimse annesinin haklı mı, haksız mı olduğunu bilmiyor, fakat çok fazla ter dökmüş, müthiş bir inancı var...
I tried so hard to keep my promise, not make any trouble here.
Burada sorun çıkarmayacağıma dair verdiğim sözü tutmaya uğraşıyorum.
You have been unreal to me for so long it is hard to believe that all of this is not something I dreamed a long time ago
Seni o kadar çok hayal ettimki, bunların uzun zaman önce kurduğum bir düş olmadığına inanmak çok zor.
not quite so hard...
o kadar sert değil...
The current's with me, so it's not hard.
Akıntıyı arkama aldığım için çok zorlanmadım.
We tried so hard not to have love for each other but we could not help ourselves.
Birbirimizi sevmemek için çok caba gösterdik ama buna engel olamadık.
With a little give and take, it might not be so hard.
Karşılıklı tavizlerle hallolabilir.
In the morning, it was blowing so hard that the boats would not be going out.
Sabahleyin rüzgâr şiddetli estiğinden kayıklar denize açılmıyorlardı.
it's not so much pain as hard work.
Çok çalışmak kadar acı vermez.
But I just as soon had cleaned out our pigsty at home, it's not half so much hard work.
Ama evimizdeki domuz ahırını temizlemek bile bu kadar vakit almıyordu. O iş, bunun yarısı kadar bile değil.
It's not so very hard.
O kadar da zor değil.
Not so hard.
O kadar zor değil.
Simon's there, and he's putting the boot in - and not terribly hard, but he's going down, so Simon can move on.
Simon tekmeliyor, çok sert değil fakat stilli... Düşüyor.
Elder brother you need not press so hard
Abi! sakin ol yahu!
If I had not kicked your ass so hard at that time and made you fly off a long way you would have died by now
Eğer isteseydim... hepinizi şimdiye kadar... çoktan öldürmüştüm bile. ama gerçekten bir yanlış anlaşılma var!
Then they clamped, like, lid-locks on me eyes so that I could not shut them, no matter how hard I tried.
Ne kadar denersem deneyeyim.. ... gözlerimi kapatamayım diye gözlerime göz kapağı kilidi taktılar.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]