Close enough translate Turkish
2,190 parallel translation
- Close enough.
Yeterli.
Skin tone's close enough.
Cilt rengi yeterince yakın.
Well, Dwight, he wiped his butt. Is that close enough for you?
Bu senin için yeterince yakın mı?
I was out running and I was close enough by to see how you're getting on.
Buralarda koşuyordum da sana da bir bakayım dedim.
Those clams aren't close enough to cause you any trouble.
Bu midyeler sana sorun çıkarmaz.
There's no way a human got close enough for this.
Bir insanın bunu yapacak kadar yaklaşmış olmasına imkan yok.
- Close enough. Kenzi.
- Benim için bu da yeterli.
Not quite falling off the bone, but close enough.
Etleri tamamen sıyrılmamış ama ona yakın bir durumda.
That's close enough. Okay.
- Daha fazla yaklaşma.
That's close enough.
Yeterince yaklaştın.
And then you'll be close enough to use the cleaver?
Böylece satırı kullanmak için yeterince yakın mı olacaksın?
Then you're not looking close enough.
- Yakından bakmadığındandır.
That's close enough.
Hayır hayır. Fazla yaklaşma.
Close enough.
İyi denemeydi.
Oh, it's close enough.
- Yeteri kadar yakın.
There is no "close enough" in rhyming.
- Yeteri kadar yakın da kafiyeli değil.
Far enough away not to attract attention but close enough to make sure she's the right one.
Dikkat çekmeyecek kadar uzak, aradığını bulduğuna emin olacak kadar yakın.
That's close enough.
Daha fazla yaklaşma.
I could not get close enough to the generator while the Leader's forces guarded it.
Lider'in adamaları tarafından korunurken jeneratöre fazla yaklaşamadım.
We should get you close enough to, uh, make a positive I.D. on the man who saved you.
Bu sayede sizi kurtaran adamın kimliğini teşhis etmenize olanak sağlamış oluruz.
Close enough where I call him each year on the anniversary.
Her yıl, yıl dönümünde arayacak kadar yakın.
Okay, so it jumps rather than flies, but this much air time is close enough.
Tamam, bu yüzden sineklerden daha iyi sıçrıyor, ama bu kadar çok havada kalma süresi yeterince yakın.
When one of the two stars dies and becomes a white dwarf, if it's close enough, it starts stealing material from the other star.
Bu yıldızların biri ölüp de beyaz bir cüce olduğunda eğer yeterince yakın mesafelerde iseler diğer yıldızdan malzeme çalmaya başlar.
We're close enough to the Sun for liquid water but not so close that it boils away.
Ancak kaynayıp gidecek kadar yakın bir konumda değiliz. Yaşam için tam doğru bir bileşimde.
I... well, I wasn't close enough with hyung to cry and moan.
Ben ağlayıp sızlayacak kadar abimle yakın değildim.
Ah, close enough for me.
Ah, bu kadarı da bana yeter.
We're close enough, Sire.
- Yeterince yakınız, Kral'ım.
This was not close enough for Richard.
- Rişar daha yakına giderdi.
Close enough!
Hiç yoktan iyidir!
That's close enough.
Burası yeterince yakın.
Next door's close enough.
Bitişik yeterince yakın zaten.
Lily is a lesbian and that's close enough for the family.
Lily bir lezbiyen.
We know when you're going to go off the plan or not because if we're close enough, we can sense when it's going to happen.
Ne zaman planın dışına çıkıp çıkmayacağını biliriz çünkü sana yeterince yakınsak bunun ne zaman olacağını sezeriz.
If he's on fire, how do I get close enough to stake him?
Eğer yanarsa, kazığı saplamak için ona nasıl yaklaşacağım?
Somewhere along the line I decided to take charge of my life, and to never let anybody ever get close enough to hurt me.
Bir noktada hayatıma hâkim olmaya ve kimsenin bana canımı yakacak kadar yaklaşmasına izin vermemeye karar verdim.
You know, I was close enough to smell it.
Kokusunu alacak kadar yakındaydım.
- That's close enough.
- Oldukça yaklaşmışım.
Someone close enough to know what she used to give me each year on my birthday.
Her yıl bana doğum günümde ne verdiğini bilen çok yakındaki biri.
Close enough to grab them.
Onları tutacak kadar yakın.
Now, we just gotta get close enough to take a shot.
Şimdi ateş edebilecek kadar yakınlaşmalıyız.
You're close enough to watch the lights go out.
Işıkların gittiğini görecek kadar yakın oluyorsun.
Is that I know we haven't spent a lot of time together this year, but I thought that we were close enough to be honest with each other.
Şu sıralar pek fazla beraber vakit geçiremedik, ama açık olmak gerekirse de yeterince yakındık.
# Close enough to start a war #
* Savaş başlatmaya yetecek kadar *
# Close enough to hurt me #
* Acı çektirmene bana *
Radiation pagers- - registers nuclear material, in case we can get close enough.
Radyasyon cihazları. Yeterince yaklaşırsak algılayabiliyor.
Close enough?
Yeterince yakın mı?
It's close enough.
Yeterince yakın.
- Close enough that Ernie asked your daddy to ride his float this year, even paid for his throws.
Ernie babana bu yıl onun tören aracına binme teklifi yaptığına göre, öyle. Atacağı boncukların parasını bile ödedi.
Well sometimes close is enough if we're talking about a bomb.
Hele bombadan söz ediyorsak.
If the burst was close enough, it would cause mass extinctions.
Eğer püskürme yeterince yakın ise kitlesel yok oluşlara neden olacaktır.
Close, but not enough.
Yaklaştın ama yeterli değil.
enough 5528
enough for today 16
enough is enough 234
enough said 73
enough about me 63
enough chitchat 25
enough now 40
enough of this 129
enough of this shit 25
enough talking 31
enough for today 16
enough is enough 234
enough said 73
enough about me 63
enough chitchat 25
enough now 40
enough of this 129
enough of this shit 25
enough talking 31
enough's enough 35
enough talk 56
enough with the 22
enough already 193
enough games 17
enough of this nonsense 22
enough of that 96
closet 47
close 700
closed 242
enough talk 56
enough with the 22
enough already 193
enough games 17
enough of this nonsense 22
enough of that 96
closet 47
close 700
closed 242
closer 395
closes 126
closets 45
closely 21
close the window 34
close your mouth 50
close your eyes 1096
close one 17
close range 54
close the gate 44
closes 126
closets 45
closely 21
close the window 34
close your mouth 50
close your eyes 1096
close one 17
close range 54
close the gate 44