English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ S ] / Second one

Second one translate Turkish

8,987 parallel translation
Buy one, get a second one for a parent or a loved one half price.
Bir tane alırsanız, aileniz veya sevdiğiniz biri için ikincisi yarı fiyatına.
So the first set of tracks is when they drove up ; the second one's deeper because they had zebras in the back when they drove away.
Öyleyse ilk iz buraya geldikleri zamana ait, ikinci izse daha derin, çünkü giderken yanlarında zebralar da var.
So, Cole's first wife dies suspiciously, and then the second one disappears.
Cole'un ilk karısı şüpheli bir şekilde ölür ve ardından ikinci karısı kaybolur.
Uh, there was a second one in the late'90s.
İkincisi 90'ların sonundaydı.
The second one grazes carolyn decker's shoulder, And the third one strikes her in the upper back.
İkinci kurşun, Carolyn Decker'ın sol omzunu sıyırdı ve üçüncüsü ise sırtının üst kısmına isabet etti.
Well, then, I guess we'll go with the second one.
O zaman ikincisi olsun.
The second one was one week later.
İkinci aramaysa bir hafta sonraydı.
One amethyst died this morning and a second one is losing power, which is causing the amniotic fluid in the cavern to dry up.
Bir ametist bugün bitti, ikincisi ise güç kaybediyor. Bu da oyuktaki amniyotik sıvının kurumasına sebep oluyor.
One amethyst died this morning. A second one is losing power.
Bir ametist bugün bitti, ikincisi ise güç kaybediyor.
Second one will stop your heart.
İkincisi de kalbini durduracak.
One second.
Bir saniye.
One second.
- Bir saniye.
And during, like, the one second
Sadece bir saniye gibiydi.
Now, just... One second.
Bir saniye.
[breathes noisily] One second.
Bir saniye [gürültüyle nefes].
Dad, can you just stop powering the house for one second?
Baba, eve enerji sağlamayı bir süreliğine kesebilir misin?
- Yeah! One second.
Bir saniye.
Excuse me for just one second.
Afedersin, bana bir saniye ver.
And if you'll just give me a second, she'll be back.
Şimdi eğer bana izin verirsen, one geri getirmeye çalışacağım.
But I don't buy for one second that the Mark is a terminal diagnosis, so don't go making peace with that idea.
Ama... Mührün ölümcül bir teşhis olduğunu bir an için bile düşünme. Bu şekilde huzura kavuşmaya çalışma.
We've never lost a patient from Theale on my watch, sure as hell not going to lose one now! 'The roads to the state-of-the-art hospital on the'other side of town were littered with abandoned cars. 'But Hammond and I had decided to get there as fast as possible,'even if it meant incurring a few ten-second penalties.'
Benim gözetimimde hiç kimseyi kaybetmeyeceğiz,'Hastaneye giden yollar... terkedilmiş arabalarla kaplanmıştı.''ama Hammond'la ben olabildiğince çabuk varmaya karar verdik,'her ne çarpışma başına 10 saniye kaybımız varsa da.'
No, well, your door didn't work one time, and you fired a man through a window the second time, so that's definitely no.
Hayır, Peki, Kapın bir kere bile çalışmadı, sen hastayı... pencereden içeri ateşledin, yani... HAYIR.
Uh, ooh, one second.
Bir dakika.
Just one second.
Tamam.
In one second, everything can just change.
Bir saniye içinde her şey değişebilir.
I took my eyes off him for one second.
- Gözümü sadece 1 saniyeliğine ondan ayırdım.
- One second.
- Bir saniye.
If it's OK. Just one second.
İyi akşamlar, rahatsız ediyorum.
Like this : you turn a simple 10-second discussion into a one-hour bag of problems.
Şimdi böyle, 10 saniyelik basit bir konuyu... bir saatlik problem yumağı haline getireceksin.
Auntie Nur, one second.
Nur teyzecim bir saniye.
Guessing I grabbed the one with the 10-second timer.
- Sanırım 10 saniyelik bombayı almışım.
- No. You're obviously going to get into one of those snooty schools, and sometimes you're gonna come in second... or fourth, or maybe even tenth.
O burnu havalarda okullardan birine gireceksin nasılsa ve gün gelecek ikinci olacaksın ya da dördüncü, hatta onuncu bile.
Do you expect me to believe that a 2-year-old can destroy a whole house in one second?
2 yaşındaki çocuğun koca evi bir saniyede yıktığına inanmamı mı bekliyorsun?
Oh. One second.
Bir saniye.
Okay, uh, could you just excuse us for one second?
Tamam, bize biraz müsaade eder misiniz?
Can you hold on for one second, Mr. Reynolds?
Biraz bekler misiniz Bay Reynolds?
Just, sorry, one second.
Pardon, bir saniye.
Never interested in me for one second.
Benimle bir an olsun ilgilenmedi.
These had squared-off edges. Wait, so he was killed on one staircase, then later pushed down a second?
Yani bir merdivende öldürülüp, bir diğerinden mi itildi?
I'll be one second.
Bir saniyede çıkarım.
Just one second.
Sadece 1 saniye.
I wouldn't for one second expect you to believe me... but no.
Bir kere daha bana güvenmenizi bekleyemem ama anlatamam.
- No, excuse me, one second.
- Bir saniye müsaade et.
I will not allow you to waste one more second.
Bir saniyemi daha boşa harcamana izin vermeyeceğim.
That's one second less than a goldfish.
- Sosyal medyadaki bir gencin ortalama dikkat süresi sekiz saniye.
Just one second!
- Yürüyün.
- One second.
Biliyorum, bir saniye!
Yeah, but one second.
Ama bir saniye.
Wait just one second.
Bir saniye bekleyin.
I'm sorry, man, hold on one second.
Affedersin dostum. Bir saniye bakle.
- Give me one second.
- Bir dakika dur ya.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]