Pretty close translate Turkish
955 parallel translation
The truth is, she was pretty close with Joong Won.
Aslında Joong Won'la çok yakındılar.
I was camped out pretty close to you, and I heared that powwow you had with Thorpe.
Size çok yakın bir yerde kamp kurmuştum ve Thorpe ile fısıldaştığınızı duydum.
You were pretty close to something there, Fred.
Orada bir şeye oldukça yakındın Fred.
It's pretty close.
Oldukça yakından geliyor.
Pretty close.
Kıl payı kurtulmuşsun.
I've been sticking pretty close to the office.
Ofiste taraflarında takılıyordum.
- Are you and he still pretty close?
- Hâlâ yakın mısınız?
No. I came pretty close to it once or twice.
1-2 kere söylemeye çok yaklaşmıştım.
Jeeter, that one was pretty close.
Jeeter, bu çok yakındı.
But what I'm here to tell you is that you'd better watch out pretty close for me the next couple of days because I wanna do what I gotta do without committing any real big sin because I know how you feel about stealing.
Ama sana asıl diyeceğim önümüzdeki birkaç gün bana göz kulak olsan iyi olur çünkü yapmam gerekeni günah işlemeden yapmak istiyorum çünkü hırsızlık hakkında ne hissettiğini biliyorum.
I've cut it pretty close.
Çok az vaktim var.
- That shadow's getting pretty close.
- Gölgeler yaklaşıyor.
We've seemed to cut our time pretty close Sir Henry.
- Anlaşılan zamanı ucu ucuna ayarlamışız, Sör Henry. - Ha?
But don't try to run away or pull any tricks like that, because I'll be keeping an eye on things pretty close.
Ama kaçmaya ya da bana oyun oynamaya kalkma. Çünkü bu konuyu yakından takip edeceğim.
And from the worried look, I'd say a pretty close one.
Bu endişeli bakıştan anlıyorum ki yakın bir akraba.
If you're in Arabia, which is where l'll be before going to Africa, you're pretty close.
Afrikaya gitmeden önce varacağım yer olan Arabistandaysan eğer, oldukça yakın olursun.
Weren't you pretty close to Brignon?
- Siz Brignon'la pek yakın değil miydiniz?
- That's pretty close, all right.
- Aynen böyleydi.
- Pretty close.
- Evet böyleydi.
We're getting pretty close now, ladies... to that super-duper electric blanket... donated by Bollcomb's Drug Store.
Bollcomb Eczaneleri tarafından bağışlanan muhteşem elektrikli battaniyeye çok az kaldı hanımlar.
We ought to be pretty close to Chanute.
Chanute'e yaklaşmış olamayız.
Pretty close.
Güzel takım.
Well, it's getting pretty close to time.
Çok az zaman kaldı.
Cole Smith picked this meeting place pretty close to the trail.
Cole smith bu güzel buluşma yerini patikaya yakın secti.
On account of we're coming pretty close to the end of the trail!
İzlemenin neredeyse sonuna geldiğimize göre.
You must've got pretty close if you could smell it.
Kokusunu aldığına göre, demek ki bayağı yakınlaşmışsın!
It's pretty close.
Çok yakında.
She and her dad were pretty close.
Babasıyla çok yakındılar.
Nothing like it has ever been exploded before. We're going to be pretty close, but there are observers in a forward bunker who will be a lot nearer than us.
Daha bunun gücüne yakın hiç bir şey patlatılmadı Biz oldukça yakın olacağız fakat ilerideki siperde sığınan gözlemciler bizden çok daha yakın olacaklar.
We must be getting pretty close to their village.
Köylerine oldukça yaklaştık gibi gözüküyor.
[Guy Narrating] Mily, out on that cruise, was keeping in pretty close touch with me... whenever she could.
Tekne gezisindeki Mily, benimle elinden geldiğince... iletişim hâlindeydi.
Since Im out of work... Helen makes me watch the pennies pretty close.
İşsiz olduğumdan beri Helen parayı tutarlı kullanmama neden oluyor.
That's a pretty close guess.
Oldukça iyi bir tahmin.
I've been watching you pretty close for a lot of years.
Uzun yıllardır seni yakından izliyorum.
That's pretty close.
O tarz bir şey.
But I think we're pretty close.
Fakat sanırım oldukça yaklaştık.
I came pretty close, didn't I?
Çok yaklaştım, değil mi?
Must be pretty close if we can hear that.
Eğer bunu duyabiliyorsak çok yakında olmalılar.
As I understand it, when you ain't here with us... you keep pretty close to your house, uh, with your mother.
Anladığım kadarıyla, bizle burada değilken annenle evin oldukça yakındı.
I didn't know much about his affairs, and there was a time there when I considered him a pretty close friend.
İlişkileri konusunda pek bir şey bilmiyorum, oldukça yakın dost olduklarını düşündüğüm zamanlar olmuştur.
Of course, he came pretty close a couple times to being elected... but never quite made it.
Tabii, birkaç kez seçimi kazanmanın eşiğine kadar gelmişti ama asla başarılı olamadı.
I've been sticking pretty close here lately.
Son zamanlarda buraya takılıp kaldım.
It'd be pretty close.
Oldukça yakın.
NOT THE SAME THING EXACTLY, BUT PRETTY CLOSE.
Birebir aynısı değil ama oldukça benzer.
Pretty close.
Ucuz atlattık.
My advice to you, Mr. Meadows, is to stick pretty close to your legitimate business from now on.
Benden size tavsiye Bay Meadows bundan böyle sadece bu küçük ve yasal işinizle ilgilenin.
- This was pretty close.
- Neredeyse beni haklıyordu.
That's figuring it pretty close.
Yaklaşık olarak tahmin ediyorum.
They're watching the test animals pretty close, but nothing's showed up yet.
Test yapılan hayvanları yakından izliyorlar, ama henüz bir şey olmadı.
Close them pretty eyes now.
Şimdi güzel gözlerini kapat
Take off that pretty dress. Close Fido's door.
Güzel olmasına rağmen elbiseni çıkar.
closet 47
close 700
closed 242
closer 395
closes 126
closets 45
closely 21
close the window 34
close your mouth 50
close your eyes 1096
close 700
closed 242
closer 395
closes 126
closets 45
closely 21
close the window 34
close your mouth 50
close your eyes 1096
close one 17
close enough 217
close range 54
close the gate 44
close the door 763
close the door behind you 29
close friends 22
close it 165
close the gates 31
close the doors 37
close enough 217
close range 54
close the gate 44
close the door 763
close the door behind you 29
close friends 22
close it 165
close the gates 31
close the doors 37