You miss him translate Turkish
880 parallel translation
Will you miss him?
Özler misin?
Still you miss him?
Yine de onu özlüyor musun?
We all missed you. Did you miss him?
Seni hepimiz özledik.
You miss him?
Özledin mi onu?
You miss him more than I ever realized.
Onu, sandığımdan daha çok özlüyorsun.
- You miss him?
- Onu özledin mi?
Tell him you miss him, love him, want him home.
Özlediğini, sevdiğini, onu evde istediğini söyle.
Don't you miss him?
Onu özlemiyor musun?
Miss Tae Gong Shil. Please congratulate Joong Won when you see him.
Bayan Tae Gong Shil, Joong Won'u gördüğünde onu tebrik et.
Miss Tae Gong Shil, why don't you test yourself to see if you really need him or not?
Tae Gong Shil, ona gerçekten ihtiyacın olup olmadığını test etmeye ne dersin?
Well I suppose you're going to tell him who did it, Miss.
Sanırım bunu kimin yaptığını söyleyeceksiniz.
- Ha, ha! So you found him, Miss.
Onu bulmuşsunuz, bayan.
So don't you worry about him, miss.
O yüzden onun için endişelenmeyin, Bayan.
- I was just telling her, miss... right here, in front of me very eyes, his friend... his best pal, as you might rightly call him, takes out a pair of handcuffs, and snap, snap, and he's a prisoner.
Ben de tam ona anlatıyordum hanımefendi -... hemen burada, gözlerimin önünde arkadaşı, en iyi arkadaşı, tabii bunu siz diyebilirsiniz cebinden kelepçe çıkarttı ve şak, şak ; o bir hükümlü oluverdi.
What would you like done with him, Miss Bishop?
Onunla ne yapmak istiyorsunuz, Bayan Bishop?
Miss McPhillip, for the sake of your own love won't you be asking him to give my man a chance?
Bayan McPhillip, aşkınız hatırına sevgilime bir şans daha vermesini istemeyecek misiniz?
He insists that Miss Julie told him to see you personally, sir.
Bayan Julie O'na sizinle yalnız görüşmesini söylemiş. Israrla bunu söylüyor, efendim.
Do you love him, Miss Cathy?
Onu seviyor musunuz, Bayan Cathy?
He needs you with him, Miss Isabella.
Size ihtiyacı var Bayan İsabella.
You may miss him if you wait here.
Burada beklerseniz, kaçırırsınız.
And, Miss Ralston, if my father ever talks to you again... tell him he ought to be ashamed and that you are in no position to deliver any messages.
Bayan Ralston, eğer ki babam sizinle bir daha konuşursa ona kendisinden utanmasını ve bu tür mesajları iletebilecek konumda olmadığınızı söyleyin.
No, you can't miss him. A little guy. Old.
Hayır kaçıramazsınız, ufak, yaşlı bir adam.
Miss Smith, tell him what you saw.
Bayan Smith, ne gördüğünüzü anlatın.
Miss vane, has sir tristan - as you've charmingly called him - ever invited you to see the portrait basil hallward has made of him?
Bayan Vane, Sir Tristan - sizin bu şekilde hitap ettiğiniz - hiç Basil Hallward tarafından yapılan portresini gösterdi mi?
- You left him in his room, miss?
- Odasında mı bıraktınız?
- You will let him go Miss Amy? - Yes she is.
- Bayan Amy'i bırakıp da mı gidiyorsun?
You'll have to go up and identify him, miss.
Gidip onu teşhis etmeniz gerekli, bayan.
You say you met him only once, in Miss Dexter's apartment.
Onu yalnızca bir kez gördüğünüzü söylemiştiniz, Bayan Dexter'ın apartmanında.
You show him how, Miss Keechie.
Ona nasıl yapıldığını göster Bayan Keechie.
You can't miss him, Mrs. Chumley.
Görseniz mutlaka tanırsınız Bayan Chumley.
Miss Gray, did you really see him after that girl left?
Bayan Gray, o kız ayrıldıktan sonra, onu gerçekten de gördünüz?
You make him do it, Miss Lise.
Onu ikna edin Bayan Lise.
He just told me it was imperative that you and Miss Ellen meet him at McGuffie's bar after the performance.
Sadece siz ve Bayan Ellen'in performanstan sonra McGuffie'nin barında onunla buluşmanız gerektiğini söyledi.
Do you think I miss him?
Onu özlediğimi mi sanıyorsun?
Yeah. Did you... did you know him, Miss Gravely?
Evet, onu tanıyor musunuz, Bayan Gravely?
I know your horse is going to miss you and all this nice, green country, but... I'll try to make him happy in Texas.
Biliyorum, atınız hem sizi, hem de bu güzel, yeşil çayırları özleyecek ama onu Teksas'ta mutlu etmeye çalışacağım.
You won't have to worry about him, Miss Hathaway.
O konuyu düşünmek zorunda kalmazsınız Bayan Hathaway.
Miss Cross, are you sure you haven't seen him?
Bayan Cross. Onu görmediğinize emin misiniz?
Miss Cross, yesterday you told the jury that your stepfather... disappeared from home a year and a half before you killed him.
Bayan Cross, dün jüriye dediniz ki : Onu öldürmeden önce, üvey babanız bir buçuk yıl eve uğramadı.
I knewed I shouldn't have come but, oh, I'm very crazy about him, you see, Miss French.
Gelmemeliydim biliyorum ama onun için çıldırıyorum Bayan French.
Yes, you keep wanting him to miss. Just once.
Evet, bir kez olsun kaybetmesini istiyorsun.
I'll stab him if you miss.
Başaramazsan ben bıçaklarım.
If you happen to see him again, Miss...
Onu bir daha görecek olursanız Bayan...
- Miss Porter, it's better you take him back. - O Sole Mio!
Bayan Porter, odasına götürseniz iyi olacak.
You must miss him very much.
Onu çok özlemiş olmalısın.
You see, miss, it was Master Miles that found him.
Farkettiyseniz hanımım, ölüyü bulan Efendi Miles'tı.
And you're gonna just love him, Miss Welenmelon.
Ona bayılacaksınız.
- You'll miss him.
- Onu özleyeceksin.
Perhaps I'd better leave him to you, Miss Marple, if you don't mind.
Siz yalnız gitseniz belki daha iyi olur Bayan Marple.
You might miss him.
Onu kaçırabilirsiniz.
Miss, can you call him for me?
Bay Beltrami'yi arayabilir misin?
you miss me 101
you missed me 68
you missed a spot 62
you missed 110
you missed it 100
you missed your chance 19
you missed one 35
you miss her 52
you missed all the fun 17
you miss it 39
you missed me 68
you missed a spot 62
you missed 110
you missed it 100
you missed your chance 19
you missed one 35
you miss her 52
you missed all the fun 17
you miss it 39
himself 154
himura 39
him again 23
him too 56
him and me 36
him or me 60
him who 26
you mean 3569
you motherfucker 331
you mean everything to me 17
himura 39
him again 23
him too 56
him and me 36
him or me 60
him who 26
you mean 3569
you motherfucker 331
you mean everything to me 17
you make me happy 42
you mean it 157
you mean right now 22
you mean me 104
you meant 25
you made it 730
you mean you don't know 16
you meant it 23
you must be tired 132
you mustn't 153
you mean it 157
you mean right now 22
you mean me 104
you meant 25
you made it 730
you mean you don't know 16
you meant it 23
you must be tired 132
you mustn't 153