English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / Time low

Time low translate Turkish

301 parallel translation
Last week's orders were at an all-time low.
Geçen haftanın siparişleri tarihimin en düşük seviyesindeydi.
Cars, yeah, but interest in a Camaro convertible happens to be at an all-time low.
Arabalar, evet, ama üstü açılabilir Camaro'ya şuanda pek talep görülmüyor.
What I said was the Camaro convertible is at an all-time low.
Ben sadece arabanın çok talep görülmediğini söyledim.
[Frank] Oh, you really stooped to an all-time low on this, Bombay.
Bu davada en büyük ibneliğini yaptın Bombay.
You said it was an all-time low in a lifetime of theatergoing.
Tüm zamanların tiyatro oyunu demiştin.
You've reached a new all-time low.
Şimdi tamamen dibe vurdun.
So the price of peace is at an all-time low.
Yani barışın değeri hiç olmadığı kadar düştü.
Test scores are at an all-time low.
Sınav sonuçlarınız çok düşük.
Americo-Australianian relations are at an all-time low.
Amerika-Avustralya ilişkileri her zamankinden daha kötü.
We have declined to an all-time low
Tüm zamanların en kötü zamanının geçiyoruz
High spirits are at an all-time low.
Bütün canlılıkları gitti.
These biscotti represent an all-time low.
Bu peksimet kadar kötüsünü görmedim.
Mass attendance is at an all-time low in this country... but if we can let'em know the Catholic Church has a little panache... we can win'em back, even get some new ones.
Bu şehirde ayine katılım tüm zamanların en alt seviyesinde. Eğer onlara Katolik kilisesinin dertlere derman olduğunu gösterebilirsek onları geri kazanabilir, hatta aralarına yenilerinin katılmasını sağlayabiliriz.
And incidents bullying in this school are at an all time low.
Ve bu okulda olan kazalar azaldı.
For the time being, lay low.
Şimdilik ortalıkta görünme.
Next time, try bending over low as you can.
- Bir daha, egilebildigin kadar öne egil.
But every time he's low-down, he's gone to Peg. He's not gonna feel so high after this fight.
Bu dövüşten sonra kendini o kadar iyi hissetmeyecek.
I helped bury a few men in my time but I ain't never sunk that low.
Zamanında birilerinin gömülmesine yardım ettim ama asla o kadar batmadım.
Every time I quit to get married, that miserable, low-down silver-tongued Houston starts bending my ear about how Texas needs every man and every gun, what with this Comanche and renegade trouble.
Her evlenmek istediğimde o berbat, alçak Houston kulağıma eğilip, Comanche ve kaçak sorunundan dolayı, Texas'ın her adam ve silaha ihtiyacı olduğunu söylemeye başlar.
You really sank low this time, Gu, working with just anybody.
Alelade insanlarla çalışarak bu sefer gerçekten kendini alçalttın Gu.
Do you know, during the first five months he took home quite a heap of policy files and other secret stuff, but during the last month he took away nothing but low-grade, non-secret digests of foreign policy that anyone could have read two days later in Time Magazine.
İlk beş ay boyunca kucak kucak... dış politika evrakı ve benzeri gizli belge taşımış eve. Ama son bir ay boyunca dış politikayla ilgili sadece ıvır zıvır... gizliliği olmayan ve birkaç gün sonra... Time dergisinde okunabilecek türden şeyler almış.
Now, we're just gonna lay low and build time.
Şimdi geri çekilip zamanımızın gelmesini bekleyeceğiz.
The life of the people, in general, it was very difficult at the time e the majority of the young officers vine of agricultural families of the classroom low
O günlerde yaşam çok zordu. Çoğu genç subay, geçimini tarımdan sağlayan düşük gelirli ailelerin çocuklarıydı.
They were of the sort of ours Hell Divers, of the time, e the pilot had the glass of cockpit opened e flied so low that still I remember it.
Bizim Helldiver uçaklarına benzer uçaklar yapmışlardı. Hatırlıyorum uçağın kanopisi açık vaziyetteydi ve çok alçaktan uçuyordu.
The priority of weapons and equipment for Malaysia it was very low at the time.
Malaya'daki kuvvetlere silah ve mühimmat temin etmek önceliklerimiz arasında değildi.
That's too low this time of year.
Yılın bu zamanı çok alçaktır.
You never seem to have enough time in your busy schedule to stoop so low as to cover a story.
