English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / Ten minutes

Ten minutes translate Turkish

6,082 parallel translation
- Only ten minutes before he can report that the car has gone through the ice.
Ama on dakika öncesinde, aracıyla buza girdiğini bildirmiş.
Yeah, I thought about waiting ten minutes, dumping it on the day shift, but for the victim's sake
Ben de 10 dakika kadar bekleyip vardiyamı devretmeyi düşünüyordum.
The best part about getting a blowjob from Amanda : ten minutes of silence.
Amanda'dan bir sakso almanın en iyi yanı, on dakikalık sessizlik.
We'll find out in ten minutes.
- 10 dakika içinde öğrenmiş olacağız.
Just ten minutes. But in that time, those men found me.
Ama o süre zarfında adamlar beni bulmuştu.
Ten minutes?
On dakika?
The shelter will be closing its doors in ten minutes. the shelter will be closing its doors in ten minutes.
Barınağın kapıları 10 dakika içerisinde kapatılacaktır.
As fun as all this is, I only have about ten minutes before I have to go meet Larry, so we got to make this quick.
İyi hoş da, Larry'le buluşmadan 10 dakikam var. - Çabucak halletmemiz lazım.
Livy, ten minutes'til bedtime.
Livy, on dakika sonra yatıyorsun.
He has ten minutes left...
On dakikası kaldı...
But now you like to get it so much, maybe you'll enjoy a brand-new hot fuck every ten minutes for days on end.
Ama artık içine almayı bu kadar sevdiğine göre belki 10 dakikada bir ve günler boyunca sürecek yepyeni ateş gibi bir sikiş yaşamak hoşuna gider.
I texted gay-face director ten minutes ago, and said, "I hereby resign as U.S. of this production of F.G."
Homo suratlı yönetmene az önce mesaj attım ve dedim ki : "Burada belirttiğim gibi F.G.'den istifa ediyorum."
- Ten minutes.
- On dakika.
A waiter with radical leanings who showed up for work this morning, and left ten minutes later.
Radikal eğilimli bir garson... sabah işe geliyor, on dakika sonra ayrılıyor.
But that waiter, John Bowden- - I mean, he disappears ten minutes before the explosion, and then he drops off the face of the planet.
Ama şu garson, John Bowden- - Yani, o patlamadan tam 10 dakika önce oradaydı,... sonra yerin dibine girdi.
Whiskey, judging from your breath and that damp spot on your shirt. I'd say sometime in the last ten minutes?
Nefesinden anlaşılacağı gibi viski, ve tişörtündeki nemli noktadan yola çıkacak olursak... son 10 dakika içinde?
Ten minutes at the most.
- 10 dakikaya.
I'll never be more than ten minutes away.
Size 10 dakikalık uzaklıkta olacağım.
Okay, uh, in ten minutes, you were gonna call me and tell me there's a very urgent situation that needs my immediate attention, and you need me in the office right away, okay?
On dakika sonra beni arayacak ve ilgilenmem gereken acil bir durum çıktığını ve bana ihtiyacın olduğunu söyleyeceksin.
Thank you. Ten minutes.
- Sağ ol. 10 dakika sonra.
Put an offer about ten minutes ago.
10 dakika önce bir teklifi reddettiler. Zayıf olanlar.
Please wait ten minutes before calling 911, as we don't want to be here when the EMTs arrive.
- 911'i aramadan önce 10 dakika bekleyin çünkü ambulans ulaştığında burada olmak istemeyiz.
Well, as I drove away from the weirdest ten minutes of a party I've ever been to...
Şu ana kadar bulunduğum partilerin en garip on dakikasından uzaklaştığımda...
I heard Ducky curse ten minutes ago.
10 dakika önce Ducky'nin lanet ettiğini duydum.
I'll give you $ 1,000 for ten minutes of your time.
Bana on dakika ayırırsan 1,000 dolar veririm.
