The little boy translate Turkish
1,813 parallel translation
Oh! The little boy can't keep a secret.
Ui... küçük çocuk asla sır saklayamaz.
the killer was staying here with the little boy.
katil burada küçük çocukla birlikte kalıyordu.
The guy sitting at the table with the little boy,
Masada küçük bir erkek çocukla oturan adam,
Who's the little boy?
O küçük oğlan kim?
But she met her match in Abner Newsome, the little boy who lacked a heart.
Ama kalbi eksik olan küçük çocuk Abner Newsome ile dengini bulmuştu.
I think I know who the little boy in the woods is.
Sanırım ormandaki çocuğun kim olduğunu biliyorum.
You arrested him on suspicion of abducting Leanne, but the little boy didn't pick him out.
Adamı Leanne'i kaçırdığı şüphesiyle tutukladınız ama oğlu, adamı teşhis edemedi.
The little boy's sitting on the bed holding onto his PlayStation for dear life.
Küçük çocuk yatağında oturmuş ve bütün dikkatini oynadığı PlayStation'a vermişti.
The little boy?
Küçük çocuk nerede?
The little boy was afraid, but he trusted his father and did what he was told, and jumped into his arms.
Küçük çocuk korkuyordur ama babasına güvendiği için ne diyorsa yapar ve kollarına atlar.
And the little boy trusted him, and the little boy jumped.
Küçük çocuk ona güvenir ve atlar.
Listen, not for nothing, but do you know the story about the Zen master and the little boy?
Bak, laf olsun diye sormuyorum Zen ustasıyla küçük çocuğun hikâyesini biliyor musun?
So deep down, you're still the little boy your grandmother loved.
Ne kadar güzel hala büyükannenin şirin küçük oğlusun.
Where is the little boy you loved?
Sevgili küçük oğlun nerede?
What about the little boy?
Hadi beni boş ver.
The little boy developed an intense love for his mother.
Küçük oğlan, annesine karşı şehvetli bir aşk besledi.
What murdered the little boy I was?
Küçük bir çocukken, ne öldürdüm?
What murdered the little boy I was?
İçimdeki çocuğu öldüren neydi?
Looks like little j. Might end up with a new boy and a ticket to the inner circle.
Görünüşe göre küçük J., geceyi yeni bir erkekle bitirebilir ve halkaya dahil olabilirdi.
What, you wanna see the dead boy's dad get locked up for holding a little hay?
Ne, ölü çocuğun babasının Bir avuç ot için hapse tıkılmasını mı istiyorsun?
Yesterday morning. That's the last time i ever, ever saw my little boy.
Küçük oğlumu en son o zaman gördüm.
I mean, the baby won't know the difference but that poor little boy.
Bebek daha bir şey anlamaz tabii ama oğlana çok yazık.
Find someone and get it done, or I'm going to make pretty little wife watch your pretty little boy drop like a fucking rock to the bottom of the cold black lake, you understand me?
Birilerini bul ve bunu hallettir. Yoksa o küçük güzel eşin küçük çocuğunuzu lanet bir kaya parçası gibi, gölün soğuk ve karanlık sularının dibine yollayışımı izler. Beni anladın mı?
The closest I ever got to St. Mary's Academy for Girls... I remember getting lost as a three-year-old who rode off from home on the seat of my little green dump truck and ending up on the grounds of St. Mary's, forbidden territory for a boy.
St. Mary Kız Akademisi'ne en çok yaklaştığım gün üç yaşımdayken yeşil kamyonuma binip evden uzaklaşarak kaybolduğum ve kendimi St. Mary'de bulduğum gündü.
Winnipeggers turn to wagering on unsanctioned, illicit events - the Golden Boy pageants held at the Paddlewheel Nightclub, which sits atop the brand-new Hudson's Bay department store on Portage Avenue, Eaton's little sister down the street.
Portage Caddesi'ndeki, Eaton'ın kardeşi Hudson Bay mağazasının üst katındaki Paddlewheel Gece Kulübü'ndeki Altın Çocuk yarışmaları.
They're the objects of your anger, Gary, not that little boy in there.
Öfkelendiğin insanlar onlar Gary, yanındaki o küçük çocuk değil.
Next we're going to go upstairs, and you're going to be really, really nice to the boy, not like the little bitch we both know you are.
Hadi yukarı çıkalım. Ve çocuğa da çok ama çok nazik davranacaksın. Hepimizin bildiği küçük bir kaltak gibi değil.
When I was a little boy and got sick, which was most of the time my mother would read it.
Ben küçük bir çocukken hasta oldugumda ki çogu zaman olurdum annem bana bu masali okurdu.
The Rojos threatened to kill his little boy Jesus, and he was forced to accept things.
Rojolar, oğlu Jesus'ı öldürmekle tehdit etti. Olanları kabullenmek zorunda kaldı.
He's a little boy He is not a toy Don't shake, shake, shake the baby
* O küçük bir çocuk, oyuncak değil sallama, sallama, bebeği sallama *
I was just thinking that maybe you voted a little hastily on the cutest boy?
Aaah, sanırım yakışıklılar listesini biraz aceleye hazırlamışsınız!
It's about that little boy in the woods waiting on parents that will never come back.
Bir de, hiç gelmeyecek ailesini bekleyen ormandaki çocuk var.
