Zamanında translate Spanish
27,140 parallel translation
Dışarıda on dakikada sandviçi yiyip otobüse geri dönmeliyiz yoksa Anthhon'a zamanında yetişemeyiz.
Diez minutos aquí, comer un sándwich, vuelta en el autobús, o nunca lo lograremos a Anthon!
Tam zamanında.
Justo a tiempo.
Cerrah zamanında gelemedi.
Cirugía no pudo llegar a tiempo.
Sonuçları zamanında sunmadığı için kademesini düşürmüştüm.
La tenía degradado por no entregar resultados a tiempo.
Zamanında adamla ters düşmemem konusunda beni uyaran sendin.
En algún momento, tú habrías sido el que me advirtiera no meterme con él.
Bu tamamen tessadüf... Tam da zamanında gelmişsiz bir ay önceden aldığım randevuya.
Es una simple coincidencia que... hayamos llegado a tiempo a la cita que reservé hace un mes.
Zamanında nişanlı olduğun güzel ve onu senden çalıp sonra seni öldüren çirkin.
La belleza quien fue tu prometida y la Bestia que te la robó... -... y luego te mató.
Zamanında tanesi yirmi beş kağıt ediyordu.
En esa época costaban 25 cada una.
Ah, Dr. Hodgins, tam zamanında tam da domuz adamı ateşe vermek üzereydim fakt belki de bu onuru siz devralmalısınız veya ben kendi başıma yaparım
Dr. Hodgins, llegas a tiempo. Estaba a punto de encender al "Hombre Cerdo", pero quizá, ¿ te gustaría hacer los honores?
Bakıyorum da, işini yapıyorsun, bombaların tam zamanında düştüğünden emin oluyorsun.
Haciendo tu parte, para que las bombas caigan a tiempo.
Zamanında gelmek.
Y ser puntual.
Havada, karada ve denizde yaptığı 80 bin kilometrelik yolculuktan sonra Londra'ya dönüşü İmparatorluğun zorlu bir zamanında bir diplomasi başarısı oldu.
Su llegada a Londres tras recorrer 80.000 kilómetros por tierra, mar y aire significa el triunfo de la diplomacia en un momento difícil para el Imperio.
Tam zamanında geldin.
Llega en un buen momento.
Ancak bazı mağlubiyetler..... zamanında acı çektiğin..... asla yaşanmamış olamaz.
Pero las derrotas ya sufridas no se pueden deshacer.
Kriz zamanında ben yurttaşlık görevimi yerine getirdim.
Yo cumplí con mi deber cívico durante la crisis.
Tanrı'ya şükür, haberi bize geldi de sizi zamanında kurtarabildik.
Gracias Dios, nos enteramos y pudimos salvaros.
Bunca zaman görev anında üç yoldaşımı kaybettim.
Hasta ahora... he perdido a tres compañeros durante esas misiones.
- Eğer Howard'a göz kulak olacaksam tam yetkiye sahip olmalıyım. - O zaman aklında ne var?
¿ Qué tienes en mente?
Kocamın yaptığı zor şeyler hakkında çok uzun bir liste yapabilirim. Ama söyleyeceğim şey, kendisi çok zor bir karar vereceği zaman kocam kendine her zaman bir tane soru sorar : Bu karar, insanların hayatlarında önemli bir etki yaratacak mı?
Yo podría hacer una larga lista de todas las cosas duras de hecho mi marido, pero yo sólo voy a decir... que cuando se ha enfrentado con las decisiones difíciles, mi marido siempre se pregunta una pregunta : ¿ será esto un impacto positivo
- Altı tane parti toplantısında çalıştım ve hiçbir bölge yöneticisinin zaman yüzünden mantıklı bir davranışını reddettiğini görmedim. - Hayır.
- No.
Birlikte biraz zaman geçirir ve onlar hakkında konuşuruz diye düşünüyordum.
Pensé que podríamos pasar un rato y hablar de ellos.
Sonrasında ise bu beyni çalıp benim zaman yolculuğu büyümü kendin için yapabileceksin!
¡ Y entonces tendrás el poder para obtener ese cerebro y realizar mi hechizo para viajar en el tiempo... para ti!
- Hadi oradan, her zaman odasında.