Rub this on your chest ten minutes before lovemaking.
Sevişmeden 10 dakika önce bunu göğsünü bununla ovala.
Okay, Mr. Creech, I'll be back to take you to radiology in ten minutes.
Pekâlâ Bay Creech, on dakika sonra sizi radyolojiye götürmek için geleceğim.
I'm gonna get showered up, and then I'm gonna need about ten minutes to put on a little outfit I've been meaning to break out and then tell you to come in.
Bir duş alacağım sonra üstüme küçük bir kıyafet giymek için bana on dakika gerekecek.. ... ve sonra da seni içeri çağıracağım.
Parents have been crying with joy for ten minutes.
Anne babası on dakikadır sevinçten ağlıyor.
Oh, Cuban, that sounds incredible, but I'm working a flight to Miami which leaves in ten minutes.
Cuban, bu harika görünüyor ama 10 dakika sonra kalkacak bir Miami uçuşum var.
They have ten minutes for the money to appear in the account.
10 dakika içinde para hesapta görünmeli.
Ten minutes then she dies.
On dakika sonra ölür.
We just need ten minutes of your time.
Sadece 10 dakikanızı alacağız.
Uh, we got about ten minutes, though.
10 dakikamız kaldı yalnız.
But, uh, before I take my shirt off, I just need like ten minutes to do some crunches.
Ama gömleğimi çıkarmadan önce, biraz karın çalışmak için 10 dakika istiyorum.
Stay with the car. We'll meet you there in ten minutes.
- Arabanın yanında dur. 10 dakikaya oradayız.
Okay, I just need you to cover for me for, like, ten minutes so I can get all the bolts out.
Tamam, 10 dakika kadar etrafa göz kulak ol da, şunu çabucak sökeyim.
They got a limited oxygen supply down there, maybe ten minutes.
Çok az oksijenleri kaldı, belki 10 dakika kadar.
- Oh, no. - Mm-hmm? I have a staff meeting in ten minutes.
Hayır. 10 dakika içinde personel toplantım var.
The slots are finalized, but I can squeeze in ten minutes if a certain mister...
Konserdeki isimler kesinleşti ama 10 dakika içinde seni sıkıştırma şansım var.
But if I don't call my lawyer in ten minutes, he'll call Caplan to tell nim who you are and what you're doing.
Ama on dakika içinde avukatımı aramazsam Kaplan'ı arayıp ona senin kim olduğunu ve ne yaptığını anlatacak.
But ten minutes ago, you said,
Ama 10 dakika önce, dedin ki...
I want to talk to him in ten minutes.
Onunla 10 dakika içinde konuşmak istiyorum.
Franklin's my client. I was five minutes late. Ten minutes, actually.
- Franklin benim müvekkilim, 5 dakika geciktim. - 10 dakika aslında.
And the bylaws clearly state that if a senior partner is more than ten minutes late to a meeting, he or she has no standing.
Ve iç tüzükte açıkça, bir kıdemli ortağın toplantıya 10 dakikadan fazla geç kalmasının geçerliliğini kaybetmesi anlamına geldiği belirtilmiş.
Ten minutes, tops.
Taş çatlasa on dakika.
If he'd been there ten minutes earlier...
- On dakika önce çıksa...
Said he's gonna call back in ten minutes and wants to speak to someone in charge.
On dakika sonra tekrar arayıp yetkili kişiyle görüşmek isteyeceğim dedi.
Ah, two minutes in, and the Pistons are already down by ten.
İki dakika olmuş ama Pistons on sayı geride.
That's ten more minutes than when you got Your tonsils out.
Bademciklerini aldırdığında bu süre 10 dakikayı geçmemişti.
Ten hours, eight minutes and 14 seconds...'to sleep, to get ready, to prepare myself.'
On saat, sekiz dakika, on dört saniye uyumak, hazırlanmak ve kendimi hazırlamak için.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]