I served her up a perfectly healthy, clean, working stud, and she goes for the little match boy. Oh, is that the bum?
Ona işi gücü olan, sağlıklı, mis gibi bir adam ayarladım.
An explanationof sorts. But all he can tell her is that the water washedtheir little boy away.
Ama ona sel sularının küçük çocuğu alıp götürdüğünü söylüyor.
'I feel such love already for this little boy or girl,'so eager to enter the world
'Bu çocuğa şimdiden ne çok sevgi duyuyorum. 'Dünyaya gelmesi için öylesine can atıyorum ki.
I simply wish to crush the dreams of a poor little orphan boy!
Sadece zavallı küçük bir yetimin hayallerini yok etmek istiyorum.
Little Boy Blue and the Man in the Moon
Oyuncakların ve boyama kitapların da öyle.
When I was a little boy like you I used to think when you lost somebody... they would go up there in the stars and you can't see'em anymore... but you can talk to'em, and they can hear you.
Senin gibi küçük bir çocukken... aramızdan ayrılan insanların... yıldızlara gittiklerine inanırdım... Onları göremezdin belki ama... onlarla konuşabilirdin ve onlar da seni duyardı.
And when he was a little boy, I took him to doctor after doctor after doctor, and they all said the same thing... that there's something wrong with him.
O ufak bir çocukken, onu doktor doktor dolaştırdım, hepsi aynı şeyi söyledi, onda bir sorun olduğunu.
In the meantime, try to be a good boy and don't keep the little gazelle up past her bedtime.
Bu esnada, uslu çocuk ol ve küçük ceylana uyku vaktini geçirtme.
Now why don't you be a good little boy and put down the gun and let's... dance or something?
Şimdi neden iyi bir çocuk olup O silahı yerine koymuyorsun.. gidip... dans felan etmiyoruz?
I mean, the father's got him in this crack den, subsisting on Twinkies and ass-whippings, and this little boy just wants someone to tell him that he's doing a good job.
Babası onu bir uyuşturucu mekânında yetiştiriyordu. Yağlı keklerle besleyerek ve dayak atarak. O küçük çocuğun istediği tek şey iki çift güzel söz duymaktı.
No, it's just this boy from the school paper had to take my picture, and there's this little dance class I had to...
Yo, okul gazetesinden bir oğlanın fotoğraflarımı çekmesi gerekiyordu ve bulunmam gereken şu küçük dans dersi...
I can see them researching all of the orphanages in the area, agonizing over their choices, trying to make sure their precious little boy was raised in the perfect environment.
Civardaki tüm yetimhaneleri araştırdıklarını ve... tercihleri yüzünden acı çektiklerini görebiliyorum. Kıymetli çocuklarının iyi şartlarda yetiştiğinden... emin olmak istiyorlardır.
And Norbit, when he was just little boy, had a pee-pee the size of an egg roll.
Ayrıca Norbit küçükken krep dürüm gibi bir pipisi vardı.
A little mama's boy till the end, eh?
Daima anasının küçük oğlu olacak.
But his favorite piano piece is Debussy's The Little Nigger Boy.
Onun en sevdiği piyano eseri, Debussy'nin "Küçük Zenci Çocuk" udur.
I wanna use a metaphor about being in a new place, full of wonder, and there's this comic, it's a little boy and it's his dreams'escape and the drawings are just exquisite but I cannot for a life be able to remember who did them.
Bir mecaz kullanmak istiyorum. Bu mecaz yeni bir yerde ve merakla dolu olmak. Bir de karikatür, küçük bir çocuk onun hayali, kaçışı.
We saw him on the street... picking on a little boy
Onu caddede küçük bir çocuğu çekiştirirken gördük.
My little girl is alright But the older one... acts like a boy and rebellious
Küçük kızım iyi... fakat büyüğü... erkek ve asiler gibi hareket ediyor.
And she had the cutest little boy with her.
ve yanında şirin bir oğlan çocuğu vardı.
the little mermaid 17
the little girl 49
the little one 59
the little guy 21
the little 30
little boy 262
little boys 16
boyle 310
boys 7010
boyka 121
the little girl 49
the little one 59
the little guy 21
the little 30
little boy 262
little boys 16
boyle 310
boys 7010
boyka 121
boyd 649
boyfriend 977
boyce 31
boyfriends 122
boyo 55
boy or girl 87
boy meets girl 28
boychik 17
boys and girls 256
boys will be boys 42
boyfriend 977
boyce 31
boyfriends 122
boyo 55
boy or girl 87
boy meets girl 28
boychik 17
boys and girls 256
boys will be boys 42
boy wonder 27
boy scout 43
boykewich 37
boyd crowder 43
boycie 17
the lord is my shepherd 76
the lights are on 28
the lord be with you 29
the leg 22
the line 46
boy scout 43
boykewich 37
boyd crowder 43
boycie 17
the lord is my shepherd 76
the lights are on 28
the lord be with you 29
the leg 22
the line 46
the last one 115
the liar 16
the last few days 25
the lights went out 23
the lord works in mysterious ways 23
the last 153
the legend 36
the last time you were here 18
the letter 112
the love of my life 42
the liar 16
the last few days 25
the lights went out 23
the lord works in mysterious ways 23
the last 153
the legend 36
the last time you were here 18
the letter 112
the love of my life 42