Zaman geçtikçe translate Spanish
433 parallel translation
Zaman geçtikçe daha da aptallaştı, O günden beri de burda.
Luego se volvió chalado y está aquí desde entonces. Anda.
İnsanlar sorunlar yaşar ve zaman geçtikçe düzelirler.
Creo que las personas pasan por estas cosas y con el tiempo salen bien.
Daha sonra, zaman geçtikçe, okyanuslar çok çeşitli deniz canlılarına mekan olmaya başladı.
Y así, al pasar los años, los océanos comenzaron a llenarse con toda clase de criaturas marinas.
"Zaman Geçtikçe" yi çal.
Toca "El tiempo pasará".
"Zaman Geçtikçe" yi Sam kadar iyi çalan kimse yok, hala.
Sigue sin haber nadie que toque "El tiempo pasará" como Sam.
Zaman Geçtikçe
♪ Y el tiempo pasará ♪
Sam'e "Zaman Geçtikçe" yi çalmasını söyleyeceğim.
Haré que Sam toque "El tiempo pasará".
Sözleri o zaman bana çok az şey ifade etmişti. Ama zaman geçtikçe Sonseeahray'in ölümünün barışı mühürlediğini anladım.
Sus palabras poco me dijeron, pero al pasar el tiempo me di cuenta de que la muerte de Sonseeahray fue como el sello del tratado.
Bu yüzden, zaman geçtikçe şato harap olmuştu. Ailenin serveti kendini beğenmiş ve bencil üvey kardeşler için telef edilirken Külkedisi hırpalanmış, küçük düşürülmüş ve sonunda kendi evinde hizmetçi olmaya zorlanmıştı.
Y con el tiempo, el castillo se fue echando a perder, porque la fortuna de la familia se malgastó en las vanidosas hermanastras mientras humillaban y abusaban de Cenicienta, que acabó teniendo que hacer de sirvienta en su propia casa.
Ama zaman geçtikçe...
Pero a medida que pasa el tiempo –
Zaman geçtikçe o konuda pek düşünmüyor insan.
Casi nunca se piensa en la muerte.
Ama zaman geçtikçe, bu ilişkinin hiç bir şekilde yürümeyeceğini fark ettim.
Pero a medida que ha pasado el tiempo, me he dado cuenta... que esto no iba a marchar bien nunca.
Zaman geçtikçe sorun azalacağına, daha da artıyor.
Y debo añadir que lo es cada vez más.
Umarım Iyi Hanesi bu prensibi ilke edinir ve zenginliğiniz de zaman geçtikçe katlanarak artar.
16 de mayo de 1630.
Zaman geçtikçe çok şey değişiyor.
Con el tiempo, muchas cosas cambian.
Zaman geçtikçe, fikirlerimiz değişiyor.
Con el paso del tiempo, nuestras ideas cambian.
Ama zaman geçtikçe onun orada olmasına alıştım ve öldüğünde kendimi çok yalnız hissettim.
Pero a medida que pasaba el tiempo me acostumbré a élla y cuando muriò quedé muy solo.
Zaman geçtikçe iş büyür.
Cada vez más.
Bu kadar konuşma yeter, zaman geçtikçe.
¡ Déjese de preguntas, no hay tiempo!
Zaman geçtikçe beynini madende bir yerde bıraktığına kani oluyorum.
Mientras mas tiempo pasa... me convenzo más que dejaste el cerebro en alguna parte de ésa mina.
Ve zaman geçtikçe insanlar daha da fazla umutsuzluğa kapılıyor.
Y al pasar el tiempo los hombres que los buscan se desesperan más y más.
Ve borcunuz zaman geçtikçe çoğalıyor.
Y el precio sigue subiendo todo el tiempo.
Zaman geçtikçe ve kuvvetlendikçe kan davasına teşebbüs edecek mi?
Con el tiempo, y si su posicià ³ n se refuerza,  ¿ no intentará ¡ una venganza personal?
Sorun değil, alışırsın, zaman geçtikçe
Ya te acostumbrarás.
Zaman geçtikçe, Mayıs 1940'daki şartlar daha da olgunlaşıyordu.
A medida que el día avanzaba, las semejanzas con 05 1940 crecieron.
Zaman geçtikçe...
Pasan los años y...
Zaman geçtikçe bazı şeyleri bırakamıyor insan.
Bueno, mientras vives, algunas cosas sólo se te pegan.
