English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ W ] / Won't work

Won't work translate Turkish

3,485 parallel translation
Those puppy dog eyes, and the "please, daddy, please," That won't work on us. Mm.
Köpek yavrusu gözleri ve "lütfen, baba, lütfen" sözleri işlemez bize.
They won't work hard.
İşe sıkıca sarılmayacaklar.
They won't even work for you.
Sizin emrinizde bile değiller.
It won't work, Moz.
İşe yaramayacak Moz.
You may become a mother by morning in the anxiety... No way you can do it... Your street smartness won't work out, my dear...
sen endıselen me sabaha kadar anne olabıIırsın... bunu hiçbir şeklde... senin işlek cade akıllıgın calışmayacak benim sevilen kimsem...
Lanie's gonna tell Esposito, Esposito can't keep his mouth shut with Ryan, and Ryan's gonna blow it out of proportion, and then Gates is gonna find out, and we won't be able to work together anymore.
... Lanie de Esposito'ya söyler Esposito'nun da karşısında Ryan oldu mu ağzında bakla ıslanmaz ve Ryan'da pireyi deve yapacak ve ardından Gates öğrenecek ve artık birlikte çalışamayacağız.
Corporate legal won't let us work with security in Cairo.
Şirket avukatları Kahire'deki güvenlik ile çalışmamıza izin vermiyor.
Won't work.
İşe yaramaz.
Sleight of hand won't work.
Planımız işe yaramaz.
Plus you won't wanna go back to work for a while.
Artı, muhtemelen bir süre de işe dönmeyi istemezsin.
So I guess it means you won't be coming to work at my company?
Sanırım şirkete gelmeyeceğini söylemek istiyorsun öyle mi?
It won't work out at sea.
Denizin ortasında çalışmaz.
Stupid combo won't work.
Aptal kilit açilmayacak.
It won't work.
İşe yaramayacak.
It won't work, Michael.
İşe yaramaz Michael.
It won't work, Rory.
- İşe yaramayacak, Rory.
That one won't work.
Bu işe yaramayacak.
He won't work for the Russians because his parents were killed in a gulag, so he may have killed Paul, but he didn't do it for the Russians.
Ruslar için çalışmaz çünkü ailesi bir Rus kampında öldürüldü yani Paul'u öldürmüş olabilir ama Ruslar için yapmamıştır.
It won't work.
Hiçbir şey alır.
Okay, now before we go, are you sure this place won't work for you?
Tamam, devam etmeden önce, burasının olmayacağına emin misiniz?
Listen, I appreciate your initiative, but it won't work.
Dinle, girişimciliğini takdir ediyorum ama işe yaramaz.
The machine won't work unless you ask a question.
Makine soru sormadığın sürece çalışmaz.
Your misdirection won't work right?
Tüm maç boyunca hedef saptırmanı yapamıyorsun, değil mi?
Okay, maybe people find out, and maybe we won't get to work together, and maybe we'll implode.
Tamam, belki insanlar öğrenecek ve belki de birlikte çalışamayacağız belki parçalanacağız.
It won't work.
İşe yaramaz.
Facial recognition won't work.
Yüz tanıma yazılımı işe yaramayacaktır.
You might be able to manipulate chief Saikhan into following you, but it won't work on me.
Hayır. Amir Saikhan'ı hile yaparak elde etmiş olabilirsin ancak benim üzerimde işe yaramayacak.
If you can make it work, I won't ever have gone in here, right?
Eğer başarırsanız zaten buraya hiç girmemiş olacağım, değil mi?
No, no, no, expired air ventilation won't work.
Boğazı kapanmış suni solunum işe yaramaz. Nefes borusu şişmiş.
that won't work.
İşe yaramaz demiştim!
- This won't work.
- Yürümez.
Your weapons won't work on them.
Silahlarınız onlara işlemez.
You're attempting to build on the work of Ebbinghaus by triggering an involuntary memory of me playing that game- - admittedly the happiest 600 hours of my childhood but it won't work.
Ebbinghaus'un, istemsiz hafızayı tetikleyerek bu oyunu oynarken geçirdiğim, çocukluğumun en mutlu 600 saatini hatırlamamı sağlayacak deneyi üzerine çalışıyorsun ama işe yaramayacak.
Well, I have to prove that it can work in a lab situation. And I have to fix it to prove to my father that I can handle Southfork so he won't sell it.
Sonra da babama Southfork'u idare edebileceğimi ispatlamam lazım ki orayı satmasın.
That won't work with the stubbornness of our captain.
Hiç yorma kendini, inatçı kaptanımızı ikna edemezsin.
Millie, it won't work, you're tall and confident.
Millie, bu işe yaramayacak. Sen uzun boylu ve kendinden eminsin.
I know I can do it! In a perfect world, I would love to dive into talk therapy, discover the root of your fixation, but my expertise is telling me that aversion / conversion therapy... won't work with you.
Mükemmel bir dünyada yaşıyor olsak, seninle sohbet terapisine başlayıp bu sabit fikrinin kaynağına inmeyi çok isterdim ama tecrübelerime göre, bu iğrendirme ve dönüştürme terapisi sende işe yaramayacak.
I won't have to drive to work anymore,'cause people die in car crashes all the time.
İşe arabayla gitmeme gerek kalmayacak. İnsanlar araba kazalarında can veriyor.
Them Sioux will eventually get organized, and they won't care if you work for the railroad or not.
Siyular eninde sonunda el ele verecek, demiryolunda çalışıp çalışmamanı ise asla umursamayacaklar.
It won't work in New York. The lines have dead-man switches.
New York'ta işe yaramaz.
- We know that won't work.
- Bunun işe yaramayacağını biliyoruz.
Killing him... it won't work.
Onu öldürmek işe yaramayacak.
That won't work on the barn.
Bu, ahırda işe yaramaz.
Oh, that won't work.
Olmaz o zaman.
No no no no. That won't work. I'm a Time Lord!
Zaman Lordlarında işe yaramaz o!
Ezra : Won't work.
İşe yaramayacak.
Things won't work out the way they want.
İşler o adamın istediği gibi olmayacak.
The magic crystals won't work.
Sihirli kristaller çalışmıyor.
It won't work, Shahira.
İşe yaramayacak, Shahira.
That won't work.
O öyle işe yaramaz.
I like how your first reaction is, "That won't work", instead of, "I hope you haven't got your cum on my frozen pizzas, " because I don't like that topping. "
İlk tepkinin "umarım spermini donmuş pizaalarımın üzerine koymamışsındır, çünkü o sosu sevmiyorum." yerine "O öyle işe yaramaz" olmasına şaşırdım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]