Que te jodan. Siempre está.
Mahkeme dışında söylersen o zaman iftira olur.
Dígalo fuera del tribunal y lo será.
Ya da itiraf et ki hapisten çıktığında hayatında olumlu, iyi şeyler yapacak yeterli zamanın olsun.
O confiesa, porque saldrás de prisión con tiempo suficiente para hacer algo, bueno, positivo con tu vida.
Ama savaş alanında kanları akıyor olsa bile her zaman son dakika golü atmaya çalışırlar.
Pero... Mientras se estaban desangrando en el campo de batalla, siempre existía un último recurso.
Her zaman Mr.Boss'un adamlarının etrafında dolanır.
Siempre ha husmear chicos Sr. Boss.
O kadar zamanı kabuğu oluşturmakla geçirip sonrasında öylece bırakıp gidiyorlar.
Se pasan todo ese tiempo construyéndolo, para luego dejarlo atrás sin más.
Evet, bütün bu zaman boyunca güvenlik gibi davranıyormuş ama aslında Vladimir'in eski bağlantısı Milan'mış.
Sí, fingió ser de seguridad todo este tiempo, pero resultó ser el viejo contacto de Vladimir, Milan.
Aramızdan biri uyuduğu zaman herkes onu boyardı çünkü eşek şakası yapmak dışında hiçbir kötü niyetimiz olmazdı.
De niños, cuando alguien se dormía, lo pintábamos, sólo porque... No queríamos hacer ningún daño, sólo era una broma pesada.
Peki ama tüm bunları aldığın zaman... Bazıları da hayatını kaybeden kardeşin hakkında ve bu şeyleri annene yazıyor.
Cuando recibe todo este material, alguien hablando de su hermano, quien falleció.
Jordan bu konu hakkında konuşmaya başladığı zaman tereddüt ettim.
Yo estaba muy escéptica cuando Jordan habló de esto.
D'Amato sakindi. Anında yasal tehditler savurdu. Sanırım her zaman böyle yapıyordu.
D'Amato parecía calmado, siempre recurriendo a las demandas, lo cual siempre ha hecho, ya sea como Terri, como Jane, como él mismo.
- Kapalı devre yayınında izlediğim kadarıyla öyle bir şey söylemedi ama başka bir zaman söylemiş olsa bile yanılıyor derim.
- Wendell Corey dijo que sí lo hizo. - Eso no es lo que dijo en la repetición televisiva por circuito cerrado que vi, pero si dijo eso en algún otro lugar, diría que estaba equivocado.
- Tuçkov'ların hikayesi ortaya çıktığında, o zaman bekçi köpeğiniz mahkeme önünde, sizin suçlu..
Cuando la historia de Tuchkov salga a la luz, su perro fiel, jurará ante el tribunal.
- O zaman bir kültür insanının öyle bir pislik yuvasında yaşamasının ne kadar zor olduğuna dair bir fikrin yok.
- Entonces no tiene idea de lo difícil que sería para un hombre culto sobrevivir en una cloaca así.
O zaman bana kendi hakkında söylediği her şey yalan demektir.
Entonces todo lo que me dijo sobre él era mentira.
Arkadaşından Graff'ı töhmet altında bırakan bir ifade koparabilirsen Ziklon'larla harcadığın zaman son derece verimli geçmiş olacak.
Si puedes conseguir una buena declaración de su amigo que implique a Graff, su tiempo en Zyklon estará muy bien invertido.
O zaman, Nolan Amerika sınırına arabasında Bashir ile geçti.
Así, Nolan cruzó a los EE.UU. con Bashir oculto en su coche.
O zaman bir tane NASCAR şeysi var Motorsports Parkı'nda.
De acuerdo, bueno, hay una cosita en NASCAR Motorsports Park...
Castle, tahminimce kayıp zamanın hakkında bir şeyler buldun. Benimle konuşmak istediğin şey de bu.
Castle, supongo que averiguaste algo sobre tu tiempo perdido... y quieres ponerme al día.
Mm-hmm, onun hakkında diyebilceğin başka bir şey var mı evet adam kabanın tekiydi hayır cidden o en kaba müşterimizdi o her zaman beni kız olduğum için beni aşağılardı sanki ben çoklu yakıt enjektörlerini bilmiyorum tamam zaman ayırdığın için teşekkürler bekle bu ne böyle?