Zaman geçtikçe, farkında olmadan bütün ıvır zıvırı biriktirmeye başlıyorsun, tâ ki...
Con el paso del tiempo, acumulamos cosas sin darnos cuenta, hasta el día...
Elbette ki zaman geçtikçe bizde izini bırakıyor bana yaptığı gibi.
Claro, el tiempo ha dejado sus huellas...
Elbette ki zaman geçtikçe bizde izini bïrakïyor bana yaptïgï gibi.
Claro, el tiempo ha dejado sus huellas...
Fakat zaman geçtikçe, bu konuya olan ilgisi azaldı.
Pero al pasar el tiempo perdió interés en todo éso.
Ama zaman geçtikçe, yanıldığımı fark ettim.
Pero cuando el tiempo pasó, Yo comprendí que estaba equivocada
Zaman geçtikçe, kendi kendini kopyalama daha doğru hale geldi.
Con el paso del tiempo, la copia se hizo más precisa.
Diğer herkes iyi. Ama zaman geçtikçe, korkmaya başladılar. Memleket için... onları kurban etmeye... karar vermeniz lazım.
Los demás se encuentran bien, pero con el paso del tiempo empiezan a tener miedo... de que toméis la decisión... de sacrificarlos por la patria... y esas cosas.
Zaman geçtikçe düzelir.
Pasa, como el tiempo.
Zaman geçtikçe baskı artıyordu.
La presión continúa creciendo.
Aradan zaman geçtikçe, Teddy ve Vern'ü daha az görür olduk. Sonunda koridorlardaki pek çok isimsiz yüzün arasına karıştılar.
Con el transcurso del tiempo, vimos menos a Teddy y a Vern hasta que, a la larga, se volvieron dos caras más en la escuela.
Sanırım zaman geçtikçe benden nefret etmeye başlamış.
Creo que con el tiempo fue odiándome.
Zaman geçtikçe... pek çok başka kadınla tanıştım... ama seni asla unutmadım.
El tiempo vuelo... He satisfecho a muchas otras mujeres... pero nunca te he olvidado.
Zaman geçtikçe, olgun bir adama olan ihtiyacım azaldı.
Con el tiempo, soy menos útil para los hombres adultos.
Zaman geçtikçe, gönülden inanıyorum ki bilinçaltımızda kalan onca güzel şeyi dışarı çıkarabiliyoruz özellikle dönüp Dünya'ya baktığımız o anları.
[Cernan] A medida que pasa el tiempo, creo sinceramente que son capaces de sacar del subconsciente... una gran cantidad de cosas que puedes absorver... en esos momentos mientras estás regresando a la Tierra.
Zaman geçtikçe, ölümün gerçekten ne olduğunu anlar, o zaman acılar biter ve iyi anılar başlar.
Con más tiempo, sabrá qué es realmente la muerte es decir, donde termina el dolor, y comienzan los buenos recuerdos.
Zaman geçtikçe Timmy'yi görenlerin sayısı arttı.
A medida que pasó el tiempo mucha gente vio a Timmy yendo y viniendo.
Bu şeyler çok akıllı. - Zaman geçtikçe daha da akıllanıyorlar.
Estas cosas se vuelven mas inteligentes cada minuto.
Üzgünüm çocuklar, zaman geçtikçe gerçeklerden daha da uzaklaşıyor.
Lo siento, muchachos. Se ha alienado de la realidad cada vez más y más con el paso del tiempo.
Yıllar geçtikçe, bugünü her zaman anımsayabilir ve benimle gurur duyabilirsin.
Cuando pasen los años podrás acordarte de este día y enorgullecerte de mí.
Nefret öyle bir şeydir ki,... zaman geçtikçe güçlenir, büyür.
El odio es algo que puede alimentarse de sí mismo sólo por un tiempo.
Zaman geçti ve Iris gün geçtikçe güzelleşti.
Fue pasando el tiempo, e Iris estaba cada día más guapa.
Şu lanet demiryolu zaman geçtikce daha kolaylaşmıyor.
El ferrocarril del que hablas no es fácil de robar.
- Ne zaman doğdunuz? M.Ö. 3834 yılında, Dünya'da aradan bin yıllar geçtikçe Mezopotamya olarak anılan yerde.
En una región llamada Mesopotamia, en el año 3834 aC, según se calculan los milenios.
58. Vakit geçtikçe, daha çok eğleniyorum. 60, 61 iyi, harika bir zaman.
58... me divierto más cada minuto que pasa 60, 61.Bien, es maravilloso.
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144