Ama sen o yoğun gündeminde, tenezzül gösterip de bunları haber yapacak zamanı asla bulamazsın.
My bag is sinking low and i do believe that it's time
Tenim batıyor ve sanırım zamanıdır
Let's see... the first time this happened, you blamed it on low blood sugar.
Bakalım... Bu ilk olduğunda, düşük kan şekerini suçlamıştın.
She needed to lie low at that time.
Çünkü o sırada bir nefes almaya ve kendini unutturmaya ihtiyacı vardı.
So when you get your heart splattered all over hell and you feel low, and dirty, don't look to me to help pump you back up cos... cos maybe for the first time in your life, I won't be there.
Yani artık kalbin kırıldığında ve kendini kötü ve kirlenmiş hissettiğinde yardım etmem için bana gelme çünkü... çünkü belki de hayatında ilk kez yanında olmayacağım.
Of all the low-down, low-life, rotten things you've done to me, and the list goes on this is by far the all-time worst!
Bana yaptığın onca aşağılık, çürümüş şey arasında, ki bu çok uzun bir liste, en kötüsü buydu!
In the meantime, you lay low, be ready and stay right, in case your time comes.
Bu arada, dikkatli olun, hazır durumda bekleyin size sıra gelirse diye.
Just gotta mark time now, lie low, keep out of trouble and off people's minds.
Biraz daha dişimi sıkıp beladan uzak durmam insanlara ilişmemem lazım.
Next time, bring back an Equal and a Sweet'N Low.
Bir daha ki sefere hem tatlandırıcılı şeker, hem muadilini getir.
[Low Voice] Hey, you know we're getting into golden time?
Hey, biliyorsun akşam tarifesine geçiyoruz.
As he rounds the turn, he looks awful low... but he pulls up just in time and hits the target dead centre.
Ve dönüşünü yaptı, şu anda çok alçaldı ama zamanını iyi ayarlıyor ve hedefi tam isabet ettiriyor.
This time, George, you've sunk to a new low.
Bu sefer iyice abarttın, George.
However, sensors did detect a low energy transporter beam a short time ago.
Bununla birlikte, kısa bir süre önce sensörler,... düşük enerjili ışınlama enerjisi tespit etti.
You helped me the only other time I was this low.
Bu kadar düştüğüm diğer bir zamanda'bana yardım etmiştin.
When you're getting screwed over all the time, you gotta switch to low fat.
Sürekli kazık yediğinde az yağlı olana geçiyorsun.
So the next time you're walking on the beach, enjoying an hourglass or making cheap, low-grade windshields think where we'd be without sand.
Yani, bir dahaki sefere plajda yürürken bir kumsaatini izlerken, ya da cimrilik yapıp, ucuz araba camlarını alırken kum olmadan nerede olacağımızı düşünün.
he can make it very low and in a very short time.
çok alçaktan ve çok kısa zamanda yapacak.
Don't you understand? Now is the time to lay low a little bit.
- Anlamıyor musun kendimizi gizlememiz gerekiyor.
A low-key wedding is better this time.
- Sade bir evlilik daha iyi oldu. - Aynı zamanda André'nin fikriydi.
[Voelker] But the second time, we went over low. Maybe 5,000 feet.
Ama ikinci sefer alçaktan geçtik, 1500 metredeydik.
Did you really believe Big Time would lay low after going to all that trouble to break out?
Bunca çıkardığı sorundan sonra gerçekten Büyük İş'in sakin olacağına inanıyor muydun?
Look, Pop, I got a handle on the low-level stuff... keepin'the taxis running, overseeing the crap games... the odd union meeting, but it's time.
Bak baba, ufak tefek işlerle ilgileniyorum. Taksilerimin çalışması, zar oyununu izliyorum. Garip toplantılara katılıyorum.
We are much behind time and low in society.
Biz zamanın çok gerisinde ve toplumun da aşağısındayız.
Stay low. - Next time you question my authority, you're gonna be taking a little vacation of your own, you hear me?
Bir daha yetkimi tartışacak olursan, tek başına bir yolculuğa çıkarsın, bilmiş ol.
I know I'm low maintenance and all- - l wouldn't go that far. I figured you and Pacey would appreciate private time.
Biliyorum o kadar önemli bir yerim yok ama... - O kadar ileri gitmezdim. Hem Pacey'le baş başa kalmak istersiniz diye düşündüm.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]