¿ Alguna otra cosa más que puedas decirme de él? Sí. El tipo era como un dictador.
o zaman elinden gelenin en iyisini yap eğer emil bütün zamanını işte harcıyorsa bunlar değerli olabilir evet emilden bahsetmişken manoshpere hakkında araştırma yaptım ne hakkında didin manoshpere : website ve bloglardan oluşan erkeklerin sorunlarına odaklanan online topluluk neden interneti neden bu kadar sevdiğimizi bana hatırlat?
Bueno... haz tu mejor intento. Si Emil pasaba todo el tiempo en el trabajo, - pueden ser valiosos.
Dr. Brennan dönmedi mi kafatasından aldığım örneklerin sonucu elimde onu görmedim fakat sen tam zamanında geldin suna bi bak eğer işe yararsa ki yarayacağını düşünüyorum bu yapıştırıcı kuruyup kauçuk tabakaya dönüşçek o demir çelik alaşımı hayır hayır kauçuğa dönüşçek angela sen denemeye devam et
¿ Ya regresó la Dra. Brennan? Tengo los resultados de las muestras que recogí del cráneo. No la he visto, pero llegas justo a tiempo.
bunun maaş eşitliğiyle bi alakası yok senle onun ölümü hakkında konuşmalıyız su sharbonedaki şişman kediler beni tutuklamak için fbı yolladıklarına göre sanırım korkmaya başladılar seni tutuklamak için burda değiliz hayır ben bu hükümet zorbalarından korkmuyorum ve siz de korkmamalısınız çünkü aradaki maaş farkı bittiği zaman,
Esto no tiene nada que ver con la igualdad de salarios. Necesitamos hablar con usted sobre la muerte de... Supongo que esos corporativos de peso pesado del Sherborne deben estar asustados ya que envían a estos agentes del FBI para que me arresten.
bazılarımızın hiç bir zaman şansı olmuyor bekle bebeğin tuttuğu şeyi... öyle görünüyor erkek eğer isteğiniz dışında sünnet olduysanız direnebilirsiniz. "
"¿ Derecho a elegir? Algunos de nosotros nunca tuvimos la oportunidad." Esperen... ese bebé está sosteniendo sus...
Emil'in hiç bir yere gitçeği yoktu Dr. Gould emil'in kullandığı kelimeler hakkında çok kesin konuştu evet peki o cümleleri size ben de söyleyebilirim çünkü onları ben yazdım emil'in söylemiş olduğu hatalarını görmek bu cümle ne zaman kızgın feministlerle tartışsak
No, lo están entendiendo todo mal. - Emil no se iba a ninguna parte. - La Dra. Gould fue muy precisa en las palabras que Emil utilizó.
Bu atomların altında yatanları öğrenmek için umutsuzca çabalayan adamlarım var, ve bunları öğrenmeliyiz, ancak o zaman sıradaki düşmanlarımızın önüne geçebiliriz.
Tengo gente desesperada por llegar hasta el fondo de todo esto de la bomba atómica, y tenemos que conseguirlo, aunque sea solo para sacar ventaja a nuestra próxima tanda de enemigos.
" Bermuda her zaman Britanyalı Milletler Topluluğu'nda özel bir yere sahip olacaktır.
" Las Bermudas siempre ocuparán un lugar destacado dentro de la Commonwealth.
Okul parasını alıyor ve adamlarım okuldan atıldıklarında veya ayrıldıklarında her zaman ki gibi işsiz olarak kalıyorlar. Tek fark, borca batıyorlar.
La escuela recibe su dinero, y cuando mis chicos salen o la abandonan, son igual de desempleado como siempre, sólo ahora que están enterrados en deuda.
Medici'yle evlendiğin zaman 80 bin florin kazanacağız. Ve dünyanın en zengin bankasında olan bitenden haberder olacağım.
Cuando te cases con ese Médici ganaremos ochenta mil florines, y tú serás mis ojos y oídos en el banco más rico de la tierra.
zamanı 41
zaman 286
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanlama 22
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zaman 286
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanlama 22
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37